Müstakil Sanayici ve

Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) İnegöl Şubesi Başkanı Ahmet Güleç, dün saat 11.00’de düzenlediği basın toplantısında, 3 Ekim 2009 tarihinde dernek genel merkezinde gerçekleştirilen ‘3. Başkanlar Toplantısı’nda alınan kararları kamuoyu ile paylaştı.

2008 yılının sonlarına doğru başlayan ve 1929 ekonomik buhranından sonra en büyük ekonomik durgunluğun yaşandığı küresel krizin yıkıcı etkilerinin olduğunu hatırlatan Ahmet Güleç, “Bu kriz aslında bize, Büyük Savaş sonrasında çatılan küresel mimarinin ömrünü tamamladığını ve dünya ekonomisine artık yeni bir anlayışla yön vermenin zamanının geldiğini işaret etmektedir. Eğer tarihten ders alınabilirse, bu krizden insanlık için yeni bir gelecek inşa etmek, diğer bir deyişle krizi fırsata çevirmek mümkün olabilecektir. Bugün karşılaşılan sorunların başında, dünya ölçeğinde yaşanan adaletsizlikler ve haksızlıklar gelmektedir. Bu bağlamda emek, ulusal sınırlar içine hapsedilirken, sermaye hareketlerinin dünya piyasalarını hallaç pamuğu gibi atmasının yıllarca seyredilmiş olması, bu büyük krizin, hiç de günahı olmayanların omuzlarına yıkılmasına neden olmuştur. Tüm dünya artık, ortaya çıkan sonuçta en fazla sorumluluğu olanların, az sayıdaki sermayedarlar ile yönetimlerde bulunan profesyonel beyaz yakalılar olduğu gerçeğini görmektedir. Keza, kıt olan doğal kaynakların kullanımındaki aşırılık, dikkatsizlik ve sorumsuzluğa göz yumulması sonucunda tabiatın dengesinin bozulması da kaçınılmaz olmuştur. ABD, AB ve Çin’in endüstrileşme boyutları itibariyle kaynakların kötü kullanılmasında önemli sorumlulukları olduğu aşikârdır. Yükselen ekonomilerin de devreye girmesi ile doğada yaşanan tahribatın boyutları muhakkak artacaktır. Bu nedenle, Kyoto Protokolü’nün tüm ülkelerce imzalanması ve sunduğu kurallara uyulmasının alternatifi yoktur. Bunların yanı sıra, dünya barışını tehdit eden savaşlar, işgaller ve bir dizi gayri kanuni faaliyetler hala dünya gündemini yoğun bir şekilde meşgul etmekte ve insanları mutsuz ve huzursuz kılmaktadır. Netice itibariyle çok boyutlu, çok vektörlü ve değişken bir krizler sarmalının içinden geçerken, yaşanan olayları iyi analiz ederek, onlardan ders çıkarmak ve somut neticeler elde etmek gerekmektedir. Bu bağlamda konvansiyonel bütün duruşlar sorgulanarak, dünyanın bu sıkıntılarla muhatap olmasına sebep olan mevcut politikalara, kurumlara, kültüre ve felsefeye müdahale etmek gerekmektedir” dedi.

Küresel krize Türkiye açısından bakıldığında 2001 yılında yapılan reformların finans sektöründe artılar getirdiğini, siyasi kaoslar sebebiyle ertelenen reformların ise reel sektörde kayıplara neden olduğunu ileri süren Başkan Ahmet Güleç, hem dünyanın hem de Türkiye’nin gerekli dersleri çıkarmasının şart olduğun kaydetti. Ekonomide gözlemlenen gelişmeler doğrultusunda MÜSİAD şube başkanlarının katılımlarıyla gerçekleştirilen 3. Başkanlar Toplantısının gündeminden bahseden MÜSİAD İnegöl Şubesi Ahmet Güleç, “MÜSİAD, küresel kriz sonrası mimarinin tartışıldığı ve tüm dünya ülkelerinin dikkatle izlediği IMF-Dünya Bankası toplantılarının Türkiye’de yapılıyor olmasını oldukça önemli, anlamlı ve zamanlı bulmaktadır. Binlerce kişinin katıldığı Uluslararası Su Forumu ve Ulaştırma Zirvesinin ardından IMF-Dünya Bankası toplantılarının da Türkiye’de yapılıyor olması, dünyanın tüm dikkatinin toplandığı kriz bağlamında, her açıdan büyük bir gelişme sürecinde olan ve yıldızı parlayan ülkemize bir kez daha işaret etmektedir. Bu vesileyle, Türkiye’nin dünyadan kopmaması, tam tersine yeniden inşa edilmek durumunda olan küresel düzenin kurucu unsurlarından biri olması gerekmektedir. Alınacak kararların ‘İstanbul Kararları’ olarak tarihe mal edilecek olması ise ayrı bir önem taşımaktadır. MÜSİAD, İstanbul’un Finans Merkezi olması yönünde açıklanan Strateji ve Eylem Planını desteklemektedir. MÜSİAD, küresel krizin tüm dünyayı ilgilendirdiği süreçte, Türkiye’nin finans alanında gösterdiği performans da dikkate alındığında, İstanbul’un öncelikle bölgesel, sonrasında küresel finans merkezi olma yönünde hükümetin attığı adımların ülkemiz açısından önemli bir gelişme olduğunu düşünmektedir.

Bizler, dünya tarafından dikkatle izlenilen, Türkiye’nin komşu ve çevre ülkelerle sıfır sorun politikası örneğinde olduğu gibi, bu süreçte de tüm dünyaya uzlaşmacı kimliğiyle güven veren ve bölgesinde çekim merkezi oluşturan bir nitelikte olmaya devam etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Dışişlerinde son yıllarda yapılan çalışmalar neticesinde elde edilen başarılar dikkate alındığında, uygulanan politikaların ne kadar doğru ve yerinde olduğu görülmektedir. Aynı politikanın ülkenin önünde duran ve gelişmemizi engelleyen bir dizi sorunun çözümünde de uygulanması, tüm dünyanın mimarisinin yeniden teşekkül edilmek istendiği bir ortamda daha da önem ifade etmektedir” diye konuştu.

G-20 zirvesinin bir öncekine göre daha adil yapıldığına inandıklarını ve Türkiye’nin bu yapı içerisinde bulunmasından memnuniyet duyduklarını söyleyen Güleç, “Küresel krizin etkilerinin ortadan kaldırılmasına ve dünya finans sisteminin rehabilitasyonuna yönelik bir dizi kararın alındığı G-20 zirvesinde, Türkiye’nin de karar mekanizmasının içinde yer almasının önemine işaret eden MÜSİAD, alınan kararların uygulanmasında da samimi olunması gerektiğini vurgulamaktadır. MÜSİAD, ülkemizde kriz sırasında bozulan mali dengelerin nasıl düzeltileceğini açıklayıcı yönde, hükümetin hazırlayıp, dünyayla paylaştığı Orta Vadeli Program (OVP)’ı önemsemekte, desteklemekte, çıkış için bir yol haritası çizmesi ve belirsizlikleri gidermesi açısından bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Açıklanan OVP, Türkiye’nin krizden çıkış sürecinde neyi nasıl yapacağına yönelik olarak hem dış hem de iç piyasalardaki belirsizliği ortadan kaldırmıştır. Gerek sanayileşmiş ülkeler ve gerekse yükselen piyasa ekonomilerinin yaşamakta oldukları bozulmayı nasıl telafi edeceklerini düşündükleri bu zor dönemde, Türkiye’nin cesaretle bu kararları verip, ekonominin önünü açmış ve belirsizlikleri gidermiş olması takdirle karşılanmaktadır. Bu program, kriz ortamında büyüme, istihdam, üretim, ihracat, borç ve bütçe alanlarında yaşanan sıkıntıların telafi edilmesi ve ekonominin tekrar eski rayına oturtulmasına yöneliktir. Ayrıca, 2010-2012 döneminde tarımsal dönüşüm ve enerji hamlesi gibi bazı yapısal reformların büyük oranda tamamlanacağının öngörülmesi oldukça sevindiricidir” şeklinde konuştu.

MÜSİAD’ın demokratik açılımlar konusunda ülkeye duyulan güvenin korunmasından, atılan adımların devam ettirilmesinden yana olduğunu vurgulayan Ahmet Güleç, “MÜSİAD, ülkemizin nabzını iyi tutabilme hüviyetiyle, hükümet tarafından başlatılan ve ana fikri, insan hak ve özgürlüklerinin temini olan demokratik açılımları desteklemektedir. Bu vesileyle tarihi bir anlam taşıyan tüm bu çalışmaların büyük milletimize ve ülkemize olan güvenimizi kaybetmeden, istikrarlı bir şekilde devam etmesi gerektiğinin önemini vurgulamaktadır. Bu meyanda, kamuoyunun karşılıklı güvenini zedeleyici etki doğuran, kişi ve kurumları ayrıştırmaya sebebiyet verebilecek,   hatta spor müsabakalarında dahi yaşanabilen her türlü provokatif girişimlere karşı toplumun her kesiminin sağduyulu hareket etmesi gerektiğini bir kez daha kamuoyuyla paylaşmaktadır. Türkiye ile Suriye arasında vize uygulamasının kaldırılması yönündeki mutabakatı memnuniyet ile karşılamakta ve benzer uygulamaların özellikle komşu ve çevre ülkelere de yaygınlaştırılması gereğini vurgulamaktadır. Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması’na bağlı olarak vize uygulamasının karşılıklı olarak kaldırılmasına ilaveten Irak ile vize alımının kolaylaştırılmasına yönelik çabalar da memnuniyet vericidir. Vize alınması sürecindeki bürokrasi, aşırı evrak talebi, şahsen başvuru gereği gibi zorlaştırıcı vize uygulamaları küreselleşen ekonomilerde haksız rekabet doğurmaktadır. Bu nedenle, en azından ticari ilişkilerimizin daha da yoğunlaştırılması hedefi koyduğumuz komşu ve çevre ülkeler ile vize uygulamasının kaldırılması ya da işadamlarına yönelik vize işlemlerinin kolaylaştırılması gibi adımların atılmasında fayda mülahaza edilmektedir. Bu çalışmalar, ilgili ülke insanlarının birbirlerine yakınlaşmasına da vesile olacaktır. Biz, iş hayatını zorlaştıran kamu bürokrasinin azaltılmasına yönelik atılmış adımları desteklemekte ve sunulan kamu hizmeti kalitesinin daha da arttırılması gereğine inanmaktadır. Yakın zamanda bürokrasinin azaltılması ve işlemlerin basitleştirilmesi amacıyla çeşitli yönetmeliklerde yapılan değişiklikler olumlu yönde karşılanmakta ve düzenlemelerin pratiğe geçirilmesi ve takibi hususunda, daha fazla çabaya ve ‘zihniyet değişimine’ ihtiyaç duyulmaktadır. İş hayatının dinamizmini yakalamakta zorlanan merkezi ve yerel yönetim bürokrasisi, performans ve verimlilik denetimine tabi tutulmalıdır. Salt bürokratik işlemlerin basitleştirilmesinin yanı sıra, işadamına sunulan kamusal hizmetlerin kalitesinde iyileşmeyi sağlayacak uygulamalar ve mekanizmalar da devreye alınmalıdır” dedi.

Almanya’daki genel seçim sonuçlarının Türkiye-AB ilişkilerine olumlu yönde yansımasını temenni ettiklerinin altını çizen Güleç, “Avrupa entegrasyonuna zarar veren yaklaşımların ve söylemlerin Türkiye-AB ilişkilerini zedelediği bir sürecin ardından, Almanya’daki genel seçimler sonrasında kurulacak yeni hükümetin, Türkiye-AB müzakereleri açısından yapıcı bir rol üstlenmesi en büyük arzumuzdur. Geçmişteki politikaların, Türkiye’nin AB’den dışlanmasına dönük olarak algılanması, aralarındaki ortaklık ve işbirliğinin arttırılmasına büyük ihtiyaç duyan her iki ülke açısından da zarar verici olmuştur. Bu nedenle oluşacak yeni hükümet, ülkesinde yaşayan ve vergilerini, birikimlerini ve oylarını aldığı Türk topluluğunu da dikkate almalı, Türkleri ve Türkiye’yi dışlayıcı tutumlar karşısında güçlü durmayı başarmalıdır. Yargı reformu kapsamında işletilmeye başlayan sürecin bir an önce sonuçlandırılmasının gerektiği hususunu vurgulamaktayız. MÜSİAD, kamuoyu ile paylaşılan yargı stratejisi ve eylem planından hareketle, yargı alanında geçmişten beri ihtiyacını hissettiğimiz reform sürecinin bir an evvel sonuçlandırılmasını temenni etmektedir. Her gün “yargılanan” yargı sistemimizin ve adalet mekanizmamızın iyi işlemesine katkı yapacak her adım tarafımızdan yerinde bulunmakta ve desteklenmektedir. Bu konuda MÜSİAD her türlü katkıyı yapmaya hazırdır.

MÜSİAD, anayasa değişikliklerine gösterilen direncin demokratikleşme yolunda büyük adımlar atmaya gayret gösteren bir ülkeye yakışmadığı hususunu dikkatlere sunmaktadır. Yıllardır tartışılan ve ihtiyaçlara cevap veremediği için birçok maddesi değiştirilen 1982 Anayasası, ülke gerçekleri ve uluslar arası hukuk dikkate alındığında mevcut haliyle de kendi içinde çelişkili ve birçok hususta engelleyici niteliktedir” diyerek, çoğulcu, katılımcı, temel hak ve özgürlüklerin güvencesini tam olarak sağlayan, yasaksız ve hukukun üstünlüğüne dayanan yeni ve sivil bir anayasa gerektiğini sözlerine ekledi.

Editör: TE Bilişim