Elimde bir kitap var okuduğum... 1309 senesinde Kahire´de vefat etmiş olan ariflerden Ataullah İskenderi´ye ait “Hikem-i Ateiyye” eserini şerh etmiş bir kitap. Şerh eden de Cumhuriyet´in ilk dönemlerinde yaşamış olan ulemadan Kastamonu´lu Seyyid Hafız Ahmet Mahir Efendi. İrfan ve hikmet dolu bir kitap. Bir kaç bölüm bu kitaptan ilginç bulduğum ve altını çizdiğim paragrafları sizinle paylaşmak istedim. Hayretle ve keyifle okuyacağınızı umuyorum.

Ahmet Mahir Efendi 33. Hikmeti şerh ederken İmam Şafii´nin şu sözünü nakletmiş. “Dostumdan ziyade düşmanım benim için hayırlıdır. Çünkü dost, ayıplarımı örter ve beni eksik bırakır. Düşmanım ise noksanlıklarımı göstereceğinden beni olgunlaştırır.” buyurmuştur.”

İmam Şafii´nin bu tavrını günümüze getirtip oturttuğumuzda enaniyet/ego/benlik tanrılarıyla çevrelenmiş olan yaşam alanlarımız ve semirmiş nefsimizle anlam veremeyeceğimiz bir olgunluk barındırdığını görüyoruz. Günümüzde bize hatalarımızı söylemek bir kenara dursun ima bile edilmesini istemediğimiz ve böyle insanlardan uzak durduğumuz yadsınamaz bir gerçek. Oysa sana hatanı söyleyen olsun ki gözündeki perde aralansın. O perde aralanmaz ve hatanı göremezsen nasıl hatanı izale edeceksin !?

Yine başka bir yerde, Peygamber Efendimiz (sav) zamanında bir sahabe ile diyaloğunu aktarmış. “Zeyd Bin Hayl adında ki zat Resulullah´a (sav) “Allah´ın haklarında hayır dilediği ve dilemediği kimselerin sıfatlarını ve bunun alametlerinin ne olduğunu sordu.

Resulullah (sav) Adamın sualini güzel bulup takdir ettikten sonra, ona geceyi nasıl geçirdiğini sordu. Adam cevaben dedi ki:

“İyiliği, iyilik yapmayı ve iyilik edenleri severek, hayır ve hasenattan bir şey yapamadığım için üzülerek, az çok salih bir amel işlediğimde sevabına inanıp sevinerek sabahladım.”

Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle buyurdular:

“İşte sorunun tam cevabı da budur. Sen Allah´ın hakkında hayır dilediği kimsesin. Eğer Cenab-ı Hak senin hakkında hayır değil de şer dilemiş olsaydı, seni ona hazırlardı, sen de ona göre hareket ederdin. O zaman hangi vadide helak olursan ona da aldırmazdı.”

Bazı insanlar vardır ki, içki, kumar, zina, yalan, gıybet gibi bir çok günahın kendisine çok kolaylaştırıldığını farkederiz. Aslında o şahsın Cehennem´e hazırlatıldığını, bazı kimselerinde her türlü hayır işlerinde, iyilikte, namazlara dikkat ve diğer kötülüklerden kaçındığı titiz tavırlarıyla bilir ve tanırız ki muhakkak Cenab-ı Hakk´ın koruması ve gözetimi altında olduğunu anlar, Cennette´ki yerine hazırlatıldığına tanık oluruz. Günahlar, böyle insanlar için ise zorlaştırılmış, sevaplar kolaylaştırılmıştır. Tabi bu tür bir hayra ulaşmak için ise kendi gayret ve niyeti önemli bir yer tutar. Diğerinin şerri içinde aynı şey geçerlidir.

Bu eseri okudukça unuttuğumuz irfanı ve hikmeti hatırlattığını farklediyor ve nefes alıyorum. Bize uyandırıcı bir etki yaparak kendimizi tekrar gözden geçirmeye sebep olduğu da yadsınamaz bir gerçek.

Devam edecek....

/resimler/2016-10/31/1058221548608.jpg