Eğitim, Gül ve Gönüllerin Efendisi´nin dilinden “beşikten mezara kadar” süregelen bir davranış şekli olduğu gibi kişi/kişilere istendik davranış kazandırma, yine kişi/kişilerin (mikro alem olma hasebiyle) içindeki yeti veya yetenekleri ortaya çıkarma gayretidir.

Varlık alemi içinde kendi sistemini kurma, geliştirme yetenek ve gücüne sahip tek varlık insanoğludur.

İnsan, alemleri terbiye eden (Rabbu´l-Alemin) Yüce Allah´ın görünen alem dediğimiz evrene gönderilen seçilmiş varlıktır. İnsanın seçilmiş olması gereği olarak terbiye olmuş alemi, emanet hassasiyeti ile koruyup, kollaması ve usulü dairesinde (ilahi mesajlar çerçevesinde) geliştirmesi ile vazifelidir.

Yaşadığımız her an eğitimin formal (okul, kurumlar) veya informal (aile,çevre vb.) çemberi içinde olduğumuzdan her gün yeni ve farklı şeylerle karşılaşıyoruz. Efes´li filozof Heraklitos´a ait “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözü bunu destekler niteliktedir. Her gün yeni ve yenileşerek çıkıyoruz. Ancak bu yenileşme olumlu olacağı gibi olumsuzda olabilir. Eğitim, insanı olumsuz olabilecek bu yenileşmeyi olumlu ve faydalıya çevirme gayretidir.

İnsan öğrenen ve öğretilebilen bir varlık olduğu için eğitimi de öğrenir. Fikir ve düşünce boyutunda (kuvve) kalan eğitim bir anlam ifade etmez. Toprağın altında yatan veya ambarda bekleyen tohum gibidir. Bu tohumun dış dünyaya açılması gerekir ki bir anlam ifade etsin. Biz buna fiil haline gelme yani davranışa bürünme diyoruz. Benim kalbim temiz demek kuvve halindeki eğitim gibidir, eğer o kalp temizliği dış dünyaya açılıyorsa anlam kazanır. Ekonomik tabirle yastık altıdır. Bunun piyasaya sürülmesi toplumda ekonomide canlılık ve heyecan getirmesi beklenir.

 

Başlığımızda yer alan “Eğitim şart mı?” sorusunun cevabına gelince elbette şarttır. Bu şartlık insan olmanın özünde saklıdır. Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur misali dağ, taş, kaya olmamak güllük, gülistanlık bahçeye dönmek/dönüşmek için eğitim olmazsa olmazımızdır. İyi, doğru ve müreffeh bir toplum nizamı oluşturmada eğitim şarttır.

 

İnsanların saygıdeğer olduğu ve saygıdeğer hissettiği toplum yaşanılasıdır. Bu toplum Farabi´nin de kitabına konu olan “Medinetü´l-Fadıla” (Erdemli Şehir) olur. İnsanlar güven ve huzur içinde yaşar.

 

Eğitimin toplumda değer bulmasının yolu, rol model kişiliklerimizin eğitimli olmasına ve bu eğitim değerlerine bağlı olmasında saklıdır. Eğitim değerlerimiz; doğruluk, dürüstlük, sevgi, saygı, iyilik, yardımlaşma, işbirliği, hoşgörü vb. güzel hasletlerdir. Bu değerlere sahip rol modellerimiz çoğalır ise toplumda eğitiminde yer edinmesi de o kadar kolay olacaktır. Hani Alman Lise Müdürünün her eğitim-öğretim yılı başında öğretmenlerine gönderdiği mektubunda dediği gibi: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur; Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.” Eğitim tomruk olan ağacı yontar kereste yapar, bununla birlikte değerler o keresteyi mobilya veya bir şahesere dönüştürür. Sözün özü hür, demokrat ve müreffeh toplum olmanın en etkili aracı değerlere bezenmiş eğitimdir.

Eğitimin şart olduğu, değerlerine sahip ve güzel örnek (üsve-i hasene) diyebileceğimiz rol model insanlarımızın çoğalması dileklerimle.