- Bilal İnci’yi filmlerinde kim seslendirirdi, dublaj kime aitti, genelde kim dublajı yapardı?

Genelde en çok filmlerinde kendisini seslendiren seslendirme sanatçısı ve oyuncu Saadettin Erbil’di.

- Kendisinin filmlerinde seslendirme yaptığı oldu mu?

Evet, bazı filmlerinde kendisi de seslendirmesini yaparak oynamıştı.

- Türk sinemasında “Esas kötü adam” karakteri denilince akla hemen Erol Taş gelir. Erol Taş’ı da çok eskiden tanıyan birisi olarak, size göre hangisi esas kötü adamı daha iyi canlandırıyor, oynuyordu?

Rahmetli, Erol Taş’ı çok iyi tanırım, çok iyi bir oyuncuydu. Kardeşim diye söylemiyorum fakat Bilal İnci kötü adamı Erol Taş’tan daha iyi canlandırıyordu.

- Bilal İnci iş hayatında ve insani ilişkilerinde nasıl bir aktördü?

Kardeşim, işinde çok disiplinli bir oyuncuydu. İnsani ilişkilerinde saygıya çok önem verir saygıyı öncelikli olarak elinden bırakmazdı. Dedikoduyu sevmez dedikodudan uzak duran birisiydi. Herkese karşı iyi niyetli olarak hareket eder ve öyle tanınırdı.

- Bilal İnci genellikle Cüneyt Arkın ile oynadığı aksiyon ve avantür filmlerdeki “esas kötü adam” karakteri ile biliniyor. Dublör kullandığı oldu mu?

Dublör kullandığını zannetmiyorum genelde filmlerinde tehlikeli sahnelerde kendisi oynamıştı. Ufak sakatlılar olmuş ve vücudunun bazı yerlerinde fünye izleri vardı.

- Aktörlükten önce hangi işlerde çalıştı?

O zamanlar kardeşim trikotaj işine devam ederek ailemize katkı sağlıyordu. O dönemin meşhur triko markası karaca kazaklarının yapıldığı yerlerden birinde çalışıyordu. Makine ustası olarak başlayıp daha sonra ustabaşı olmuştu. Karakalem ile desen de çiziyordu. Bu yüzden diğerlerinden güzel, yüksek haftalık alıyordu. Ayrıca futbol ile ilgileniyordu. İlk olarak Kasımpaşaspor’un genç takımında sahaya çıkmıştı daha sonra Hasköy Halıcıoğlu Adalet Futbol takımında da oynamıştı. Profesyonel futbol oynayarak bir ek gelir daha kazanmış oluyordu.

- Bilal İnci’nin sinemaya tutkusu var mıydı, yoksa mecbur kaldığı için mi sürdürüyordu oyunculuğu?

Sinemayı tutku halinde çok seviyordu.

- Sinemayı çok sevmesine rağmen zaman zaman koptuğunu görüyoruz bunun sebepleri nelerdi?

Sinemadan kopmasının sebepleri şunlardı; kötü adamı oynadığı için seyirciden ağır küfürler edilmesi onu üzüyordu. Ben seyircime hizmet ediyorsam bir şey vermeye çalışıp çabalıyorsam seyircilerim de bunu anlayamıyorsa ben bu işi yapmam diyordu. Sinemaya küsmesinin diğer bir sebebi de müstehcen filmlerin olduğu dönemdi. Ben seyirciye saygısızlık edemem böyle kötü filmlerde yer almam diyerek gelen teklifleri geri çevirip Almanya’ya giderek uzun süre orada kalmıştı. Bir diğer sorunu da sigortasız olarak çalıştırılmasıydı, buna da çok üzülüyordu.

- Bilal İnci Almanya’da da oyunculuğa devam etti mi?

Evet, devam etti. Almanya’da da bazı video filmlerinde oynamıştı.

- Almanya’da başka hangi işlerde çalıştı?

Gençlik yıllarında Almanya’ya ilk olarak gittiği yıllarda, 17-18 yaşlarında profesyonel olarak futbol oynamış. Daha sonra, sinemaya küsüp, tekrar Almanya’ya gittiği zaman uzun süre orada kalarak, işçi olarak çalışmıştı.

- Ailenizde kardeşiniz Bilal İnci ve sizden başka oyuncu var mı?

Evet, var. Elif İnci, Ayça İnci ve Ayçin İnci onlarda oyuncu.

- Kötü adamı oynadığını oldu mu hiç?

Yok. Ben genelde hep iyi adamı oynadım. Kötü adamı hep kardeşim canlandırırdı.

- Genelde iyi adamı oynamış bir aktör olarak, kötü adamı oynamak mı yoksa iyi adamı oynamak mı daha zor size göre?

Bana göre kötü adamı oynamak daha zor.

- Rahmetli Erol Taş, bir konuşmasında kötü adamı oynadığı için seyirci tarafından taşlandığını ölüm tehlikesi yaşadığını dile getiriyordu. Kardeşiniz Bilal İnci çarşıda yolda yürürken yaşlı bir kadının yanına yaklaşarak oğlum, sen insanlara kötülük yapmaya utanmıyor musun diye azarladığını yine başka bir yerde bir bayanın kendisine tokat atmaya kalktığını anlatıyordu. Kötü adam rollerinden dolayı en şakını olarak bu konuyla alakalı olarak siz neler söylemek istersiniz?

Evet, anlatmış olduğun şeyleri rahmetli Erol Taş ve kardeşim Bilal İnci zaman zaman yaşıyorlardı canlandırdıkları kötü adamı öyle oynamışlar ki bazı seyirciler film sahnelerinin esas olduğunu zannediyorlardı. Rolün hakkını fazlasıyla vermişler. Kardeşim bana Ankara’dan bir telefon geldiğinden bahsetmişti. Telefon yanlış hatırlamıyorsam Ankara Keçiören veya Yeni mahalleden gelmiş ağıza alınmayacak hakaretler ve küfürlerle hatta doğmamış olan çocuğuna küfür edilmesi ile karşı karşıya kaldığını anlatmıştı. Bu onu çok üzmüş ve bir süre sinemadan uzaklaştırmıştı. Yine ailesi ile birlikte katılmış olduğu filminin galasında seyircilerden duyduğu küfürler ve hakaretler yüzünden filmin bitmesini beklemeden karanlıkta gizlice salonu terk ettiğini anlatmıştı.

- Seyirci tarağından küfür ve hakaretler gibi şeylerle karşı karşıya kalan rahmetli Erol Taş ve Bilal İnci kötü adamı canlandırmalarına rağmen yine başka seyirciler tarafından çok seviliyorlardı. Şaşırtıcı değil mi bu durum?
Kötü bir adam neden sevilir? 

Kardeşim ve rahmetli Erol Taş çok seviliyorlardı sevilip sayılmaları şaşırtıcı bu konuda sana katılıyorum aynı şekilde esas kötü kadın Suzan Avcı da, Erol Taş ve Bilal İnci gibi kötüyü oynamalarına rağmen halk tarafından çok seviliyorlardı. Suzan Avcı da kötü kadını canlandırdığı için tepki alırdı sokağa çıktığında hakaretle karşılanırdı fakat bu sevgi dolu bir hareketti Suzan abla, Yeşilçam sokağının rengi gibiydi. Türk sinemasının esas kötü adamlarını konuşuyoruz esas kötü kadın olarak Suzan Avcı ablamızı anmazsak haksızlık olur. O dönemde Neriman Köksal ve diğer oyuncular vardı, fakat Suzan Avcı’nın yeri başkaydı Türkan Şoray kadar meşhurdu Türk sinemasında. İkinci kadın oyuncu olarak çok güzel filmlerde, unutulmayacak rolleri başarıyla canlandırmıştır. Gönlü güzel, cömert, espri kabiliyeti de olan yetenekli bir ablamızdı. Kendisinden büyükler bile ona saygılarından abla derlerdi. Onu Yeşilçam’ın çalışanları çok sever takdir ederlerdi. O yüzden bir ekipte yer alması herkesi sevindirdi. Bazen arkadaşlarımız ile yoksulluk günlerimizde talimhanedeki evine uğrardık, bizi misafir eder buyurun çocuklar diyerek bize hemen çorba hazırlar sıcak çorba, kuru fasulyesi ve pilavı hiç eksik olmazdı. Herkes onu çok sever, Suzan abla diye dilinden düşürmezlerdi. Her konuda kendini daima geliştiren kültürlü, çok okumayı seven bir oyuncuydu.