Sevdiğim bir cümledir; “insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur” sözü, bilgilenme dış dünyayı tanıma başlangıcı anne karnında başlıyor. Ömrün sonuna kadar devam ediyor. Bu konuya açıklık getirir Sigmund Freud´un şu tezi: “insanın çocukluğu, büyüklüğünün babasıdır.”
Yaşadığımız hiçbir durum, davranış boş olmadığı gibi kaybolmamaktadır. İnsan ruh ve bedenden ibaret bir varlıktır. Bedeni varlığımızın farkındayız; ama ruhi varlığımız hakkında ne biliyoruz? Bilmiyoruz.
Biliçaltımız bunun cevabını veriyor. Bilim insanları bilinci aysberge (buzdağı) benzetir. Bilinen ve farkına vardığımız durum ve davranışları aysbergin görünen kısmını oluştururken, bilinmeyen veya farkına varılmayanları ise aysbergin altı diye tanımlar. Görünen ve görünmeyen kısım aysbergi oluşturduğu gibi bilinç ve bilinçaltı da bizim bir parçamız oluyor.
Biz farkına varsak ta, varmasak ta bilinçaltı bize kendini gösteriyor. Dejavu diye adlandırılan bir kavram vardır. Ben bunu daha önce yaşamıştım diye tarif edeceğimiz. Evet bunları yaşadık ve bilinçaltına attık yeri ve zamanı geldiğinde karşımıza çıkıyor. Rüyalarda böyledir. Bizdendir ve bir parçamızdır. Fiziki varlığımızla yaşamış olduğumuz olayları ortaya koyduğu gibi ruhi varlığımızın bilgilerini de bize bildiriyor. Günler ve aylara sığdıramayacağımız olayları 11 saniye (en uzun süreli diye tabir edilen) gibi bir zamana sığdığına rüyalarımızla şahit oluyoruz. Rüyada görülenler boş ve hayal ürünü değildir, bizden bir parçadır.
İyi olmayı ilke edinen insanın ve iyi ortamları arayan insanın bilinçaltı da, rüyaları da iyiyedir. Rüyayı iyiye ve hayra yormak önemlidir. İyi bir bilinç ve düşünceye sahip olduğunuzu gösterir. Hani halk arasında iyi şeylerden konuşalım, kötüyü çağırmayalım diye… Niyetler iyiye, doğruya ve güzel olmalı. Etrafımız olmasa bile belki kelebek etkisi misali küçük iş ve düşünceler, büyük iş ve düşüncelerin yolunu açabilir. Tarihi gerçeklerle yüz yüze geldiğimizde büyük işlerin küçük bir gayret ve kıvılcımla başladığını görürüz.
Zamanla bilinçaltımıza yerleşen güzellikler mutluluk olarak dönerken; kin, nefret ve kötülük, sinir ve stres, hüzün olarak döner. Çocuklarımıza iyi, doğru ve güzel olanı verip, öğretelim ve bilinçaltları ona göre şekillensin. Yapılan hiçbir davranış veya karşılaşılan durum boş ve yok olucu değildir. Her şey yine bizde saklıdır, ancak ortaya çıkacağı günü bekler.