Dönem itibariyle Sanayi Devrimi ile birlikte yükselen Batı teknolojisi ve medeniyeti karşısında, ömrünün son günlerini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu`nun ayakta kalma mücadelesi verdiği, bu amaçla çeşitli fikir akımlarının üretildiği, bu akımların kıyasıya birbirleriyle mücadele ettiği sıkıntılı ve bunalımlı bir dönemdir.

Dönem itibariyle Sanayi Devrimi ile birlikte yükselen Batı teknolojisi ve medeniyeti karşısında, ömrünün son günlerini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu`nun ayakta kalma mücadelesi verdiği, bu amaçla çeşitli fikir akımlarının üretildiği, bu akımların kıyasıya birbirleriyle mücadele ettiği sıkıntılı ve bunalımlı bir dönemdir. Böylesine hareketli; netameli bir ortamda ve günümüzdeki çoğu fikri ve siyasi oluşumun temellerinin atıldığı bir dönemde sorumluluk makamın-da bulunan Sultan Abdülhamit`in 33 yıllık taht haya- tında Osmanlı devletini ayakta tutabilmesi ne müthiştir. Ama şer şebekeler memnun olmadığı için Sultan Abdülhamid’in ayağını kaydırmaya çalışacaklardı ve bunda da maalesef başarılı olacaklardı.

Bu yetmeyecek, Sultan Abdülhamid’e  Kızıl sultan (Le Sultanı Ruj) yakıştırmasında bulunup itibarsızlaştıracaklardı. Bu yakıştırmayı yapanlar ise Filistin bölgesinde toprak isteyen Yahudiler ile Doğuda devlet kurmak isteyen Ermeniler olacaktır. O dönem Siyonistlerin lideri olan  Thedoor Heltz Sultan Abdulhamid’e gelir: Filistin bölgesinden toprak ister. Karşılığında da Osmanlını Dış devletlere olan bütün borçlarını silmeyi vaat eder. Buna karşılık Sultan Abdülhamid : Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!  Hem de  o zaman Osmanlı devletinin ekonomisi kötü olmasına rağmen. 

Sultan Abdülhamid’i her ne kadar dış mihraklar yıkamasalar da içerideki uzantıları yıkmayı başaracaklardı. İttihat ve Terakki 1890’lı yıllarda gizliden örgütlenmeye başlamış, bir tarafta gerçek vatanseverler bir tarafta geçmişi karanlık kişiler katılarak hızla büyümüştü. 1905’den sonra iyice etkinliğini artıran bu cemiyet Sultan Abdülhamid’e baskı yapmaya başlayacaklardı. Suikast girişimleri, baskınlar, işkenceler derken 31 Mart vakasının (1909) patlak vermesi ile Sultan’ı tahtan indireceklerdir.

Tahttan indirildiğini tebliğe gelenler ise ilginçtir.  O sözcünün adı Emanuel Karasu'ydu. Selanik Mebusu Karasu özetle Meclis-i Milli'nin SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN'ın hal'ine (tahttan indirme, düşürme) karar verdiğini, kendilerinin bunu tebliğle görevlendirildiklerini söyledi ve hükmü üç sözcükle özetledi: "Millet seni azletti." Abdülhamit'in gizlemeye çalıştı-ğı acıyı ela gözlerinden bir anlığına gelip geçen ke-der bulutları ele verdi. “Yani hal eyledi mi demek istiyorsunuz?” dedi SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN, gözlerini heyet üyelerinin üstünde gezdirdi. Sırayla. Sonra tane tane konuştu: "Bir Türk padişahına ve İslam halifesine hal' kararını bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?" Emanuel Karasu (Yahudi), Aram Efendi (Ermeni), Esat Toptani (Arnavut) ve Ahmet Hikmet Paşa (Sultan Abdülhamit'in uzun süre yaverliğini yaptıktan sonra muhalefet saflarına geçen kişi) hiç tepki vermedi. (Kimilerine göre, SULTAN II. ABDÜLHAMİD'i aşağılamak için azınlık unsurlarından oluşan bir heyet seçilmişti.) Filistin topraklarının Yahudilere satılması için rüşvet teklifinde bulunduğunda Sultan II. Abdülhamid tarafından kovulan Emanuel Karaso bu kez Sultan'ın hal' kararını tebliğ için onun karşısına çıkmıştı.

 SULTAN II. ABDÜLHAMİD  ve yakınları hemen o gece Sirkeci'den trene bindirilip Selanik'e gönderildi: Ki seçilen sürgün yerinin 'SELANİK' olmasının da ayrı ve derin bir manası vardır;  Sultan II. Abdülhamid Han, Siyonistlere ve Yahudilere satmadığı FİLİSTİN toprakları yüzünden YAHUDİ, SABETAYİST VE MASONLARIN EN YOĞUNLUKTA YAŞADIĞI ''SELANİK''E SÜRÜLMEKLE adeta intikam alınıyordu ken- disinden...

Ve TARİH 10 Şubat 1918’i gösterdiğinde Sultan Abdülhamid İstanbul’da Beylerbeyi sarayında vefat eder. Tam 33 yıl ülkeyi idare etmiş, denge siyasetini mükemmel uygulamış ve Osmanlı’nın yıkılmasını geciktirmiş bir Padişah olarak tarihteki yerini almıştır. Aşağıda Abdülhamid’in tahttan indirilmesinde önemli rol oynayan İttihat ve Terakkicilerden Filozof Rıza Tevfik’in yazdığı şiir var.        

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid han?          Divane sen değil, meğer bizmişiz,

Feryadım varır mı bârigâhına?                        Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.      

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,                   Sade deli değil, edepsizmişiz.

Şu nankör pezevengin bak günahına.              Tükürdük atalar kıblegâhına.     

Tarihler  ismini andığı zaman,                         Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Sana hak verecek, ey koca sultan;                  Bir sürü türedi, girdi meydana.

Bizdik utanmadan iftira atan,                          Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Asrın en siyasi padişahına.                             Yuh olsun bunların ham ervahına!

Pâdişah hem zâlim, hem deli dedik,              Lâkin sen sultanım gavs-ı ekbersin

İhtilâle kıyam etmeli dedik;                           Ahiretten bile himmet eylersin,

Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik;                Çok çekti şu millet murada ersin

Çalıştık fitnenin intibahına.                            Şefâat kıl şâhım mededhâhına