Demokratikleşme paketi tüm dünyada canlı yayın aracılığı ile duyuruldu. Seçim sistemi, eğitim, siyasi partilere ve gösterilere ilişkin düzenlemelerin yanı sıra ‘Kamu alanı’ ile ilgili 'Kılık kıyafet' düzenlemesi ile beraber demokratikleşme paketini Avrupa’daki örnekleri ile kıyaslamak istiyorum. Birçok gelişmiş ülkede, yani günümüz AB ülkelerinde seçim barajı %0 ile %5 arasında değişmektedir. Türkiye’de de bu barajın %10 'dan %5’e çekilmesi muhalefetinde taleplerinin karşılanarak hemen he-men her ideolojinin temsil hakkının olmasını sağlayıp ülkemize daha şeffaf ve demokratik bir seçim süreci yaşatacaktır. %3 oy alan partilerin de hazineden yardım alabilecek olması da farklı ideolojilerin hayat bulabilmesini destekleyici ve güçlendirici bir yaklaşım- dır. Bir kadın giysisi olarak adlandırılabilecek başörtü-sünün kamu alanlarında serbest bırakılması ise 60’lardan günümüze kadar serbest bırakılırsa Laik Cumhuriyet düzeninin yıkılacağı gibi safsatalarla bir çeşit korku imparatorluğuna çevrilen ülkemizin daha aydınlık günlere çıkması için önemli bir adımdır. Zira hiçbir kanuni düzenleme olmaksızın sadece varsayımlar üzerine yıllarca baskı altına alınan bir toplumun, çoğunlukken talepleri dikkate alınmayarak azınlık durumuna düşürülen bir toplumun feryadını dindirerek dinini ve dini vecibelerini yerine getirme özgürlüğünü iade edecektir bu düzenleme... Avrupa’daki örnekleri ile kıyaslarsak; Avrupa’da hiçbir devlette üniversite düzeyinde başörtüsü yasağı bulunmamaktadır. Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda hakkı, nefret, ayrımcılık gibi suçlarla mücadele, dini inancın gereğinin yerine getirilmesi serbest- liği, W, X, Q harflerinin kullanım serbestliği... Avrupa’da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında nefret söylemleri tam olarak isimlendirilmemiş olmakla beraber sözleşmeye aykırı unsurlar tespit edilmiştir: Irkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, saldırgan milliyetçilik ve azınlık ve göçmenle-re uygulanan ayrımcılık gibi. Türkiye, son olarak ‘ırksal nefret’ söylemi kapsamında, Aksu davasında AİHM 'ce aleyhine bir karar çıkmamış olmasına rağmen devlet yayınlarında kullanılan ifadelerin “küçümseyici” ve “aşağılayıcı” olduğu kanaatine hük- medilmiştir. Doğal olarak bu alanda yapılacak düzen-lemeler bizler için yani Türkçe, Arapça, Çerkezce, Kürtçe ve birçok dilde konuşan, farklı kültürel özelliklere ve yaşam tarzına sahip Türk üst kimlikli halkımız için olumlu sonuçlar doğuracaktır. Çünkü, en muzdarip olduğumuz konu İslam’a rağmen yapılan ırkçılık ve yansıtılan nefret olmuştur. Çeşitli dillerde propaganda yapılabilecek olunması ve alfabeye eklenecek olan 3 yeni harf ve anadilde eğitim hakkının özel okullara verilmesi ise demokratikleşme yörüngemiz olan AB ile kıyaslama yapmaksızın, insani değerlere ve haklara verilen önemin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Ve diğer yönetmelikle ilgili değişiklikler de reformların devamlılığını sağlayacaktır. Tüm bir paket bir bütün olarak değerlendirildiğin-de; bölünme ve parçalanmayı değil, birlik ve beraberliği destekleyici ve tamamlayıcı birçok köklü refor- mu içermektedir. Azınlıkların siyasi arenada seçilme ve seçme haklarından tutun da ifade özgürlüğü alanı-na kadar, ırkçılığa maruz kalmamalarına dair düzenlemeler başlangıç olmakla beraber demokratik bir sistemle yönetilen ülkemizin farklı etnik unsurlara karşı dayatma, şiddet veya devlet politikası olarak uygulanan sistemli ırkçılık gibi unsurlara karşı yine devletin kendisini pasifize etmesi açısından büyük bir devrim ve reform özelliği taşımaktadır. Korku impara-torluğu ile toplumun dinine, kimliğine, kültürüne hatta ahlaki yapısına müdahale ederek, en temel insani haklarına yıllarca ket vurarak ülkemizi yönetenlerden hayatta olanların veya ahirete göçenlerin kemiklerini sızlatmıştır. Birlik ve bütünlüğümüzü koruyarak tüm bu reform hareketinin devamlılığının olmasını diliyor ve vatandaşlık bilinciyle devletumizden talep ediyorum. Not: Sadece dayatarak ve her sabah tekrarlatarak etnik kökenini unutan Türk üst kimliği ile yaşayan mutlu bir Türk gençliği yaratamadınız. Bu değişimin ve hoşgörülü olmanın gerekliliğini yeterince göstermekteydi zaten. Unutmadan tüm kalbimle; "Ne mutlu TÜRKÜM diyene..."