Biz bu cinconu, evire çevire her türlü zengin pozisyonda yeniyoruz abi. Havada, karada, arena´da her zaman ve her yerde. Lamı cimi yok. Bir beş atıyoruz bir altı, bir beş bir altı. En kötü günümüzde sırf gelenek sürsün diye bir tane atıp gönderiyoruz ya; bu yüzde 49´luk ‘hayır harikalar kumpanyası´nın aşırı seçkin kıyı şeridi sakinleri de ezeli mağlup tarafında yer aldıkları hissine kapılmasınlar lütfen artık. 

Lütfen yani. 

Böyle bişey yok birader. 

Bu bir gelenek ve biz geleneklerimize bağlı insanlarız. Doğasıya seviyoruz oğlum sizi daha ne istiyorsunuz. Kaldı ki bu referandum sonucları itibariyle hayır diyen kaybetmedi, evet diyen kazanmadı. Türkiye kazandı. Parti önündeki lüks araç sahipleri kaybetti, bisikletliler kazandı. Büyükşehir´ler kaybetti, Anadolu kazandı. Jeep´lerinde tam tesisat dombra calanlar kaybetti, ellerinde Türk bayrağıyla koşan Suriye´li cocuklar kazandı. Starbucks kaybetti, cami kavesi kazandı. Game of thrones kaybetti, Diriliş Ertuğrul kazandı. Fetullah kaybetti, Alvarlı Efe kazandı. 

Gaassaray kaybetti, Fenerbahçe kazandı. 

Bak güzel kardeşim biz bu cinconu sabaha kadar yensek de; cincon bizim cincon lan. Rahmetli Muhsin başkan ne diyor; “Amcaoğlum bir hata yapsa ben döverim ama kimseye dövdürmem.” 

1989´da unutulmaz 4-3 lük maçın devre arasında cinconun Alman kondisyoneri Fener tribünlerine “beş...beş...” diye hareket cekmiş kafir. Sonuç patates. Bu gavurun dölleri ve Hakan Şükür gibi trolleri tribünlerimizi kaşımaya devam ediyor hala, edecekte. 

Çarsı pazar birbirine girecekmiş de yüzde 49´luk kesim diktatör sistemine karşı direnip demokrasiyi canlandıracakmış. Oyunu, gavurun yarı sahasına yıktığımız için yedi düvel bir olmuş tencere tava dağıtıyor vatandaşa. Kendi sahamızda, kendi evimizde gavur gelecek bize hareket çekecek. O tavanın içinde pembeleşinceye kadar kavururlar adamı. Ulan biz sizinle top oynarken bile Kur´an okuyan anaların çocuklarıyız, kimi tehdit ediyorsun kafir!

Biz cinconu dün yendik yarın da yeneceğiz, bu böyle devam edecek abiler. Bizim zaten ‘bizim çocuklarla´ bir derdimiz yok. Onların da bizimle. Onlar da biliyor bu gerçeği, bizde. Ne diyoruz biz Türkler; mukadderat. “Taraftar beş ister biz altı atarız, vakit olaydı on tane atardık.” Duşumuzu alır işimize bakarız. 

Sen meyhaneye gidersin ben tekkeye giderim. Sen zikir çekersin ben kafa çekerim. Köprünün başını kafir tuttu mu ikimiz de koşarız yana yana. Sen şehit olursun ben gazi. Ağlarsa anamız sana ağlar, benim de üstümü örter geceleri bölüp de uykusunu. 

Biz uyursak şayet, uyarsak çarşımızı karıştırmak isteyen, seni, benim ayağıma dolamak isteyen gavurun oyununa nasıl uyuyacak bu topraklarda çocuklar. Suriye´li, Irak´lı binlerce çocuğu köle pazarlarında satıyor kafir, manastırlarında şövalye yetiştiriyor. 

Biz burada hala cemaatimize, partimize ıspanak yetiştirir gibi adam yetiştirme yarışına girip birbirine laf yetiştiren kerizler yetiştirelim. Cami kahvelerinde akşama kadar bulmaca çözen dedelerin aşkına yapmayın abi. Bu memleket vallahi cennetin fragmanı. Bu cennet vatan uğruna ser´den, yar´dan, diyar´dan vazgeçen şüheda´nın, kızıl kıyamette nasıl bakarız yüzüne? Cehennemin kızılcık manzaralı mayın tarlasında kanımızda boğuluruz. 

Büyük Fener´li İslam Çupi´nin 4-3 lük maçın ardından yazdığı yazının o müthiş başlığını sona sakladım; 

“Fenerbahçe yenilmez, bu formayla dalga geçilmez”

Dağılın şimdi gençler. 

Hadi bakiym.  

Hadi abicim. 

Hadi.