Dini terim olarak istikamet; hakka tabi olmak, adaleti yerine getirmek, doğru yola girmek, itaat olan şeyleri yapıp isyan olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tutmak ve haktan meyletmemek demektir. Bu kimseye ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan dümdüz ve dosdoğru şeye müstakim denir. 1- (Dini kavramlar-D.Y.)
Müstakim kelimesi, Kur´anda tartının, Allah yolunun ve Allah yoluna giren insanın sıfatı olarak kullanılmıştır. İbni Abbas´ın beyanına göre İslam dinide “sıratı müstakim” olarak nitelendirilmiştir.
Sırat-ı müstakim dediğimiz, dosdoğru yol diye tarif ettiğimiz yol elbette ki Allah´ın razı olduğu, İslam, diye nitelendirdiği, bütün hayatın düzen ve nizamını sağlayan, hem dünya hem de ahiret saadetini temin eden İslam dinidir. İstikamet bütün davranışlar da hatta ibadet ve itaatlerde dahi uyulması gereken ölçüdür. İmanın, amelin ve ahlakın kendisiyle mükemmelleştiği, değer kazandığı, insana fayda sağladığı kural ve kanunların bütünüdür. Ne ifrat ne de tefritin aşırılıklarına kapılmadan mutedil olmanın adıdır. Dünyadan soyutlanmadan, ahiret hayatını unutmadan her şeyi yaratılış gayesi doğrultusunda anlamlandırmaktır. Evde, işte, çarşıda, pazarda, hazarda, seferde, aile de ve toplumda hayatın her alanında ölçülü ve dengeli olmaktır. İnsan hayatındaki denge, dolayısıyla fıtratı zedelemeden, onun kodlarını tahrip etmeden benimsenen bir yaşam tarzı, hayatı anlamlı kıldığı gibi o anlam içerisindeki insanı da huzurlu ve mutlu eder. Bugün toplumlarda ki huzursuzlukların nedeni olarak, insanların istikamet üzere olamayışı; ilişkilerde hak- hukuk kurallarına özen gösterilmemesi, “ben” merkezli bir hayattan “biz” merkezli hayata geçişteki problemlerin bir türlü çözülememesi, dünyevi menfaatlerin öncelikli bir hayat tarzı olarak benimsenmesi, uhrevi hayatın unutulması yatmaktadır. İnsanlığın her zamankinden daha muhtaç olduğu doğruluk ancak Halik-ı Zülcelal´in koyduğu kanunlarla sağlanabilir.
Her gün Dua ediyoruz Onun için…
Her gün beş vakit namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha suresinde “ihdinessaradal müstakim” (Bizi dosdoğru yola ilet) 2- (Fatiha,6) diye Rabbimize dua ve niyazda bulunuyoruz. Bu yol; “Allah´ın nimete erdirdiklerinin yolu, gazaba uğramışların, doğrudan sapmışların yolu değildir.” 3- (Bkz. Fatiha, 7)
Namazdaki gayede istikamet üzere olması hususunda insanı uyanık tutmak, dosdoğru bir hayat sürmesini sağlamaktır. Her gün en az kırk defa İlgili ayettin namazlarda okunması, istikamet üzere bir hayat sürebilmen Allah´ın izniyle olacağına dair, bir tembih ve hatırlatmadır. Allah´tan sabırla ve namazla dünyevi ve uhrevi her işimiz için yardım dilemeli, O´nun emirlerine sımsıkı sarılmalıyız. O´nun yardımı olmadan ne yol almak nede yol bulmak mümkündür. Bize düşen; Yüce yaratıcının irşat ve uyarılarını dikkate alıp, kendi kabiliyet ve aklımızı da kullanarak doğru yol üzere olma hususunda asla gevşeklik göstermemektir.
Günümüzde istikamet üzeri olmak her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır. Müslümanlar olarak, imkânlarımız dâhilinde Allah´a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek için farzların yanı sıra Müslümanlar için hatta insanlığın faydasına doğru işler yapmalıyız.
İstikamet Üzere Olmak Allah´ın Emridir:
Bismillahirrahmanirrahim
“O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” 4- (Hud: 112)


Kendimize, ailemize, akraba ve dostlarımıza, halkımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmede bir sınırlama yoktur. Sadece bir şart vardır: “Yeter ki istikamet değişmesin, vasat çizgi muhafaza edilsin, ifrat ve tefritten kaçınılsın.” Bu şart ile hareket edersek Allah´ın yardım eli bizlerin üzerinde olur. Allah (cc) vadini yerine getirmek için bizlere esbap hazırlar, insanların teveccühünü üzerimize yönlendirir. Salih insanların ve meleklerin de bizlere dua etmelerini sağlar.


Bazı sorumluluklarımızı tek başımıza, bazılarını aile ferdlerimiz ile bazılarını aynı çatı altında hizmet ettiğimiz kardeşlerimizle yaparız. Bu bazen ders vermekle olur, bazen mağdurlara yardım yapmakla olur, bazen maddi sıkıntıları gidermekle olur, bazen sağlık sorunları ile meşgul olmakla olur. Bazen siyasi alana girmekle olur, bazen araştırma merkezleri açmakla olur…

Sorumluluklar bazen hizmet alanlarının birinde, bazen birden fazla alanda yerine getirilir. Müslüman fertlerin ve Müslüman yapıların imkân dâhilinde bütün hizmet alanlarında gözükmeleri zaruret halini almıştır.

Kendimize, ailemize, akraba ve dostlarımıza, halkımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmede bir sınırlama yoktur. Sadece bir şart vardır: “Yeter ki istikamet değişmesin, vasat çizgi muhafaza edilsin, ifrat ve tefritten kaçınılsın.” Bu şart ile hareket edersek Allah´ın yardım eli bizlerin üzerinde olur. Allah (cc) vadini yerine getirmek için bizlere esbap hazırlar, insanların teveccühünü üzerimize yönlendirir. Salih insanların ve meleklerin de bizlere dua etmelerini sağlar.

İstikamet; sağa sola sapmadan İslam´ın belirlediği çizgiyi takip etmek, itidal üzere yürümektir. Müslümanlar bu hak çizgiyi sürdürmek için uyanık olmak, tedbirli davranmak ve sınırlarını gözetmekle yükümlüdür. Çevreden esen bozguncu fırtınalara karşı tetikte olmalı ve her ortamda İslami çizgilerini korumak için çabalamalıdırlar. Kur´an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde istikametin doğru olması, değişmemesi, istikametten sapmamak üzerinde yoğun şekilde durulduğu görülür. İnanç ve düşüncede, amelde, söz ve yazılarda istikamet…

İslami çizgi ihlal edilerek ifrat ya da tefrite düşüldüğünde istikamet çizgisi aşılmış olur. Başkalarının yaklaşımı, tepkileri, eleştirileri, karalamaları bizleri doğru bildiğimiz istikametten asla saptırmamalıdır.

Şeytan özellikle İslami hassasiyeti olan ve İslam için çalışan insanları istikametten bir şekilde ayırmaya çalışır. Nefis de kendisine hoş gelen şeyleri isteyince inançla menfaat çatışabilir. İstikamet; her yerde hakka sarılmak, İslam´ı her çıkar ve menfaatten üstün tutmak, İslami emirlere sıkı sıkıya sarılmak, yoldan saptıranların ve vesvese verenlerin ardından gitmemektir.

İstikamet; insanın Allah Teâlâ´ya karşı yerine getirmek için önceden verdiği bir söz, bir misak, bir ahiddir. İnsan bu yaradılış ahdine vefa gösterdiği ölçüde sadıktır. Sadakatin mükâfatını ise Allah Teâlâ verecektir.

Şeytanın insanları haktan uzaklaştırmak için devamlı çaba harcadığı, ön, arka, sağ ve sollarından nüfuz ederek yoldan çıkarmaya çalıştığı bir hakikattir. Bu durumda bizler, istikamet mücadelesini ilk başta içimizdeki düşmanlara yani şeytanın oyun alanı olmaya müsait olan iç hastalıklara karşı vermeliyiz. Gıybet, dedikodu, fiskos, söz getirip götürme, kibir, ucb gibi davranışlara karşı mücadele edilmeli, İslam´ın çizgisi esas almalı ve atılan her adım hak çerçevesinde atılmalıdır.

Müslüman, istikamet çizgisinde yürüdüğünde insi ve cinni şeytanların zarar ve tehlikelerini def edecektir. Hayatın her alanında takva öne alındığında, Allah Teâlâ onların hile ve oyunlarını boşa çıkaracak, basiret ve ferasetle Müslümanları destekleyecek ve istikamet üzere yürümelerini sağlayacaktır.

Her durumda doğruya sarılmak, her kararda onu esas almak biz Müslümanların hayatının bir parçası haline gelmelidir. İstikameti şaşırırsak zarar görenlerden oluruz. Vasat çizgiyi ihlal ettiğimizde, birbirimizi ikaz edip hatırlatmalarda bulunmalıyız. Bu ikaz ve hatırlatmaları gerek aile fertleri gerekse dava arkadaşları olarak birbirimize yapmalıyız.

İstikametimiz Allah (cc) ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Amelde, yardımlaşmada, savaşta, barışta, Müslümanlarla ve diğer insanlarla ilişkilerde… nasıl hareket etmemiz gerektiği ve nelere dikkat etmemiz gerektiği belirlenmiştir. Allah ve Resulünün belirlediği istikamette yürüdüğümüz zaman Rabbimiz bizleri dünyada aziz eder, bize yolu gösterir ve doğru yola yönlendirir.

Kendi arzularımıza, kendi menfaat ve maslahatlarımıza göre istikamet belirleyemeyiz. Müslüman olduğumuz için, hangi makamda olursak olalım, Allah ve Resulünün belirlediği istikameti muhafaza etmek ve o istikamet üzeri yürümek zorundayız.

Hiç kimsenin hatırı için istikametimizi değiştirmeyeceğiz. Yine hiç kimsenin hatırı için başkasının yanlış istikametlerinde yürümeyeceğiz. Bu tavrımız zahiri olarak bize zarar verse veya istediğimiz hedefe varmamızı geciktirse bile böyle olacağız. Tüm kardeşlerimizin de konuşmalarında, tavır ve tepkilerinde böyle olmalarını istiyoruz.

Şeytanın hile ve oyunları büyüktür. Ancak şeytan bu hile ve oyunlarını bazen bizden gözükenler, bizim gibi görünenler, bizimle benzer vurguları yapanlar üzerinden gerçekleştirince tehlikenin boyutu daha da büyüyor. Müslümanları doğru istikametten saptırmak isteyenler ikiyüzlülüklerini o kadar ustaca yapıyorlar ki; yazdıkları, değişik yer ve ortamlarda konuştukları, yaşantıları göz önüne getirilmediği zaman, geçici de olsa onlar hakkında aldanmak mümkündür. Kardeşlerimizin uyanık olması gerekir. Bu tür insanların telkinat ve söylemleri hiçbir Müslüman kardeşimizi aldatmasın. Kardeşlerimiz bu türlerini tanımalı ve onlara iltifat etmemelidirler.

Doğru istikameti bilmek ile istikamet üzere yaşamak ve istikameti korumak ayrı şeylerdir. Tarihte İslam için mücadele eden bazı insanlar başlangıçta doğru istikameti bulmuş ama yaşamakta zorlanmıştır. Bazıları doğru istikameti bulmuş ve tanımış aynı zamanda yaşamaya çalışmış ama baskı, hile ve oyunlara dayanamayarak doğru istikametini koruyamamıştır. Bu tür şahsiyetler belki dalalete düşmemişler ama kendilerinden beklenen hizmeti de yapamamışlardır. Kimi örnek şahsiyetler de vardır ki, iman nuruyla şereflendikten sonra İslami duruşunu her şart ve ortamda muhafaza etmiş, bu istikametini son nefesine kadar sürdürmüştür.

Rabbim bizleri istikametini bulan ve bu istikamet üzere son nefesine kadar sabit kalan kullarından eylesin.

Allah´a emanet olun.