İrite edici bir başlık değil mi!? Korkunç ! Biraz empati yapmanız için attım bu başlığı. Yok böyle bir şey. Endişe etmeyin ! Önceki gün Suriye/İdlib´in Han Şeyhun beldesine Rus ve Esed uçaklarınca yapılan kimyasal saldırısı sonrası çoğu çocuk 100 sivil hayatını kaybetti. Görüntüler kan dondurucuydu. Endişe etmek yükü oranın halkına düştü şimdilik.

Çırpına çırpına can veren küçüçük bedenler. Oyuncak kamyonuyla kum taşıyıp döken bir daha taşıyıp döken bir daha döken bunu yılmadan yapan oyun çağındaki bedenler...

Biz o bedenlere kum taşıyan oyuncak kamyonları kullanırken aşinaydık oysa.

Biz o bedenlere bez bebeklerinin küçücük elbiselerini giydirirken aşinaydık oysa.

Plastik küçük kaşıkları ile küçücük ellerini kullanarak bez bebeklerine mama yedirirken aşinaydık oysa.

En korkunç oyunları plastik tabancanın tetiğine bastıklarında yanan ışıklarına eşlik eden viyv viyv sesleri ile savaşçılık oyunu idi.

Oysa şimdi yaşadıkları oyun değil. Büyükleri onları katlediyor. Hem de hiç acımadan gözlerini kırpmadan...

Büyüklerin oyunları çok acıymış anne...

Anne büyüklerin oyunlarını Cennet´e gittiğimde şikayet edeceğim Allahıma... Söz anne... Şikayet edeceğim onları...

Mızıkçılık yapıyorlar anne. Bizim tabancalarımız hiç acıtmaz ki. Ama onların ki çok acıtıyor anne... Sadece bizi acıtmıyor besbelli ki seni de acıtıyor...

Anne küçük çocuklar küçük kurşunlarla mı ölür hep...!?

15 Temmuz işgal girişimi başarılı olsaydı İdlib´de gördüğümüz görüntüleri, Kütahya´da, Mersin´de, Muğla´da, İstanbul´da, Konya´da, Bursa´da, Edirne´de, Diyarbakır´da ve hatta İnegöl´de görecektik...

Türk-Kürt / Laik-İslamcı ayırmadan tadacaktık kimyasalın tadını... NATO/BM bahaneyle müdahale edecekti tıpkı Bosna´da ettikleri gibi, Suriye´de olduğu gibi.. Koalisyon kuracaklardı bizi kurtarmak (!) için.. Demir kuşların kulak yırtıcı sesiyle uyanacaktı çocuklar...

Bizi kendi çocuklarımızdan kurtaracaklardı kimyasalla katlederek...

Varil bombalarıyla yok ederek... Tıpkı Bosna´da, Irak´ta, Suriye´de olduğu gibi...

Sanal sınırların gerisinde olunca duyarsızlaşan bir vicdan, bir zihin gösteriyor ki vallahi sadece coğrafyamızla değil insanlığımızla parçalanmışız..

Sınırlar vicdanlarımızda,
sınırlar zihinlerimizde çizilmiş...

Karanlık bir çağda yaşamak düşmüş payımıza..

Duyarsızlaşan, umarsızlaşan bir insanlığın çağdaşı yığınları olmuşuz...

Yazık..!!!

ŞAKA GİBİ
Medeni Kanun İsviçre´den alındı
(17 Şubat 1926)

Borçlar Kanunu İsviçre´den alındı
(8 Mayıs 1928)

İcra ve İflas Kanunu İsviçre´den alındı
(9 Haziran 1932)

Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
İsviçre´den alındı

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
Almanya´dan alındı (4 Nisan 1929)

Ticaret Kanunu Almanya´dan alındı
(10 Mayıs 1928)

Ceza Kanunu İtalya´dan alındı
(1 Temmuz 1928)

İdare Hukuku Fransa´dan alındı...
Ama bunun adına “Türk devrimi” dendi. Şaka gibi.