İnsanın yaratılış gayesi Allah´a kullukta bulunmaktır. Oruç da İlahi iradenin, insanlara teklif ettiği bu kulluğun bir parçasıdır. İlahi rahmetin, mağfiret ve bereketin vesilesi olması bakımından kulların arınmasına, safiyetlerinin korunmasına aracılık etmektedir. Her bakım-dan insanı yücelten bir aylık zaman diliminin ardından bağışlanmanın, manevi kazanç ve terakkinin sevincini yaşamayı hakkettiği için özel sevinç günleriyle ödüllendirilmiştir. Recep ayı ile başlayıp, Şaban ayı ile devam eden ve son olarak Ramazan ayı ile taçlanan bir mübarek üç aylar mevsiminin daha sonuna geldik. Dinî bayramlarımızdan biri olan mübarek Ramazan Bayramına kavuşmanın büyük mutluluğunu yaşıyoruz.

 Mü´minler bu üç ay boyunca yılın diğer aylarına göre daha yoğun bir ibadet hayatı yaşadılar, daha fazla hayır ve iyilikte bulundular. İlâhî rahmet ve mağfiretin âlemleri çepeçevre kuşattığı bu maneviyat ikliminde inananlar Allah´a daha fazla yöneldiler, tevbe-i istiğfarlarla günahlarından arınma gayreti içine girdiler. Özellikle Ramazan ayında mü´minler kullukta do-ruk noktaya ulaşmak için olanca gayretlerini sarfettiler. Kısaca, Müslümanlar olarak Ramazanın güzelliklerini ve manevi zevkini doyasıya yaşadık. Cenâb-ı Hak, bu manevî güzellikleri bizlere tekrar tekrar yaşamayı nasip etsin.

Orucu, teravihi, mukabelesi, itikâfı, iftarı, sahuru, zekâtı ve sadakasıyla ibadet yoğunluklu bir zaman diliminin sonunda Rabbimizin inayetiyle mükâfat günü olan Ramazan Bayramı´na kavuşmuş bulunuyoruz. Bu bayram sevincini bizlere yaşatan yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun.

Bilindiği gibi, Allahu Teâlâ, biz mü´minlere bir yıl içerisinde iki bayram ikram etmiştir. Bunlar; Ramazan ve Kurban bayramlarıdır. Dinî bayramlarımız, Allahu Teâlâ´nın sadece mü´minlere has olan birer lütuf ve ihsanıdır. Ramazan Bayramı, Ramazan ayını ibadet ve iyiliklerle geçiren mü´minlere verilen bir mükâfattır.

Dini bayramlarımızın fert ve toplum hayatımızda çok büyük bir değeri vardır. Çünkü bayramlar Müslümanların birbirleriyle yardımlaşmalarını, dayanışmalarını, kaynaşmalarını sağlamaktadır.

Bayramlar birlikte güzeldir. Toplumun bütün fertlerinin birbiriyle kenetlendiği, aynı amaç uğrunda birleştiği, yüreklerde aynı sevinç ve coşkunun hissedildiği müstesna mutluluk günleridir. Bayramları anne-baba, eş, dosttan ve en yakınlarından uzaklaşıp tatil yapma vesilesi olarak görmek son derece yanlıştır. Bilakis bayramları uzak-yakın bütün tanıdıklarımızla bir araya gelip görüşme, hatta tanımadığımız insanlarla bile tanışıp kaynaşarak birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi pekiştirme fırsatı olarak görmeliyiz.

Bayramlar bir yönüyle de paylaşmaktır. Bundan dolayı bayram sevincini toplumun her yanına yaymaya, zengin-fakir, genç- yaşlı her kesimden insana ulaştırmaya çalışmalıyız. Bu manada dini bir vecibe olan zekât ve fitrelerimizin yanısıra diğer sadakalarımızla da ihtiyaç sahibi din kardeşlerimize destek olmaya, yetim ve öksüzlerin başlarını okşamaya, yalnızlık problemi olan kimseleri arayıp sormaya, bayramı hasta yataklarında geçiren hastaları ziyaret etmeye özel bir gayret göstermeliyiz.

Ayrıca dini bayramlarda başta anne-babalar olmak üzere büyükler ziyaret edilerek elleri öpülmeli, hayır duaları alınmalıdır. Akrabalar, komşular ziyaret edilip bayramları tebrik edilmelidir. Çocuklara bugünlerde daha fazla sevgi ve şefkat gösterilmeli, gönülleri hoş edilerek bayram sevincini doyasıya yaşamaları sağlanmalıdır. Bütün bunların yanında ahirete göç eden yakınlarımızı da unutmamalı, mümkünse kabirlerini ziyaret etmeli, ruhlarına hiç değilse bir Fatiha okunmalıdır. Yine bayramlarda yapılması gereken en önemli işlerden birisi de dargınlıkları ortadan kaldırarak birlik ve beraberliğimizi pekiştirmektir. Bayramlar kırılan kalpleri, incinen gönülleri yapmak, bozulan insanî ilişkileri düzeltmek için eşsiz fırsatlardır.

Bilindiği gibi, yüce dinimiz Müslümanların birbirleri-ne sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları beslemelerini, huzur ve güven içerisinde bir ve beraber olarak yaşamalarını istemiştir. Kur´an´da, “Mü´minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah´tan sakının ki size merhamet edilsin” (Hucurât, 49/10) buyrulmuştur. Ayette mü´minlerin birbirlerinin kardeşleri oldukları bildirildikten sonra mü´minlere, kardeşler arasında barışı sağlamak, bozulan ilişkileri düzeltmek gibi çok önemli bir sorumluluk yüklenmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)de, “En faziletli sadaka dargın olan iki kimsenin arasını bulup barıştırmaktır” (Et-Terğibvet-Terhib, 4141) buyurarak dargın-lıkları ortadan kaldırmanın önemini vurgulamıştır.

Bayram öncelikle her çeşidiyle Allah´ı anarak rahmeti bereketi sevabı bol bir zaman diliminin ve yoğun bir ibadet mevsiminin ardından; arınma, bağışlanma ve kurtuluşa erme muştusuna mazhar olma günüdür. "Doğrusu, temizlenip-arınan felah bulmuştur; Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan" (´lâ, 6/14-15) ilahi mesajı, namazın önemli bir arınma vasıtası olduğuna işaret etmektedir. Diğer günlere göre heyecan ve sevinçle bugünün başkalığının bilincinde olan kimse, Ramazan Ayından istifade etmiş, ibadetleri, tövbeleri, hayır hasenatları ilahi dergahta makbule şa-yan olmuş demektir.  Allah Rasulü (sav); “... Ramazan ayına kavuşma fırsatı bulduğu halde kendisini bağışlatamayana yazıklar olsun!..." buyurarak, bu mevsimin gölgesinden istifade edemeyenleri kınamaktadır. 

 Bugünün çağdaş dünyasında insanların ruhunu ve ilişkilerini kirleten, kalbi katılaştıran ve bilinci bulandıran; şirk, küfür, cehalet, dalalet, gaflet, kul hakkı ihlalleri, varlıklara saygısızlık ve ibadetlerden uzak durmak gibi birçok neden vardır. Kurtuluşa erebilmek için iman ile küfürden, ilim ile cehaletten, hidayet ile dalaletten, zikir ile gafletten, zekât ile kul hakkından, namaz ile de nefse esaretten kurtulmak gerekir. Allah ile olan ilişkileri kirleten, dünyanın ve ahiretin hüsranına sebep olan şirk ve küfür, bünyeden temizlenmedikçe diğer kirlerden arınmak mümkün değildir. “...onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir” (A´raf,7/179)ilahi tehdidi, amaçlanan arınmayı gerçekleştirmeyenlerin Allah katında değerleri olmadığını dile getirmektedir.

İman, cehennemde sürekli kalmayı, imanı güçlendiren salih amel ise cehenneme girmeyi önler. Allah Resulü (sav); “...Allah´ın kullar üzerindeki hakkı, sadece O´na kulluk edip başka (şeyi)  ortak koşmamaları ...bu emredilenleri yerine getirdikleri takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı, Cennet´e konulmalarıdır” (Buharî, Tevhid, 1; Libas, 101; Cihad, 46) ifadeleriyle kurtuluş çaresinin imanla temizlenen nefsin, salih amelle korunması gerektiğini bildirmektedir. Böyle bir imanın öncülüğünde emirlere uyarak, yasaklardan ve şüpheli şeylerden kaçınarak ilahi iradenin, insanlar için öngördüğü takva bilincine varılmış olur.

Dinen zengin sayılanların mallarını/kazançlarını temiz saklayabilmeleri, nefislerini de günahtan ve cimrilikten koruyabilmeleri için fakirlerin hakkı olan zekatı "onların mallarından sadaka al ki, onunla mallarını temizlersin" ilkesi gereğince halisane bir niyetle ödemeleri ve namazı kılmaları, gaflet pasını silmek ve kurtuluşa ermek için; “Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gafillerden olma”  (A´raf, 7/205) hitabına uyulmalıdır. Kulluk bilincini yenilemek için Ramazan ayının fırsat hatta ganimete dönüştürülmesi İslam´ın öngördüğü kulluk anlayışıdır.

Kardeşlik hukuku ve ahlakının yeşerdiği, birlik ve beraberliğin güçlendiği bu günler, iman edenlerin sevinç, mutluluk ve kaynaşma günleridir. Hayatta olanları da olmayanları da küçükleri de büyükleri de küsleri, dargınları ve kavgalıları da ruhların daha da inceldiği bu sevinçten faydalandırmak gerekir. Ana babayı, eşi dostu, komşuları ziyaret etmek, fakirleri, yaşlıları kimsesizleri, çocukları sevindirmek ve onlarla kaynaşmak için iyi bir fırsat olmalıdır. Bu kaynaşmanın amacına ulaşabilmesi için sevinç gününde oruç çirkin görülmüştür. Gerek akraba arasında gerekse komşular ve hukukunu paylaştığımız diğer insanlar arasındaki küslüklerin kaldırılması, lanetin kalkmasına, rızkın çoğalmasına, ecelin gecikmesine, amellerin makbul olmasına vesile olacağı bilinmelidir. 

Bu vesileyle bizlere kullukta bulunma ve arınma fırsatı veren ve bizleri bu güzel bayrama eriştiren Allah´a şükürler olsun. Geçen yıl bu iklimi birlikte teneffüs etti-ğimiz halde Rahmet-i Rahman´a kavuştuğu için bugün aramızda bulunamayan bütün kardeşlerimize bu mübarek gününlerin hürmetine Mevlamız rahmetiyle muamele etsin, mekanlarını cennet, derecelerini ali eylesin. Kulluk adına yaptığımız salih ameli kusurlarıyla beraber kabul buyursun. Daha nice yıllar ibadette bulunmayı kısmet eylesin.

Dünyanın muhtelif yerlerinde zulme uğrayan, ilaç bulunamadığı için uzuvlarını kaybetmek zorunda ka-lan, temel insani ihtiyaçlarını karşılayamayan, dünyadayken cehennemi yaşayan ve çaresizce uzanacak yardım elini bekleyen bütün soydaş ve dindaşlarımıza Mevlamız yardım eylesin. Bu kardeşlerimize zulmü reva görenlere müstahak oldukları ile muamele etsin. İslam dünyasını, içinde bulunduğu ateşten çıkarsın, teskin eylesin. Müslümanlar arasında kardeşlik hukukunun ve ahlakının egemen olmasını müyesser eylesin. bütün yaşananlardan ders çıkartmayı kısmet eylesin. Bugünün coşkusunu, heyecanını bütün gönüllerde hissettirsin. Rabbimiz ifade ettiklerimizle yaşamayı halk eylesin. Sevabını bahşeylesin. Rabbimiz hepimizden razı olsun.

Bu duygular içinde bütün din kardeşlerimizin Ramazan Bayramını kutluyor; bayramın ülkemize ve Filistin, Kudüs ve Gazze başta olmak üzere tüm İslam âlemine barış, huzur ve mutluluk getirmesini Yüce Allah´tan niyaz ediyorum.

Bayramınız mübarek olsun.