Allah hakkında insanlar şaşırtıcı bir şekilde yanlış ve olumsuz düşüncelere, görüşlere, fikirlere ve inançlara sahip. Oysa Allah hakkında yüreğimizin hissettiği deneyimler, bize Allah´ın ‘iyi´ olduğunu söylüyor. Yüreğimiz bizi Allah´tan korkmadan ama O´ndan gerektiği gibi sakınarak, haşyet duyarak O´nu sevmemizi söylüyor.

Din adına hareket ettiklerini söyleyen insanlar ise, Allah´tan korkmamız gerektiğini, çünkü Allah´ın intikamcı olduğunu öğretiyorlar sürekli. Allah´ın öfkesinin korkusu içinde yaşamamız gerektiğini söylüyorlar. Böyle bir anlayışın ve Allah algısının doğal sonucu Allah-insan ilişkilerinin sorunlu olması demektir ki, ne yazık ki, bugün durum öyledir. İnsanlara anlatılan ve kafalara yerleştirilmek istenen Allah imajına bakalım: "Kahhar, cezalandırıcı, kolay kolay affetmeyen, intikam peşinde koşan, insanlara din olarak gönderdiği mesajlar çok katı olan bir Allah." Böyle bir Tanrı tasavvuru karşısındaki insana biçilen rol nasıl peki? Sürekli Allah korkusu içinde yaşayan, evrende iyi ve güzel işler yaparak Allah´ın hoşnutluğunu kazanmayı kendisine amaç edinmek yerine kafasında sürekli ´ne yaparsam veya ne yapmazsam ´Cehenneme girmekten kurtulurum" ve ne yaparsam veya ne yapmazsam ´cennete girerim´ hesabı yapan, kişiliğini ve kimliğini kazanamamış, bireyselleşememiş, yaşamda aktif değil pasif, sorumluluk almakta ve yararlı iş yapmakta etken değil edilgen, cennete girmeyi peygamberin, hatta şeyhinin ve evliyanın şefaatine havale etmiş, Allah kitabı Kuran´da hiç bir dayanağı olmayan kabir azabına, kadere, şefaate inanan; Allah´ın bahşettiği aklını kullanmak yerine elde etmek istediği nimetlere kavuşmak ve karşılaştığı belaları ve musibetleri sırf dua ederek ve başkalarından yardım isteyerek savuşturmaya çalışmaktan başka bir çözüm düşünemeyen bir insan modeli....

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız yanlış ve sonuçları itibariyle oldukça tehlikeli din algısının kökeninde, Allah´ın arı duru dinini yetersiz bulan ve kendi küçücük beyinlerince var olduğuna inandıkları Kuran´daki bu eksiklikleri doldurmak amacıyla ilahi dini şirket dinine dönüştürmekte beis görmeyen inanç ve anlayışlar yatmaktadır.

Allah Kuran´ın "yeterli" olduğunu söylüyor:
Kendilerine okunan Kitabı şüphesiz Bizim sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır. (Ankebut/51)
Allah, Kuran´ı ancak kendisinin gönderdiğini, elçi´nin kendi kendine bir mesaj getiremeyeceğini söylüyor:
Ey Muhammed! Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa yerin içinde bir delik, ya da gökte bir merdiven ara da onlara bir gösterge getir! Allah dileseydi, kesinlikle onları doğru yol kılavuzu üzerinde toplardı. O hâlde sakın cahillerden olma! (Enam/35)

Allah, içtenlikle Kuran´ı dinleyenlerin inanacağını bildiriyor:

Ancak dinleyenler karşılık verir. Ölüleri; onları da Allah diriltir. Sonra yalnızca O´na döndürülürler. (Enam/36)
Allah, din konusunda her türlü delili, göstergeyi Allah´ın getirdiğini, mucize gösterilmesi gerektiğinde de yine Allah´ın göstereceğini bildiriyor:
Onlar dediler ki: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indirilmeli değil miydi?” De ki: “Şüphesiz ki, Allah bir alâmet/gösterge indirmeye güç yetirendir, fakat onların çoğu bilmezler.” (Enam/37)

Allah kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadığını söylerken bazıları "Kuran her şeyi açıklamaz" diyor:
Yeryüzünde hiçbir irili-ufaklı kıpırdayan canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi önderli topluluklar olmasın. Biz Kitapta hiçbir şeyi noksan/yetersiz bırakmadık. Sonra onlar Rablerine toplanacaklardır. (Enam/38)

Ayetlerimizi yalanlayan şu kimseler de karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Her kim dilerse Allah onu şaşırtır, kim de dilerse onu doğru yol üzerine bırakır. (Enam/39)

De ki: “Eğer söylediklerinizde samimi iseniz, bir düşünün bakalım! Allah´ın azabı size gelse veya kıyamet vakti gelse, Allah´tan başkasına mı yalvarırsınız? (Enam/40)

Allah haram ve helal olan şeyleri ben açıklarım derken, Allah´a dinini öğretmeye kalkışanlar dinde olmayan haramlar ve yükümlülükler icat ediyor:
De ki: “Allah´ın, kulları için çıkardığı ziynetleri ve tertemiz rızıkları kim haram etmiş?" De ki: “Rabbim, sadece iğrençlikleri; onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere başkaldırmayı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah´a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram etmiştir.”Araf/32-33)

Ey iman eden kimseler! Allah´ın size helal kıldığı temiz-nefis-güzel şeyleri haram saymayın. Ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah, aşırı gidenleri sevmez. Allah´ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yiyin ve siz, inandığınız Allah´ın koruması altına girin. (Maide/87-88)
´Allah; elçisine "ben, sadece bana vahyolunan uyarım" de´ derken, bazıları Elçi´yi din kurucusu ve dinin ortağı olarak kabul ediyorlar:

"Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğunda, Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bundan başka bir Kuran getir yahut bunu değiştir!” dediler. De ki: “Onu kendimin öngörmesiyle değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben, sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, kesinlikle büyük bir günün azabından korkarım.”

De ki: “Allah dileseydi, ben Kuran´ı size okumazdım ve Allah, Kuran´ı size bildirmemiş olurdu. Ben de Kuran´dan önce kesinlikle içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”

Öyleyse Allah´ın aleyhine bir yalanı uyduran veya O´nun ayetlerini/ alâmetlerini/ göstergelerini yalanlayan kişiden daha yanlış; kendi zararlarına iş yapan kim olabilir? Hiç şüphesiz bu günahkârlar kurtuluşa eremezler.
Onlar, Allah´ın astlarından, kendilerine zarar vermeyen ve kendilerine yarar sağlamayan şeylere tapıyorlar ve “Bunlar Allah katında bizim yardımcılarımız/ destekçilerimizdir” diyorlar. De ki: “Siz Allah´a göklerde ve yerde Kendisinin bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” Allah, onların ortak koştukları şeylerin hepsinden arınıktır ve çok yücedir. (Yunas/15-18)

Allah "ayrılmayın!" derken, bazıları "ümmetimin ayrılığa düşmesinde rahmet varadır" dediler:
Allah, dinden Nuh´a yükümlülük olarak ulaştırdığı şeyi, sana vah yettiğimizi, İbrahim´e, Musa´ya ve İsa´ya yükümlülük olarak ulaştırdığımız şeyi yaşam yolu yaptı: “Dini hayata geçirin, ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin.” Senin kendilerini davet ettiğin şey, ortak koşan kimselere ağır geldi. Allah, dilediğini kendine seçer ve kalpten yöneleni de o davet edilene kılavuzlar. (Şura/13)

De ki: “Siz, dininizi Allah´a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi çok iyi bilir.
Onlar, İslâm´a girdikleri için senden minnet duymanı bekliyorlar. De ki: “İslâm´a girmeniz üzerine benden minnet beklemeyin. Tam tersi, eğer doğru kimseler iseniz, sizi imana erdirdiği için, siz Allah´a minnet duygusu besleyin.” "(Hucurat/16-17)

ÖZSÖZ: "De ki: “Siz, Allah´a dininizi mi öğretmeye kalkıyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah, her şeyi çok iyi bilir. (Hucurat/16)