Türkiye ile Almanya´nın derdi günden güne daha da tırmanıyor. Karşılıklı sataşmalar ile kavga git gide büyümekte. Almanya bu kavga da, Türkiye tarafında yer alan gurbetçileri de hedef almaktadır. Son zamanlarda Alman siyasilerin yaptığı açıklamalarda çok kez bu görülmektedir. Çifte vatandaşlığın iptalinden tutun iş yerlerinde başörtü takılmasını yasaklanmasına kadar küstahlıklar devam edip gündeme oturmuştur.  
Açık açık ifade ettikleri konu ise, Türkiye iç siyasetini ilgilendiren konuların Almanya´ya taşınmaması yönünde ki tavırlarıdır. Hâlbuki her gün kendi ve medyalarında ki gündemleri Türkiye´dir. Kendileri böylelikle çelişkiye düşüyor. Söyle deseler ya, “Türkiye gündemini biz getiririz kendi görmek istediğimi şekilde. Aksi kabul edilemez.” Ne güzel demokrasi be.

Gurbetçilerin 16 Nisan da yapılacak olan referanduma göstermiş olduğu büyük ilgi Alman siyasileri oldukça rahatsız etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın ve AK Parti´ye büyüyen desteği bu referandum meselesinde tekrar görmüş olmaları bu rahatsızlığın sebebidir. Referandumda hayır kararın çıkması hem Almanya´nın hem Avrupa´nın bayram yapmasına vesile olacaktır.
Bu referandumun başarısız olması için elinden geleni yapmaktalar, bu belli oluyor. Türkiye Bakanları´nın yapmak istedikleri mitingleri engellemek, buna karşılık referanduma hayır diyenlerin mitinglerini desteklemek ve sonrasında PKK´lı teröristlerin mitinglerini de izin vermeleri, hem Türkiye´yi hem Avrupa´da ki gurbetçileri çileden çıkarmış vaziyette.
Referanduma evet demek diktatörlüğe evet demek oluyormuş gibi insanları kasıtlı bir şekilde kandırma ve etkileme siyaseti güdülüyor. Sözde tarafsız olması gereken medya vermiş olduğu haber ve yapmış olduğu programlar da ikide bir Türkler kötülenmektedir.

15 Temmuzdan sonra Avrupa´nın Türkiye´ye karşı tavrını adeta bir düşman gibi, açık açık göstermektedir. Son olarak Hollanda gurbetçilere atlarla itlerle saldırması sonucu gurbetçilerin sabrını iyice zorladıklarını söyleyebiliriz.
Avrupa´da, Gurbetçilere söz hakkı bile verilmiyor verilse de sözleri çarpıtılıyor ya da duymazlıktan geliniyor. Bunu geçtiğimiz haftalarda yeterince gördük alman siyaset programlarında. O programlara katılan kişileri de anlamış değilim. “Sizin fikirlerinizi duymak istemeyen bir yerde laf anlatma çabası niye? Sizi dinlemek isteyen Türkler sosyal hesabınızdan sesinizi duyuyor zaten. Gitmeyin şöyle yerlere.”
Alman halkı bile eskisinden daha çok ırkçı ve Türkiye düşmanlıkları artmıştır. Almanların Erdoğan düşmanlığını Gurbetçiler iliklerine kadar hissediyor. Olaylar saymakla bitmez.

Peki, buna karşılık ne yapılması gerekir? Avrupa´da artan Türk düşmanlara karşı kimler ne yapabilir?
Türkiye hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın yapması gereken tehdit ve suçlamalar haricinde akıllı isabetli adımlar atmaktır. Bizim siyasetimiz de çok konuşmak maalesef esastır. Avrupa´ya karşı çok konuşmak bize hiçbir fayda vermez. Unutmamak gerekir ki, Türkiye siyasilerin Avrupa´ya karşı ifadeleri otomatik olarak gurbetçilere de etki etmektedir. Böylelikle bütün kinlerini Avrupa´da yaşayan gurbetçiler hissetmektedir.
Bu sebeple boş konuşulmamalı. Ya dediğini yapacaksın ya da akıllıca ifadeler kullanacaksın. Gurbetçilerin birçoğu hükümet ve devletimizin arkasındadır. O sebeple Gurbetçiler hükümetimiz´den biraz daha akıllı ve güçlü siyaset beklemektedir.  Bu şu demek.

Türkiye´ye ve Türklere yapılan bu kadar hakaret ve çifte standart uygulamalarından sonra artık dur demek lazım. 15 Temmuzdan sonra yapılanlar yetmezmiş gibi son cereyan eden olaylar artık ülkemizi adımlar atılmasına sürüklemektedir. Bu adımlar, Avrupa´nın korktuğu ama “Türkiye´nin ne de olsa yapmaya cesaret edemez dedikleri” mülteci anlaşmasını iptal etmek, olabilir. Avrupa´ya gitmek isteyene sınırı açmak olabilir. En önemli adım ise Avrupa Birliği üyeliğini çok ciddi bir şekilde gözden geçirip icabında üyeliği geri çekmektir. Şu anda kimin kime daha çok ihtiyacı var? Avrupa´nın bize!
Zira Türkiye´nin Avrupa´dan fayda yerine uzun zamandan beri hakaret görmektedir. Siyasilerimiz her fırsatta Avrupa´ya karşı ifadelerinde tepkilerine belirttiler bile gördüğümüz üzere lakin yeterli olmadı. Daha da azdılar özür dilemek yerine. Ayrıca, devletine bağlı gurbetçilerin çoğu Türkiye´nin Avrupa Birliği´ne girmesini desteklemiyor. Bizlere yapılan bunca hakaretten sonra Avrupa birliği konusuna çok soğuk bakıyor.

Bu hakaretlere karşı kim daha neler yapabilir?
Gurbetçiler Avrupa ve Almanya´ya iki ders birden verebilir hatta vermesi gerekir.
Birinci ders :
16 Nisan´da yapılacak olan referandumda “Evet” kararın çıkmasında katkı sağlamak.
Eğer referandum Evet ile sonuçlanırsa bu Avrupa´ya büyük bir ders olur ki, “bu kadar baskıya rağmen gurbetçileri vaz geçiremedik” diye dedirtiriz. Şayet Hayır çıkarsa, vatansever gurbetçileri daha da kibirli tavırları ile ezerler.
İkinci ders:
Önümüzde Almanya´da seçim var. Bir buçuk milyon Türk seçmen var. Bu seçimde, son bir senedir Türkiye´ye ve Türklere yapılan onca eziyet, hakaret ve ırkçılıklarına cevap vermemiz gerekir. Şimdiye kadar Alman partilerine Türkler oylarını verip çok sayıda Türk kökenli Alman siyasetçileri milletvekili olmalarını sağlanmıştır. Ermeni soykırım tasarısını mecliste onaylatılmasını sağlayan Türk kökenli siyasilerin olduğunu unutmamamız gerekir.
Tek bir tane bile Türk kökenli siyasi bu tasarıya ret oyu vermemiştir. Yine bu Türk siyasiler son olaylar neticesinde Türklerin lehine konuşmadı ve desteklememiştir.

Bu yüzden hiç bir Alman partisine oy verilmemeli. Her fırsatta Türkiye aleyhtarı olan tüm Alman partilere oy vermeyi Türklere ve Türkiye´ye ihanet olarak görüyorum. Bunun yerine Türk partilerine oy vermek gerekir ki en azından diğerlerin güçlenmemesi engellenir böylelikle. Kesinlikle bu şekilde Gurbetçiler tavrını belli etmesi gerekir.

Alman medyası sayesinde ve Alman siyasilerin tutumu ile Alman halkının bu sefer ırkçı partisi AfD´ye oy vermelerini beklemekteyim. Elbette seçim öncesi Alman siyasiler Türk derneklerine gelip oy isteyecekler. Belki de bazı gurbetçiler bu Alman siyasilere yalakalık yapıp tüm olanları göz ardı edip destekleyecekler.

Avrupa´da yaşayan Gurbetçiler haricinde oy kullanabilecek PKK´cı ve fetö´cu olduğunu sayarsak bazı Alman partilere az da olsa oy gidecektir. Ama kayda değer olmaz diye düşünüyorum.
Vatanına bağlı Gurbetçiler tarafından Almanya´daki oy sayısı bir değişiklik yapabilecek güçtedir.

Son olarak şunu demek isterim:
Türkiye yetkilileri gurbetçileri yalnız ve desteksiz bırakmasın. Avrupa´da vatanına bağlı gurbetçiler her daim ülkemizin arkasındadır. Aynı şekilde hükümetimiz de gurbetçilerin arkasında olup haklarını savunması gerekir. Tüm gurbetçilere de tavsiyem önümüzde ki seçimlerde Almanlara tavırlarını, oylarını onlara vermemekle, göstermeleridir.
Ben şahsen buna içtenlikle inanıyor ve gurbetçilere güveniyorum.
Öyle sanıyorum ki, Almanları sandığı gömeceğiz.