İşveren olarak bu soruyu soruyor musunuz?

 

Evet bence soruyoruz….

 

Uzun yıllar yöneticilik yaparak kazandığım deneyimleri,  sizlerle paylaşacak bir yazı dizisine başlıyorum.

 

İstediğimiz gibi üretemiyor ve istediğimiz gibi yönetemiyoruz. Aslında her ikisini de biz değil sistem yönetiyor.

Bu nedenle; önce kendimize sormamız gereken biz mi yönetemiyoruz yoksa sistem mi yönetemiyor. İşveren suçu işgörene atıyor, işgören suçu patrona atıyor.

 

Aslında iki tarafında hedefi aynı. İstikrarlı olmak. Peki hedefler aynı olmasına rağmen neden her iki tarafta bu duruma maruz kalıyor.

 

Kısaca sıralayalım:

 

İşveren açısından;

İşini iyi yapabilen deneyimli eleman bulamıyor. (Yerleşim yerinden kaynaklı işsizlik yok)

Bulduğu elemanın deneyimi beklentilerini karşılamıyor. (İyi eleman seçemiyor, İsabetsiz alım yapılıyor)

İyi olan eleman verim alınacağı zaman başka firmaya geçiş yapıyor. (Bulduğunu da elde tutamıyor ve sirkülasyon yaşıyor)

 

İşgören açısından;

Sigorta sorunu. (Esas Ücret)

Kariyer yapamama.

Değer görmeme.

Sürekli fazla mesai yapmak.

Kötü yönetici ile çalışmak, bildirilmesine rağmen çözüm bulunmaması.

Motivasyon etkinliği yapılmaması.

Düşük ücretle çalışma.

Gününde maaş alamamak.

İş sağlığı ve güvenliği önemsenmemesi.

İş güvencesi olmaması.

 

Uzmanların görüşleri;

Her şeyiniz resmi olsun. (davalar la karşılaşmamanız için)

Kariyer fırsatı verin.

Motivasyonlarını yüksek tutun ve değer verin.

İyi ve kötü günlerinde yanlarında olun.

Maaşlarını gününde ödeyin.

Onların can güvenliğine önem verin.

Başarısız görmeyin ve eğitin.

Deneyimsiz olsun ama tahsilli akıllı ve güvenilir olsun

Kısa vadeli çözümler erken verim verir ama ama kısa sürer. Uzun vadeli çözümler uzun ama sürekli olur.

Herşeyden önemlisi hedeflerinizi net belirleyin

………..

 

Tabiki sıralamakla bitmez. Bu nedenle mevcut işletmelerde ilk adımdan başlayarak yapılması gerekenleri sizlerle paylaşacağım.

 

Görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın……