Bu gün İslam coğrafyasının en korkunç vebası, bu ülkelerde uygulanan şiddettir. Bu coğrafyada, bu vebanın ilacı henüz keşfedilmemiştir. Şiddet; haya-ta, insana ve yaratıcıya bir kötülük, var oluşa bir ihanettir. İnsanları şu veya bu ad altında katletme ey- leminin temelinde, şartlandırma yoluyla öldürme iç güdüsü yatar. Bugün bu coğrafyada yapılan öldür-me ve toplu katliamlarda hep Allah’ın adı kullanılıyor veya bu eylemler hep Allah adına yapılıyor. Allah adına fatura edilen bu katliamların, İslam’da yeri yoktur. Günümüz dünyasında Müslüman devletlere baktığımızda, bu devletlerde demokrasi ve insan haklarının olmadığını görürüz. Çünkü, günümüz İs-lam coğrafyasının ve özellikle İslam’ın çekirdek toplumların yaşadığı coğrafya Ortadoğu’dur. İnsan hakları açısından Ortadoğu’nun karnesi zayıftır. Bu ülkelerde yok edilen bir numaralı değer, in- san haklarıdır. Bu İslam ülkeleri bağımsızdırlar ama özgür değillerdir. Bağımsızlık sadece içteki yönetenlerin işene yaramaktadır. Halkın maruz kaldığı kahır ve ıstıraplar artarak devam etmektedir. Yani, toplumda bireyin özgürlüğü yarım bırakılmış, tamamlanmamıştır. Bağımsızlığın özgürlük ile tamamlanmasının yegane yolu ve yöntemi, yönetim- de laik siteme geçilmesidir. Yoksa, bu coğrafyada Amerika’nın Irak’ı, savaş yöntemi ile demokratikleştirmesi gibi zulüm ve şiddet devam edecektir. Sözün özü şudur; Din adına yapılan baskı ve terör ve diğer kötülükler din hayatından çıkartılıp atılmalıdır. Buraya kadar ifade etmeye çalıştığım, bu ülkelerde sadece madalyonun bir yüzüdür. Diğer yüzü ise, batılı sömürgecilerin stratejileri ve karanlık emelleridir. Bu şöyle çalışıyor, Müslümanları şiddete ve kana bulaştır, sonra daz insanlığın huzuru-nu kaçıran bozguncular olarak mahkum et.. Batı- nın, İsrail’in ve Amerika’nın maddi ve manevi olarak üretip desteklediği, Kur’an dışı din anlayışının daima kutsallaştırılıp beslenmesi ve ustalıkla yönetimi Taliban’dan, El Kaide ve Irak savaşına kadar bu stratejiyi işletmesi ile mümkün olmuştur. Bu stratejinin diğer bir adı; Şiddete bulaştır, sonra da şiddet ve terörle suçla. Batının bu oyununa teslim olan İslam coğrafyası, oluşturulan şu veya bu şiddet grupları ile cihat adı altında, Allah adına sömürgeci batılılar için katliamlar üretmeye devam etmektedir- ler. Batı, eski düşmanı ve rakibi olan Komünizmin yerine, yeni bir hareketlendirici düşman arıyordu ve onu da buldu, bu yeni düşmanın adı İslam’dır. Birilerine meydan okuyup, onları yenik düşürmeden, hiç bir medeniyetin ayakta kalamayacağını 1940’ larda Toynbee söylemişti. Meydan okunan ilk rakip Varşova paktı, yani komünizmdi, yok oldu, yeni ra- kip İslam olarak tescil edildi. O halde tedbir alınma-lı ve İslam’ı sıkıntı yaratacak bir tehdit olma konusunda güçlendiren, petrolün Müslümanlar tarafın- dan rahatça kullanımı engellenmelidir. Çünkü İslam, modernite öncesi tüm dinler ve geleneksel tüm toplumlar içinde en canlı dindir. Bu yayılmacı dinin enerjisi militan bir karakterde yenilen- miş gözükmektedir. Bunun bir anlamı da şudur; Kapitalist batının hedefi, eski materyalist düşmandan, dinsel bir düşmana yönelmiş olmasıdır. (James Davitson) Dünyada Marksizm’i şiddet yiyip bitirmiştir. Şiddete bulaşmak İslam’ı da yiyip bitirebilir. Müslümanlara uygulanacak şiddeti haklı göstermek için, Müslümanları şiddetçi göstermek kaçınılmazdır. Öyle bir tuzak kurmalıyız ki, Müslümanlara uygulanacak uluslararası terör, süper güç terörleri, ma- kul ve meşru olarak algılanmalı. İşte batının İslam’a kurduğu tuzak budur. Şiddet, İslam coğrafyasının birikimlerini, enerjisini, ümitlerini kemiriyor. Müslümanları kendi elleri ile eritmenin en ucuz şekli olarak onları şiddete bulaştırmayı keşfettiler. Şiddetçi ekipler önce besleniyor, destekleniyor palazlandırılıyor, ardından da onların ürettikleri şiddet ve zulüm kanıt yapılarak İslam sırtından hançerleniyor. Haçlı ordularının İslam’a yapamadığı kötülüğü, bu tuzak sayesinde batılılar, şiddeti dindarlık sanan basiretsizlerce yaptırıyorlar. Bu namert süreç Hz. Peygamberin mesajını terk ederek, eski Arapçılığı yüceltme ve dünya saltanatını güçlendirmede araç yapan Emevi hareketi ile başladı, İslam’ı yedinci yüzyıl bedevi örflerinin cenderesine hapseden Batılı stratejistlerin koruma ve geliştirme operasyonlarıyla İslam coğrafyası terör ve şiddete maruz bıra- kıldı. İşte batı, İslam ve Müslümanlar konusunda bu senaryoyu oynamaya devam etmektedir. İslam coğrafyasında oynanan oyunun kısaca özeti bundan ibarettir.