Dağları, ovaları, yaylaları, akarsuları, gölleri, denizleri ve her yönüyle bütün dünyanın gözünün ülkemiz de olduğu, 783.562 kilometre kare toprağa sahip güzel bir yurdumuz vardır. Bu yurdu bizlere bırakan atalarımızı şükranla, saygıyla, minnetle anıyorum.

Ayrıca 3.355 kilometrekare toprağa sahip yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyetimiz var. Sadece bunlar mı? Hayır. Suriye de Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu Karakozak köyünde 10.096 metrekare vatan toprağımız var. Şimdilik türbe Eşme köyünde olsa da yerimiz Karakozak köyündedir. Şu anda işgal altında görünse de Ege Denizindeki 18 adamızı asla unutmayız ve gözden çıkaramayız. Bunlardan Marathi adası 1933 yılında CHP tarafından Milletler Cemiyetine Türk adası olarak ve ismen tescil ettirdiğini biliyoruz. Toprak büyüklüğü bakımından dünyanın 38. büyük ülkesiyiz. Asya ve Avrupa kıtalarında toprakları olan ülkemiz, iki kıta arasında aynı zamanda ulaşım bakımından köprü vazifesi görmektedir. Asya ve Avrupa kıtaları arasında enerji nakliyesinin yapılması, ipek yolunun ülkemizden geçiyor olması ülkemizin değerini kat kat artırmaktadır. Dört mevsimi de yaşıyoruz. Bu özelliği ile turizm bakımından da tercih edilen bir ülkedir.

ZEYTİN DALI HAREKETİ:
Ülkemiz son yıllarda terörden çok çekmektedir. Suriye´de, idari boşluktan da yararlanan terör örgütleri PKK, PYD/YPG sınırlarımız yakınında, ABD´nin desteklemesi ile 30.000 kişilik sözde sınır güvenliği adı altında bir ordu kurma teşebbüsü ülkemiz için tehdit unsurudur.
“Yılanın başını küçükken ezmelisin” sözünü hatırlayalım.
Bunun için Türkiye Cumhuriyeti bu terör unsurlarını bertaraf etmek için, 20.01.2018 tarihinde saat 17 de ZEYTİN DALI HAREKETİNE başlamıştır. Bu hareketi yürekten destekliyorum. Her Türk´ünde desteklediğini hissediyorum. Siyasi partilerimizin de bu hareketin yanında olduğunu ve desteklediklerini açıklamaları halkta güven yaratmıştır. Mesele vatan savunması ise gerisi teferruattır, düşüncesiyle tek yürek olan halkımızı kutluyorum.
Bu hareket, ülkemizin selameti için önemli olduğu kadar, Suriye halkının da terör örgütlerinin baskısından kurtulması bakımından da önemlidir. Kınalı kuzulara, görevlerini başarıyla tamamlayıp yurda sağ salim dönmeleri için dua ediyoruz. Afrin yöresinde bulunan bu unsurlar kahraman Türk ordusu sayesinde tarumar edilecektir. Buna inanıyoruz. Bura da şunu belirtmek istiyorum: Orta Doğuyu parçalamak, oranın doğal kaynaklarını sömürmek isteyen emperyalist eli kanlı ABD, Türk ordusu sayesinde bu emeline ulaşamayacak, dünyaya da rezil olacaktır. Şunu hatırlayalım; yıllar önce 1960´lı yıllarda İzmir´e çıkmak isteyen ABD 6. Filosunun çıkışını engelleyen gençliği unutmayalım. “Defol Amerika, Katil Amerika” diye slogan atan yiğit gençlerimiz, Amerikan yanlıları tarafından hapislere atıldı, kimileri idam edildi. Amerika´nın dost olmadığını anladığımızı zannediyorum. ABD, silahı ve bütün gücüyle terör örgütlerine güç katarak desteklemesi eli kanlı emperyalist ülke olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

HAMİLE KÜÇÜK KIZ ÇOCUKLAR
İstanbul´da Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma hastanesinde 115 küçük yaştaki kız çocuğunun hamile olduğu bilgisinin ortaya çıkması, laik, sosyal, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyet Devletine hiç yakışmadı. 18 yaşından küçük, 15-13 yaşlarındaki kız çocuklarının hamile kalmış olması aklı selim insanların vicdanlarını incitmiştir. Yetkililerin durumu emniyete bildirmemiş olması, sayın valilinin açıklamaları da sanki olay gizlenmek isteniyormuş izlenimini veriyor. Sadece bir hastanede su yüzüne çıkan 115 çocuğun durumu kamuoyunca duyuldu da tepkiler çığ gibi büyüdü. Ya diğer yüzlerce hastanelerdekilerden haberimiz yok. Bura da suçlu kim? Halkımız bunu merak ediyor. Artık olay duyuldu ya örtbas edemezler, bulurlar bir günah keçisi bütün suçu ona yüklerler cezasını da verirler, oh tamam kurtulduk bu beladan derler. Asıl suçun ve suçlunun kim olduğu görmemezlikten gelinir. Suçlu, din üzerinden fetva verip, “6 yaşındaki çocukla evlenilir, 9 yaşındaki kız çocuğu büluğ çağına girmiştir, nikah kıyılabilir, hiç evlenmemiş kızlar ahrette şehitlere ikram edilecektir” deyip dünyaya cinsellik penceresinden bakıp şeriat özlemi çekenlerin ve halkı şeriat adına şartlandıran yobazlardır. Hatırlar mısınız, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Adnan Oktar birer tarikat şeyhi olarak gündeme gelmişlerdi. Hepside cinsi sapık. Tarikatlar dine de topluma da zarar vermektedirler. İşte suçlu bunlar ve bunları koruyanlardır. Şeriat adına fetva verenlerin ağzında dilinde kadınlar. Kadınlar böyle, kadınlar şöyle, cennetteki sözde huriler. Hep konuştukları bunlar. Sanki İslam dininde başka konuşulacak şey yoktur. Dine de topluma da zarar verenler bunlardır. Doktora giden bu kız çocukları kanımca, evlendirilmiş, birilerine nikahlanmış çocuk gelinlerdir. Eğer zorlamayla tecavüze uğramış olsalardı, mutlaka kendileri şikayetçi olurdu. Dikkatinizi çekmek isterim ki, şeriat yanlıları kişilerin şehevi duygularını kamçılayarak özendiriyor böylelikle yandaş topluyorlar. Laikliğin ne denli gerekli ve önemli olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Benden söylemesi.

İNEGÖL´DEKİ SURİYELİLER;
İnegöl´de misafir olan iki gurup Suriyeli vardır. Bunlardan bir gurubu Bursa´da kayıtlarını yaptırmış, İnegöl´de ikamet ediyorlar, çalışabiliyorlar, devletin her türlü imkanlarından yararlanabiliyorlar. Hastane polikliniklerinden yararlanıyor, sosyal yardımlardan da destek alabiliyor, çocuklarını okula gönderebiliyorlar. Diğer gurup ise başka illerde kayıtlarını yaptırmış, orada iş bulamayıp geçim sıkıntısı çektikleri için İnegöl´e gelmişler. Bu gurupta olanlar devletin hiçbir desteğini alamıyor, acil servis dışında hastane hizmetlerinden yararlanamıyor, doğalgaz, elektrik abonesi olamıyorlar, çocukları okullara alınmıyor. Çalıştıkları iş yerlerinde de hiçbir güvenceleri yok. Bir kaza olsa, çalışanda çalıştıranda yandı. Ama adamcağız çalışmak zorunda, geçinmek istiyor, çoluk çocuğu ondan ekmek bekliyor. Bu insanlar bize Allahın emaneti, muhacir misafirimizdir. Devletin şefkatli elinin bunlara da uzanmasını, o insanlar adına bekliyoruz. İlgililerin dikkatine.