İnegöl Rehber Eğitim


İnegöl Rehber Eğitim Kültür Derneği (REHBER-DER) tarafından 'Eski(meyen) Yazı Osmanlıca' konulu konferans düzenlendi. Konferansın sonunda, REHBER-DER ve Halk Eğitimi Merkezi işbirliği ile düzenlenen ‘Osmanlıca Kursu’nu başarı ile tamamlayan 21 kursiyere sertifikaları verildi.

Geçtiğimiz akşam saat 20.40'da Sani Konukoğlu Konferans salonunda Araştırmacı Yazar M. Raşit Şimşek'in konuşmacı olarak katıldığı konferansı, Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Müftü Vekili Hasan Tanrıkulu, HEM Müdürü Burhanettin Özdemir, Rehber-Der Başkanı Metin Tahirler, dernek yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda davetli izledi.

Programın açış konuşmasını yapan REHBER-DER Başkanı Metin Tahirler, "Bizler, 7 yaşında Kur'an-ı bitirip hafız olmuş, 14 yaşında tahta çıkmış, 21 yaşında çağ açıp, çağ kapatarak tarih yazmış bir ecdadın torunlarıyız. Maalesef kendi ecdadımızın yazdığı o tarihi okuyamıyoruz. Tarihin tozlu raflarında binlerce siyasal, kültürel, ekonomik alanda yazılmış eserler Osmanlıca öğrenmiş gençleri bekliyor. İşte derneğimiz ve Halk Eğitim Merkezi ile işbirliği içerisinde düzenlediğimiz Osmanlıca Kursumuzu bitirenlere sertifikalarını vereceğiz. Aslında Osmanlıca öğrenmek, okumak, emeğe saygı göstermenin diğer bir şeklidir. Osmanlıca ile yazılan eserler, el emeği göz nuru ile yazılmış eserlerdir. Şu an mezarda yatmakta olan Akşemsettin, Mevlana, İbni Sina gibi önemli şahsiyetler kursiyerlerimizi ruhen alkışlıyorlar" dedi.

563 KURS DÜZENLEDİK

HEM Müdürü Burhanettin Özdemir, bu öğretim yılında Ekim ayından bu güne kadar 75 ayrı dalda, toplam 563 kurs açtıklarını, bu kurslara toplam 11 bin 261 kişi kaydolduğunu, 2 bin 732 kişinin belge almaya hak kazandığını belirterek, "İşte bu kurslarımızdan bir tanesi de İnegöl Rehber Eğitim ve Kültür Derneği ile işbirliği içinde dernek binamızda gerçekleştirdiğimiz Osmanlıca Kursudur.14 Mart -17 Mayıs 2011 tarihleri arasında 192 saat olan kursumuza 21 kişi katılarak belge almaya hak kazanmıştır. Bunların hepsi kendi çapında önemli. Ancak Osmanlıca kurslarımız, bu kurslarımızdan çok daha farklı bence. Son bin yıllık mazimizde, ilim adamlarımız, ediplerimiz, şairlerimiz, düşünürlerimiz, eserlerini hep Osmanlıca olarak yazdılar. Mimarlarımız, yaptıkları camilerin, hanların, köprülerin kitabelerini Osmanlıca olarak kazıdılar. Atalarımızın bütün bu eserlerinden bihaber gençlik düşünülebilir mi? Bir millet köklerinden kopartılabilir mi? Osmanlıca öğretimi bir milletin köklerine kavuşması, tarihine birinci elden ulaşması olayıdır. İşte bu açıdan Osmanlıcayı bütün kuşaklarımıza öğretmeliyiz. Yüce Atatürk bu konuda bizlere şu şekilde rehberlik etmektedir; 'Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve geniş kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizim için bir borçtur. Türk çocuğu, atalarını tanı ırkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır'. İnegöl Rehber Eğitim ve Kültür Derneği çok büyük bir hizmet yapmıştır. İnşallah bundan sonra da hizmet yapmaya devam edeceğiz. Öncelikle Dernek başkanımız Sayın Metin Tahirler ve yönetim kuruluna, Kursu veren ilahiyatçı Süreyya Saltık hocama ve emeği geçen herkese teşekkür eder, kursa katılan kursiyerlerimizi tebrik eder, belgelerin hayırlı uğurlu olmasını dilerim" dedi.

Müftü Vekili Hasan Tanrıkulu’da konuşmasında, gençlerin her alanda kendini geliştirdiğini, tabandan gelen isteğin çok önemli olduğunu söyledi. Bu anlamda güzel bir program düzenleyen dernek yöneticilerine  teşekkür ededen Hasan Tanrıkulu, “Kursiyerlerimizi de kutluyorum. Sadece bu kursla kalmayıp, tarihi araştırmalar yapın. Çünkü bu tarihi beyin sizde var. Bu tarihi beyin hafızasının dünyaya bu şekilde duyurulması gerekiyor. Dünya bizi tarihi arşivimizle daha iyi tanır" diye konuştu.

Konuşmaların ardından Osmanlıca Kursiyerlerinden Cabbar Uzun, Osmanlıca yazılı istiklal marşını okudu.

TARİH BELGELERE DAYANARAK YAZILIR

'Eski(meyen) Yazı Osmanlıca' konusunda konferans veren Araştırmacı Yazar M. Raşit Şimşek, "Hayatta doğumumuzdan itibaren mensup olduğumuz yaşam tarzı ve karakterimizi belirlemede rol oynayan eğitim süreci, kısaca geçmişimizi yaşayarak, bugün bu durumda bulunuyoruz. Peki ya, geçirdiğimiz bu süreyi birkaç saniyede silecek bir olay yaşasaydık? Bir afet sırasında başımıza bir darbe alıp, hafızamızı yitirseydik? Bize söylenilen her şeye inanacaktık. Gerçek anne babamız, bize anne babamız olduğunu söyleseler, onlara şüpheyle bakacaktık. Sürekli bir endişe duyacaktık. Yattığımız yatağı, bulunduğumuz çevreyi benimseyemeyecektik. Hayat koca bir soru işareti gibi karşımızda bir o yana, bir bu yana sallanıp duracak ve bize çatık kaşlarla bakacak, belki de pis pis sırıtacaktı. Milletler de bahsettiğimiz olaya paralellik gösterirler. Milletlerin sahip olduğu geçmişe 'Tarih' denir. Öyleyse, tarihini yani geçmişini bilmeyen bir millet, geleceğini de doğru şekillendiremez. Tarih belgelere dayanarak yazılır. Geçmişle ilişkimizin tek yolu, ondan kalan izleri izlemek, anlamak, yorumlamaktır. Geçmişin saptanması, bizi geçmişteki olgulara götürecek belgeler yardımıyla gerçekleşir. Dildeki sözcüklerin, duyguların, düşüncelerin belli işaretlerle kağıda, taşa, toprağa, tahtaya, dökülmüş biçimine yazı denir. Yazının düşünceyi ortaya koymada, yaymada ve iletmede önemi büyüktür. Düşünce ve sanat ürünlerinin doğuşunda ve yayılmasında yazı önemli bir etken olmuştur. Kimi tarihçiler, uygarlığın başlangıcını yazının bulunuşuna bağlar. Çünkü, yazı belli bir uygarlığa erişen toplumların anlaşma aracıdır" dedi.

Üç kıta üzerinde, çok geniş bir coğrafyada ve altı yüz seneyi aşkın bir zaman diliminde hükümran olmuş ve çeşitli milletleri bünyesinde barındırmış olan bir cihan devletinin, gerçekte ne olduğu, nasıl bu kadar yaşadığı, mirasçıları olarak bizler tarafından bilinmesi gereken bir mesele olduğuna dikkat çeken Şimşek, "Bunu ya kaynağından gerçek belgelere dayanarak öğrenemezsek, bize gösterilen her şeyi hakikat kabul etmek zorundayız. Osmanlı Türkçesi veya Osmanlıca, (Lisân-ı Osmânî), Osmanlı devleti döneminde (13 ile 20. yüzyıllar arası) kullanılan Arapça ve Farsça’dan ilaveler yapılarak oluşturulan Türk diline verilen addır. Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Yani Arap alfabesinde olmayan Ç,Ş,J,G,Ğ,Nazal N gibi harflerin eklenmesiyle Osmanlıca alfabe oluşmuştur. Öğrenilmesi ise son derece kolaydır" diye konuştu.

OSMANLI COĞRAFYASINA ETKİLERİ:

Şimşek, Özellikle bütün Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine ait ilk elden tarihî kaynakların Osmanlı Arşivleri olduğunu, Osmanlı arşivlerinin en büyük hususiyetinin, Türkiye'nin olduğu kadar, bugün müstakil devletler kurmuş olan 40'a yakın Orta ve Yakın Doğu, Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinin kültür, iktisat ve siyasî tarihlerinin gün ışığına çıkarılmasında, milletlerarası hakların ispatı ve korunmasında, ayrıca vatandaş haklarının gerektiğinde hukukî mesnedi olması bakımından müstesna değeri olduğunu söyledi.

Konferansın ardından, Osmanlıca kursunu tamamlayan 21 kursiyere sertifikaları verildi.

Editör: TE Bilişim