Ülkemiz koca bir imparatorluğun medeniyet mirası birikimlerinden harap ve bitap olmuşluktan üstüne koya koya her geçen gün daha da güçlenmekte ve büyümektedir. Artan etki alanları, dinamikleri,  güçlükler karşısındaki tavrı, detaylı bir şekilde incelendiğinde bunu rahatlıkla görebilmekteyiz.

Ülkenin iç işlerine sinsi sinsi karışan şer güçlerin artık alenen iç yüzlerini göstermeleri, oyunlara senaryolarıyla birebir dahil olmaları, kontrollerinden,  arada kalmışlıktan çıkmakta olan dizginlerini kendi eline geçirmekte olan şahlanmaya hazır olan bir ülke olduğumuzu rahatlıkla gösterir.

Yıllardır mecbur bırakıldığımız ve sürekli empoze edildiğimiz batı tipi yapılanmalardan, batı tipi anlayış ve yönelişlerden kurtulmamız arada kalmış bir ülke imajından sıyrılmamız artık bir mecburiyet halini almıştır.
Bir yandan dünyanın şartlarına olumlu bir dönüşüm gerçekleştirmeye çalışırken, güncel bilim ve teknolojiye entegre olmaya çalışırken diğer yandan ise bütün bunların kültürel mirasımıza uyumlu hale getirilmesi mecburiyeti ortaya çıkmaktadır.

Şehirlerimizin göbeğine inşa ettiğimiz  toplumun rahatlıkla ulaşabildikleri AVM´ler kadar aynı büyüklükte şatafatta kültür sanat merkezlerine, spor komplekslerine  ihtiyaç vardır. Belki var diyorsunuzdur ancak ben bunları yeterli görmüyorum. İnsanımız özellikle gençlerimizin marka takıntısı bu AVM ve tüketim kültürünün baskın olmasından kaynaklandığına inanıyorum. Aksi halde kültür ve sanat gündemin baş sırasında olurdu.

Batının maddeci kültürü dünyanın düzenleyici unsuru haline gelmiştir. Tekelcilik, emperyalizm, kapitalizm, yaşam şartlarını ve insana bakış açılarını belirleyen en temel unsurlar halinde her yerde kendini göstermektedir.

Siyasilerimizin gerek iktidar, gerek muhalefet kanadında olsun modernleşmenin, müreffehleşmenin yanında kültürel mirasımızın ve yeni teknoloji medeniyetinin arada kalmışlığına yönelik çareler üretmelidirler.

Belediyelerin şehirleşme planlarının merkezinde tüketen bir toplum anlayışından ziyade üreten topluma yönelik planlamalar yapılmalıdır. Betona gömülmüş bir şehircilik anlayışı bize ait değildir.

Koca koca gökdelenlerin gölgesinde kaybolan tarihi yapılarımız var. Bu tarihi yapıların varlıklarının en önemli hedefi, toplumumuzu arada kaldığında geçmişle bağlantısını kurma görevidir. Mimar Sinan´ı, Fatih´i, bir Alparslan´ı vb. hatırlatacak bir bağlantı, bir organdan bir organa bilgileri taşıyan sinir hücresi, kan damarları görevi görmektedirler.

Batı mantalitesinin yer yer bir çok alanda kendini göstermekte olduğunu hiç kimse inkar edemez. Bu arada kalmışlıktan kurtulmamızın zamanı geldi de geçiyor bile. Artık ne bir bahanemiz, ne de kaybedecek bir zamanımız vardır. Kandırılmalara, aldatılmalara heba edilecek zamanımız da kalmamıştır. Bizden beklentisi olan kitleler vardır. Birlik ve beraberlik içinde, müreffeh bir o kadar da medeni bir Türkiye için şimdi sıra sizde.

Arada kalmış bir Türkiye değil çağ açıp çağ kapatan bir ülküye doğru kalın selametle.