Bu ülkede 40 yıldır palazlanan ve her katmanına ince ince derinden sızan FETÖ örgütü beceriksiz bir darbe girişimi sonunda deşifre edildi ve bir çok elemanıyla tüm devlet ve toplum katmanlarından tasfiye edilmeye başlandı. Belki darbenin başarısız olmasıyla bunların tasfiye süreci başladı diye seviniyoruz ama fotoğrafa daha geniş bir açıdan baktığımızda 40 yıllık bir hüsranı kalplerimizde hissediyor ve bu düşürüldüğümüz duruma üzülmemiz gerektiğini düşünüyorum. Durun hemen celallenmeyin ! Neden üzülmemiz gerektiği konusunu biraz açacağım.

Şimdi malumunuz ki bu yapının içindeki elemanlar bu toplumda doğmuş, büyümüş ve yetişmiş bu ülkenin öz evlatları idi. Hepimizin bir yakını, bir tanıdığı bir şekilde bunların dersane ve okullarında eğitim gördü. Peki bu gördükleri eğitim onları ne hale soktu?! Neden böyle oldular? Bunu irdelememiz gerekmez mi?

Bu çocuklar daha hayatının baharında -ki bir de en parlak ve zeki olanları- bu hain örgütün kirli emelleri için karanlık adamlarca kafeslenip mankurtlaştırılmaya başlandı. Belki de bu mankurtlaşıtrma planına dahil olmasaydılar kim bilir bu ülkeye ne faydalı gençler yetişecek ve muasır medeniyetler seviyesine gelme çabalarımızda nasıl müspet katkıları olacaktı.

Lakin plan o kadar derin ve şeytaniydi ki Türkiye´nin bu genç ve zeki potansiyelinin devre dışı bırakılıp kendi arzu ve istekleri yada yetenekleri dışında, abilerinin arzu, istekleri ve ihtiyaçları planında zorlanarak yönlendirildiler. Öyle gençler tanıyorum ki kendi haline bırakılsa uzay fizikçisi olması işten bile değilken saçma salak bir cemaatsel ihtiyaç hali ve mecburiyetiyle ilgili olarak ya öğretmen ya sağlıkçı ya da vergi memuru olmak zorunda bırakıldılar.

Ivan Illich´in Okulsuz Toplum kitabında işaret ettiği şu saptaması ilginçtir;
“Öğretmen, moral verici bir değer olarak ailelerle, tanrıyla ya da devletle yer değiştirmektedir. Öğrencilerine sadece okulda değil, aynı zamanda, toplum içerisinde de neyin yanlış neyin doğru olduğunu öğretmektedir. Her bir öğrenci için loco prentis (ebeveyn) konumunda bulunmaktadır. Böylece hepsinin kendilerini aynı devletin çocukları olarak hissetmelerini sağlamaktadır.” Illich burada devletlerin okul ve eğitim sistemlerini kritik etmektedir. Siz paragrafta bulunan devlet yerine “cemaat”i, öğretmen yerine “abi”yi, öğrenci yerine “şakirt”i koyunuz ve tekrar okuyunuz. Bakalım nasıl anlayacaksınız..!

Bunun adı resmen beyin göçüdür. Bu hareketin amacı, o beyinlerin özgür ve hür müteşebbis hareketini kısıtlayıp Pensilvanya´da ikamet eden ruh hastası bir bunağın iştihaları doğrultusunda hem bu ülkenin geleceğinin hem de kendi ailevi ve kişisel geleceğinin ipotek altına alınarak yok edilmesi, kısıtlanması, kafa kola alınıp kafeslenmesi meselesidir.

Neden bu ülkeden adam gibi bilim insanları, mütefekkirler, alimler, filozoflar, sosyologlar, psikologlar, doktorlar, mimarlar çıkmıyor? Hep neden batıdan ve America´da böyleleri hayat buluyor diye kara kara düşünüyorduk ya işte bu paralel yapının kodlarını çözdükçe bu sorularımızında cevaplarını bulmaya başladık.

Bu Fethullahçı proje Türkiye´nin gelişmesi ve büyümesi yönündeki bu enerjisini 40 yıldır heba etmiş bir projedir. Bu niyetle yola çıkılarak ayrıca tüm kılcal damarlarına kadar sızarak düşünme yetisini kaybetmiş, mankurtlaşmış zombiler ile bu ülkenin her türlü milli reflekslerini köreltmiş, felç etmiştir. Böylece ihanet şebekesiyle bir taşla iki kuş vurulmuştur.

Şimdi zaman bu 40 yıl boşa harcanan enerjimizin tekrar toplanarak harekete geçirilmesi ve sonuca ulaşılması zamanıdır. Gün, eskilerle hayıflanmak yerine yeni nesil gençlerimizi hür ve özgür düşünce ve sorgulama yetileriyle birlikte eğitme ve terbiye etme günüdür.

Allah´a şükür ki geçte olsa bu yapının kirli emellerini farketmiş, 2.kurtuluş savaşımızı alnımızın akıyla vermiş bir toplum olarak ümmetin ve tüm insanlığın maslahatı neyi gerektiriyorsa o uğurda çalışmaya devam etmeliyiz. Yılmak yok. Rehavet yok. Azim var. Hakikat uğruna inat var.