Suriye’de dünyanın gözleri önünde binlerce in-san öldü. Ölenlerin çoğunluğu kadınlar ve çocuklardı. Kimyasal silah kullanılarak öldürülen Suriyeli masum insanlar, titreyerek can verdiler. Tam 1700 sivil... Dün Suriye’de hastaneler yerlerde yatan küçücük bedenlerle doluydu. Bir damlasi bile bir insani öldürebilen bu gaza maruz kalan bebekler, titreyerek, nefes alamayarak ve bilincini yitirerek öldüler. Kalbim sızladı ve eminim kalpleriniz sızladı. Bu vahşet, kana susamış Bass rejimin eseri... Kokusu ve rengi olmadığı için tespiti zor olan Sarin gazından ilk ölen Suriyeliler değil bu 1700 kişi, bir buçuk yıldır sivillere karşı kullanıldığı düşünülünce sonda olmayacak sanırım. Kimyasal silahlar belirli bir çevre- de etki ederek tüm canlıları yok ediyor. Binlerce insanın toplu halde ölümü bunu gayet iyi açıklıyor. Sonuç; dünya sessiz, Türkiye ve ABD’nin de aralarında bulunduğu 35 ülke BM’ye acil çağrıda bulundu. 35 ülke, Suriye’de bulunan BM komisyonunun olayı incelemesini talep etti. Laf, laf, laf… Neden mi? BM’nin 5 daimi üyesinden 2'si yani Çin ve Rusya sessiz. Çin, daha önceleri Şam yönetimine açık desteğini belirtmiş ve Rusya’da en etkili füzeleri ile bizzat Şam yönetimine destek vererek, özel eğitimli birçok katilini de bölgede sıcak çatışmalara dâhil etmişti. Kimyasal silah kullanımına da Rusya’nın ilk tepkisi, Şam yönetimine karşı yerel basın tarafından planlanmış bir kışkırtmanın (provokasyonun) yürütüldüğü şeklinde idi. Durum böyleyken, Şam yönetimine kimyasal si-lah kullandığı için tek bir kınama mesajı yayınlama-yan BM’nin, Suriye’ye herhangi bir yaptırım uygula- ması imkânsız. Yanlış anlaşılmasın lütfen, devamı çekilmediyse benim çok önceden izlediğim filmin ve bu tarz filmlerin sonu böyle. Zira BM'nin 5 daimi üyesinin toplanıp, sıfır sonuçla toplantıyı sonlandırdığını makalemi hazırlarken tv'den duydum. ABD ne yaptı derseniz, bir yıl önce Suriye politikası ile ilgili aldığı kimyasal silah kullanımında yaptırım uygulama karararına dair kırmızı çizgisini hiç umursa- madı ve bölge için yaptığı tek şey İran ile Rusya’nın terörist ilan ettiği, Suriye Ulusal Güçleri ile beraber hareket eden, diğer adı ‘Ensar ve Muhacir’ birliği olan El Nusra’nın terörist ilan edilmesi yönündey-di. Tabi ki bu yeni bir şey değil ABD politikası açısın-dan. Rusya’nın El Nusra’ya karşı derin kininin ar- dındaki en basit neden olarak, bu ordunun liderliği-ni bir Çeçenin yapması söylenebilir. El Nusra’nın, PKK’nın Suriye kolu olan PYD ve YPG’ ye karşı sı-nır kapımızda mücadele ettiği göz önünde bulundu-rulunca da ABD'nin bu gurubun terörist ilan edilme- sindeki asıl amacının dış mihrapların da desteğiyle (İsrail) kurulmak istenen Büyük Kürdistan’ın Güney ayağının tamamlanmak istendiği senaryosu aklıma geldi. Suriye’nin güneyini elinde tutan El Nusra'nın pasifize edilmesiyle tabiki. Bunu ben düşündüm ve hiç kimse bundan sorumlu değil, haddimi aşmamışımdır umarım! Dünyanın derin sessizliğine gelince, olay ve görüntülerin Hollywood yapımı bir sinema filmi olduğu düşüncesinden kendimi alamıyorum, her şey o ka-dar etkileyici ki. Pek anlamam ama çok masraflı bir film olmalı; izlerken tüyleriniz ürperiyor, çünkü ölümler gerçek ve sahne her yer… Ama malesef bir film değil yaşananlar uyuyan dünya! Çocuklar ölüyor. Onların dili, dini, ırkı önemsiz, hiçbir düşünce veya akıma taraf değiller; ancak oyuncak, dondurma, belki de çikolata taraf olabilecekleri şeyler… Birde anne kokusu… Ama ölürken, kokusuz ve renksiz bir zehirle ölüyorlar. Üstelik on-lar çocuk… Kimyasal silah kullanımının tüm belirtileri mevcutken, en kesin tepkiyi bizden önce Fransa verdi. Takdir etmek istedim; ancak bundan yüzyıl önce iki subayın belirlediği Suriye, Irak sınırı ve bugün ki tüm etnik ve mezhepsel ayrılıkların tek nedeninin Fransa ile İngiltere olduğunu ve bölgede 100 yıl ön-ce kurdukları; ama çok kısa süre bağımsız olabilen devletçikleri hatırlayınca, timsah gözyaşları için susmak en iyisi mi diye düşündüm? Hayır değil. Titreyerek, ağzından köpükler çıkarak, yarı baygın, nefes alamayan onlarca, yüzlerce çocuğun, sadece birkaç dakika sonra küçücük bedenlerinin beyaz kefenlere sarıldığını izlemek acı verdi. Hayır değil, yani susmak en iyisi değil. Uluslararasi bir güç olarak ve bu sıfatla takındığı tavrından dolayı Fransa, en büyük güç, Fransız halkı en duyarlı toplum ve halkını temsil etmek adına Fransa, en değerli insani tepkiyi verdi diyorum ve minnettarlığımı ifade etmek istiyorum… Ve bizlerde lütfen susmayalım, sessiz kalmayalım. Dün Mısır’da zulmedenler, bugün 30 yıllık Azraillerini serbest bırakıyorlar, katliamları kökleştirmek için... Sessiz kalmayalım, düne kadar düşmanlarımızı gözetip kollayan Suriye’nin diktatör rejimi, bugün kendi halkını gözlerimizin önünde insanlık dışı yöntemlerle öldürüyor, tiranlığını sürdürmek için… Susmak ve sessiz kalmak benim açımdan, minik be- denlerin yok olmasında, o çocukların ölümlerinde payım olduğu anlamına gelir... Ben sessiz kalamam, sizde sessiz kalmayın... Ellerimiz kirlenmesin...