Nasıl demişti şair: "Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş Ovası'nın yalancı maviliği-ni..." Uzun zaman sonra doğduğum toprak- lardayım. Kıraç ama serin ve efsanelerle dolu bu küçük kentte, 93 Harbi'nde Kafkasya'nın bağrından (Daymohk) koparılıp getirildiğimiz; ancak vatan diyerek sahiplendiğimiz ata topraklarında... Hasret ve özlemle buluştu ayaklarım, kışın -20 derecede lapa lapa kar yağarken çıplak ayak dolaştığım memleket toprağıyla... İşsiz-liğin çok bariz hissedildiği sokaklarda birçok me- raklı turisti köşe başlarında kurulan çay ocaklarındaki şaşkın ama gururlu insanları resmederken görebilirsiniz. Deklanşöre her basıldığında 'Zenit' marka bir makineden gelen ve sizin önem li hissetmenizi sağlayacak o ses, yerini tamamen dijital bir teknolojiye bırakmıştır artık ve çekilen tüm resimler sosyal medyadan öteye gide- meyecektir. Sahi 'Sarı basının' Doğunun en üc-ra köşesinde olma ihtimali de yok. Öğrenci deği-şimi ile geldiği gibi bir iyimserlikle yaklaştığım birkaç meraklı turist... Muş ile tam bir hilal çizecek şekilde tüm doğu illerini dolaştım. Hemen hemen her ilde müthiş bir kalkınma var ve çö-züm denilen süreç çok bariz hissediliyor. Memle-ketin ücra köşesinde bile artık yol kontrolleri yok. Ankara'dan İstanbul'a gidiyormuş gibi bir izleni-me kapılabilirsiniz sırf bu nedenden. Bu benim için çok önemli bir tecrübe. Neden derseniz, hayatımın önemli bir bölümünü bu bölgede ve benzer yolculuklarda geçirdim ki her 10 km'de bir yol kontrolüne maruz kaldığımı hatırlıyorum. Kimine göre terörist, kimine göre de kontrgerilla eylemlerle yakılmış araçlarla dolu yollar. Doğru-su bu durum Ali Sürmeli'nin 'Güneşi Gördüm' filmindeki göndermesine eş değer bir değişim. Uluslararası bir yolda hareket ediyormuş izlenimine kapılmamak elde değil. Ancak caddelerde her on adımda bir karşılaşabileceğiniz çay ocakları, yollara taşan ve tıka basa dolu olan kahvehaneler, iki farklı izlenim yaratmakta: Üretmeye ihtiyacı olmayan bir toplum veya bir oluşum, bir gurup, bir düşünce doğrultusunda uğraşısı olmadığından etkilenmeye çok fazla müsait genç bireyler ve tabi ki aynı mekanlarda şehrin ekono-misine yön veren 'Faiz Lobisine' de şahit olmak mümkün. Ama bilindik tarzda güçlü bir yapıdan bahsetmiyorum, tüccarlıkla kılıf değiştirilmiş tefecilik anlatmak istediğim! Çok karıştırmadan sapla samanı, tüm bunlardan bahsetmemin iki nedeni var. İskender'in 3 bin yıllık şehri, Alparslan'la tarihin şahit olduğu en büyük Türk Zaferi, Millet-i Sadıka'nın şarap mahzenleri ve pınarları, Doğu'nun Fatihi Karabekir Paşa'nın gölgesi ve yıkılan yok olan kiliseleri, camileri ve tarihi Murat Paşa Köprüsü ile Muş...Yakın siyasi tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi'ne, 90'lı yıllarda bu önemli bir ayrıntı, Belediye Başkanlığını yönet-me hakkı tanıyan ve siyasette daima ortanın sağına hizmet eden etnik yapısıyla Muş... Üniversitesinde 'Kürdoloji' Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümün açarak çözüme hizmet eden Muş... Ve kahvehanesinde otururken bu güzel memleketin tüm bu düşüncelerden sıyrılmama ne-den olan o bildiri... HDK, BDP, KESK, İHD, TUHADDER, MEYADER'İN ortak yayınladığı bildiri... Şehrin tam ortasında tüm heybeti ile duran Alparslan'ın büstünün beni izlediği izlenimine kapıldım ve manevi kişiliği karşısında omuzlarımda bölünme ve parçalanma tehlikesinin ağırlığını hissettim. Acaba daha mı dikkatli olunmalıydı tüm bu aşamalarda? 300 milyar do-lar para harcanan bu etnik kökenli sorun karşısında tek çözüm bazı guruplar için bölüp parça- lama ve Kürdistan'ın Türkiye ayağını sağlamlaş-tırma çabası gibi geldi. Siyasi erkin samimiyeti-ne güvenmek istiyorum ama beni en çok etkile- yen insanların Kürtçe ve Türkçe hazırlanmış bu bildiriyi buruşturup yere atmasıydı. İçeriği şöyle: "Anadilde eğitim ve çocuklarımıza okutulan 'Andımız'ın kaldırılması için Eylül ayında bir dizi etkinlikler ile alanlarda olacağız." Son cümleler ise şöyle: "Yapılacak eylemler ve yollanacak dilekçeler sonrasında andın kaldırılmaması durumunda çocuklarımızı okullara göndermeyeceğiz." Tesadüf ve ilginç olan şu ki, Anayasa Uzlaşma Komisyonu tam da bu tarihlerde 'Anadilde Eğitim'in de için-de bulunduğu, 'Öğrenim Hakkı ve Hürriyeti (özgürlüğü)' başlıklı maddeyi müzakere etmesi... Allah, ülkemizin birliğini ve beraberliğini bozmasın!.. İyilikle kalın... Ancak sessiz kalmayın!