Türkler, Orta Asya'dan tarih sahnesine çıkalı binlerce yıl oldu. Ancak en önemli gelenekleri, ne kabul görülen farklı dinler ne de göç edilen farklı coğrafyalar değiştiremedi. Bu gelenekler, bin yıllarca etkisini hiç yitirmeden nesilden nesil'e temsili bir meş'ale gibi el değiştirerek ve bir miras gibi saygıyla sonrakilere devredilerek yakın çağlara kadar süre geldi.

Türk geleneklerine göre, ki tarih sahnesine çıktıkları 6. yüzyıldan önceki tarihlerden itibaren ilk adları ile Ön Türkler'den günümüze kadar, devlet ve hükümet başkanlarının kişiliklerinde şu üç meziyetin olması gerekmektedir : Cesaret, Bilgelik ve Erdem...Ve devleti yönetmenin de ilkeleri belirlenmiş, Türk tarihi boyunca da uygulanmıştır, bu ilkeler ise; Gelenekçilik, Hamlecilik, Halka Açıklık (Şeffaflık), Disiplin ve Bilime duyulan saygı...

Saygı ve sevgi ile yad ettiğimiz birçok isim sıralanabilir, Türk tarihine ışık tutan ve tüm yönetim geleneklerine uyarak Türkleri hemen hemen yeryüzündeki her toprak parçasında hakim kılan. Çağdaşlarımız arasında da çok önemli devlet adamları ve büyüklerimiz var ve hala aktif görevdeler. Ama Türkler, bu üs-tün niteliklerin her birinin ayrı ayrı kendisini yönetecek kişide olması zorunluluğunu getiren ve bin yıllar geçmesine rağmen aynı düşünce yapısını koruyan kadim bir millettir.

Bu düşünceden kendimi alıkoyamıyorum, affınıza sığınarak... Sistemi değişme-sekte başımızdaki kişi-yi seçme hakkını kendimize tanısak ve bu binlerce yıllık devleti yönetme geleneği sürdürsek, daha mı farklı olur acaba? Daha sağlıklı kararlar alabilir miyiz? Daha güçlü bir medeniyet olabilir miyiz? Altın çağımızı yaşayabilir miyiz?

Her yetiştirilen devlet adamının daha herhangi bir partiye üyeliği sırasında, yani gençlik yıllarından itibaren bu meziyetlere göre seçilmesi ön şartı getirilerek: dürüst, güvenilir, halkı için çalışan, fedakar devlet adabını bilen, köklerine bağlı liderlerin yetişmesi ve aynı erdemlere sahip kadrolar oluşturarak ülkeyi yönetmeye talip olmaları ile mümkün. Bu yarış tek bir kişinin devam ettirebileceği bir serüven değil, aynı karakter ve özelliklere haiz devlet adamları yetiştirmek için uygun zemin oluşturulmalı.

Türkiye'nin 2023 vizyonu, gelişen sanayisi, büyüyen ticaret hacmi ve ekonomisi ile Türk dünyasına öncülük edecek konuma gelmesi: Türk dünyasının uyanışı, gelecek yıllarda ya Türk İslam Birliğine gebedir ya da AB ile Şangay gibi oluşumlara. Hali hazırda temelleri atılan Turan Ordusu belki bir başlangıçtır. Daha ciddi adımların atılması  ve tüm dünya'ya Türklerin ayak seslerinin çok uzaklardan tarihin tozlu raflarından yeniden geldiğinin çok aşikar bir göstergesidir.

Tam da bu vizyon oluşturulmuş ve birlik yolunda ciddi birkaç girişimde bulunulmuş iken: devletin kendi içinde sosyal ve siyasal hayattaki istikrarı sağlanmalı, dışarıdan alınmış olsa bile: tüm düşünce ve kavramları kendi milli motifleriyle süslemeli, kültürüne, örf ve ananesine bağlı yeni nesiller yetiştirerek, Türk devlet geleneği sürdürülmelidir.

Türkler insanlık tarihi boyunca büyük ve ihtişamlı devletler ve tüm dünya'ya hükmeden imparatorluklar  kurabilmiştir. Tarihe damgasını vuran liderler çıkarabilmiştir...Başarının temel nedeni ancak ve ancak milli değerlerine bağlı devlet adamlarının yetiştirilmesi ile devlet geleneğinde gizlediği sırlarla mümkün olabilmiştir. Bu yüzyıl, Türkler'in tarih sahnesine yeniden çıktığı yüzyıl olmalıdır...

İyilikle kalın.