-Mehmet Hanefi Yıldı

-Mehmet Hanefi Yıldırım’ın Misafiri Olarak İnegöl’e Gelen Kıbrıs’ın Eski Başbakanı Osman Nejat Konuk, Gazeteciler Derneğini Ziyaretinde, Kıbrıs’ın Tarihine Işık Tuttu-

“Türkiye bizi Rumların katliamından kurtardı”

Gazetemizin sahibi ve Sorumlu Genel Yayın Müdürü, İnegöl Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Hanefi Yıldırım’ın misafiri olarak İnegöl’e gelen Kıbrıs’ın hem Federasyon hem de Cumhuriyet dönemlerinde iki kez Başbakanlık görevinde bumunmuş olan eski Başbakan Osman Nejat Konuk, Gazeteciler Cemiyetini de ziyaret etti.

Gazeteciler Cemiyeti Başkan yardımcıları Sadullah Organ ve Hasan Özdemir ile yönetim kurulu üyesi Kasım Şahin’in de hazır bulunduğu ziyaret sırasında konuşan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Hanefi Yıldırım, “Bugün İnegöl Gazeteciler Cemiyeti, bana göre tarihi bir güne şahitlik yapıyor. Sebebi de çok muhterem bir misafir aramızda. Yavru vatan Kıbrıs’ta iki kez Başbakanlık yapmış değerli ağabeyim misafirimiz olarak bizleri onurlandırdı. Öncelikle bizi kırmayıp, İnegöl'e geldiğinden dolayı kendisinde teşekkür ediyorum. Kendisiyle kısa bir süre önce bir yurt dışı seyahatinde tanışmıştım. Bu tanışmadan sonra da kendisini İnegöl'e davet ettim. Sağ olsun davetimize icabet ederek, İnegöl'ümüze teşrif ettiler. Kendisinden bir söz aldık. Önümüzdeki günlerde bir kez daha İnegöl'ümüze özel olarak gelecek ve geçmişten bugüne siyasi dağarcığında, tarih dağarcığında ne varsa bir konferans verir gibi İnegöl halkı ile paylaşacak. Ben kendisiyle tanışmaktan son derece memnun oldum. Kendisiyle yaptığım uzun sohbetlerde, Kıbrıs tarihini bildiğim yönleri dışında çok daha geniş bir şekilde öğrenmiş oldum. İnşallah bunu önümüzdeki günlerde İnegöl halkı da öğrenecek” dedi. 

1964'te Rauf Raif Denktaş ve Erol İbrahim ile birlikte bir sandalla Larnaka'ya çıkan Osman Nejat Konuk’un aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucu Başbakanı olduğunu bildiren Mehmet Hanefi Yıldırım, O.Nejat Konuk’un özgeçmişini şöyle anlattı; “1928 yılında Lefkoşa'da doğdu. 1950-51 yıllarında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra 1960 yılına kadar Bursa'da avukatlık yaptı. 1960'tan sonra adaya döndü ve Devlet hizmetine girdi. 1 Şubat 1969'da Adalet ve İçişleri Üyeliğine atandı. 1970 genel seçimlerinde Türk Cemaat Meclisine Üye seçildi. 1975'te oluşan İlk Kurucu Meclise üye oldu. 1976'da Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilk Başbakanı oldu. 1976-1978 yılları arasında  Birinci Konuk Hükümetinde Başbakanlık yaptı. Daha sonra partisi Ulusal Birlik Partisinden istifa ederek, bir grup arkadaşıyla birlikte sosyal demokrat çizgide olan Demokratik Halk Partisi'ni kurdu. DHP 1981'de yapılan seçimlerde diğer muhalefet partileri Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Toplumcu Kurtuluş Partisi ile beraber seçim sonrası hükümet kurmak için anlaştı, ancak Nejat Konuk parti genel başkanlığından istifa ederek bağımsız milletvekili oldu ve üçlü hükümet kurulamadı. Daha sonra uzun bir hükümet bunalımının ardından UBP - TBP - DHP üçlü koalisyonu kuruldu. Nejat Konuk, 1982'de Kıbrıs Türk Federe Meclisi'nin Başkanı seçildi. 6 Aralık 1983 tarihinde oluşan Kurucu Meclis'in üyeliğini de yapan Konuk, 13 Aralık 1983'ten 19 Temmuz 1985'e kadar görevde bulunan KKTC Kurucu Hükümetinde Başbakanlık yaptı. Daha sonra ise aktif siyasette yer almadı”

KIBRIS, TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİDİR

İnegöl'e tekrar gelmekten mutluluk duyduğunu belirterek konuşmasına başlayan eski Başbakan Osman Nejat Konuk, “Kıbrıs, Türkiye için çok önemlidir. Önemli bir milli davadır. Bugün Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, mutlaka Kafkaslardan ve Balkanlardan gelen göçmen kökenli kişilerle karşılaşırsınız. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra bölgedeki bir çok Türk, Anavatana sığınma yolunu ancak bulabilmişlerdir. Türkiye dışında yaşayan Türkler içinde tek Kıbrıs halkı sömürge idaresine ve Rumların baskısına karşı özgürlük mücadelesini başarıyla yürütmüşler ve Anavatan Türkiye'nin yardımlarına mazhar olarak 1974'de gerçek özgürlüğe kavuşmuşlar. 15 Kasım 1983'de de kendi devletlerini ilan ederek, tam bir devlet olmanın mutluluğunu yaşamışlardır. Bu devletin ayakta kalması hem Türkiye'nin stratejik çıkarları bakımından hem de Kıbrıs Türk halkı tarafından önemlidir. Bu mücadeleyi ancak biz Anavatanımızın, yüce Türk ulusunun yardımlarıyla sürdürebiliriz. İlerleyen günlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni yalnız Türkiye'nin değil bütün dünyanın tanıyacağı modern, yaşanabilir bir devlet haline kavuşturmuş olacağız” dedi.

TÜRKİYE BİZİ RUMLARIN KATLİAMINDAN KURTARDI

Kıbrıs Türk halkının, mücadele tarihinde çeşitli safhalardan geçerek bugünlere geldiğine işaret eden Konuk,  “1963 yılında Rum katliam hareketlerinin sonucu olarak Türkiye uçaklarıyla kendi uluslararası haklarını kullanmak suretiyle müdahale etmiş. Bizleri Rumların katliamından kurtarmıştır. Ancak 1974 Barış harekatından sonra böyle karmaşık bir devlet düzeninde yaşamaktansa, gerçek bir devlet hayatına kavuşmak için kendi anayasamıza halkımızın oylamasından geçirmek suretiyle yürürlüğe koyduk. Kendi devletimizi, anayasası olan bir devlet haline getirdik. İlk genel seçimler 1976 yılı Temmuz ayında yapılmıştır. Genel seçimlerden sonra oluşturulan bakanlar kurulunun Başbakanlığına Devlet Başkanı seçilen Rauf Denktaş'ın onayı ile bendeniz görev almak suretiyle başlamış oldum. Rumlarında kuracakları Federe devletiyle oluşturulacak bir federatif Kıbrıs Cumhuriyetinde, Kıbrıs Türk Federe Devletinin tamamen bir devlet olarak ayakta kalması bu seçimlerden sonra mümkün olabilmiştir. Rumların kendi federe devletlerini kurması mümkün olmuyor. Anlaşmada mümkün olmayacağı anlaşılınca, 15 Kasım 1983'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiş oldu. Cumhuriyeti ilan eden Meclis Başkanı olarak bu defa ikinci kez Başbakanlık görevi bana tebliğ edildi. İki yıl bu görevi sürdürdükten sonra, genç arkadaşlarımıza bu görevi devretmenin zamanının geldiğine inanarak, seçimlere katılmamak suretiyle bu görevi şimdi Cumhurbaşkanı olan Derviş Eroğlu'na devrettim” diye konuştu.

MÜCAHİT KOMUTANLIĞINDAN BAŞBAKANLIĞA GELDİM

Bir toplumun, bir halkın içerisinde ufak da olsa marjinal grupların mutlaka var olduğuna dikkat çeken Konuk,  “Ben çok iyi hatırlıyorum. 1974 Barış Harekatından sonra, bir grubun o zamanki Başbakan Bülent Ecevit'e, ‘İşgal ordularını Kıbrıs'tan çek’ diye telgraf çektiği de vakidir. Cumhuriyeti ilan eden bir kişi olarak ve bu Cumhuriyeti ayakta tutan liderimiz olarak sayın Rauf Denktaş'ında bu grubun menfi bakımdan hedef haline getirildiği de ortadadır. Bunlar, 'Biz Kıbrıslıyız. Türk'üz ama Anavatanımızı kabul etmiyoruz. Türkiye'yi Anavatan olarak kabul etmiyoruz' diyen bir kişinin daha sonra Cumhurbaşkanı olduğu da bir gerçektir. Sayın Talat, 'Ben Türkiye'yi Anavatan olarak kabul etmiyorum' dediği de gazetelere yansımıştır. Ama toplumun büyük bir çoğunluğu her zaman olduğu gibi Anavatan Türkiye'ye bağlıdır. Türkiyesiz bu işin yürümeyeceğinin bilinci içerisindedir. 1963 ile 1974 arasında, o korkunç günlerde, toplumun yılmadan nasıl mücadele ettiği de ortadadır. Bu grupları dikkate almamanızı tavsiye ediyorum. Bu toplum, büyük bir çoğunluğuyla Anavatan Türkiye'nin yanındadır. Kıbrıs, mutlaka Birleşmiş Milletler üyesi olacak ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak ilelebet yaşayacaktır diye düşünüyorum. Ben mücahit komutanlığından Başbakanlığa gelen bir kişiyim. Benim mazimde mücahit komutanlığı var. Ben siyasal görevleri bir mücahit gibi algılayarak, bugünlere getirdim ve devrettim. Benim anlayışım budur. Hiçbir şey beklemeden, sadece milletime hizmet etmenin onurunu yaşarak bugünlere geldim” dedi.

ANNAN PLANINA ‘HAYIR’ DEDİK

Kıbrıs'ta Türklerin varlığını ortadan kaldırmak için her türlü tezgahın ortaya konulduğuna da vurgu yapan eski Başbakan Osman Nejat Konuk,  Para dönüyor. Menfaatler, rantlar dönüyor. Bu komploların içerisinde Kıbrıs Türk halkı olarak ayakta durabilmek, Türkiye'nin yanında durabilmek elbette çok önemli bir görevdir.  Zamanında Rumlara, ‘Federe devletinizi kurun. Federal bir Kıbrıs Cumhuriyetinde iç içe değil, yan yana yaşayalım’ dedik. Kabul etmediler. KKTC'yi kurduk. Kurduktan sonra sizde kendi devletinizle beraber gelin bir konfederatif bir şekilde yine yan yana yaşayalım dedik. Bunu kabul edinceye kadar da bekleyeceğiz. Başka yapacak bir şeyimiz yok. Tek başınıza bir çözüm bulamazsınız. Karşı tarafında onayıyla bir çözüme varabiliriz. Varacağınız çözüm sizin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir çözümse, Annan planı gibi, onu kabul etmemiz mümkün değil. Biz bugünlere kadar gelen dava arkadaşları olarak Annan planına biz hayır dedik. Eğer evet denmiş olsaydı, belki de Rumlar hedeflerine çoktan varmış olacaktı” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim