Aday öğretmenlere hazırlık ödeneğinin bir an önce verilmesi gerektiğini ifade eden Sinan Aktaş, “Milli Eğitim Bakanlığı, Şubat ayında 30 bin yeni öğretmen ataması yaparak, öğretmen ihtiyacını az da olsa gidermiş oldu. Bu yıl ilk defa aday öğretmenlerin yetiştirilmeleri kapsamında yeni atananlar istediği ilde staj eğitimini tamamlayabilecek ve bu sürenin sonunda da esas kurada çıkan illerde görevlerine başlayacaklar. Bilindiği gibi, 657 sayılı Kanun´un ek 32. maddesinde, Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dâhil öğretmen unvanlı kadrolarda görevli olup fiilen öğretmenlik yapanlara her öğretim yılında bir defaya mahsus olmak üzere ve öğretim yılının başladığı ay içinde Milli Eğitim Bakanı tarafından belirlenecek tarihte Bakanlar Kurulu´nca belirlenecek miktarda, öğretim yılına hazırlık ödeneği ödeneceği hüküm altına alınmıştır. 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu eki (K) Cetvelinin IV/5 maddesinde, “657 sayılı Kanunun ek 32 nci maddesi uyarınca verilecek öğretim yılına hazırlık ödeneği; öğretim yılının başladığı aydan sonra ve birinci dönem ders yılının sonundan önce göreve başlayanlara %75´i, birinci dönem ders yılından sonra ve ikinci dönem ders yılının sona ermesinden önce göreve başlayanlara ise yüzde 50´si oranında yapılır” hükmü yer almaktadır. 2014-2015 yıllarını kapsayan 2. Dönem Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesi´nin ‘Öğretim yılına hazırlık ödeneği” başlıklı 12. maddesinde ise, “657 sayılı Kanunun ek 32´nci maddesinde öngörülen öğretim yılına hazırlık ödeneği; 2014 yılında 850 TL, 2015 yılında 950 TL olarak ödenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla, Şubat 2016´da ataması gerçekleştirilen aday öğretmenlere, 475.-TL tutarında öğretim yılına hazırlık ödeneği ödenmesi, ilk aylık ödemelerinin hesabında bu kalemin de dikkate alınması gerekmektedir” diye konuştu.
BU YASAKTAN KURTULMALIYIZ
Türkiye´nin yaklaşık 200 yıllık çağdaşlaşma tarihine bakıldığında, mazruftan çok zarfa, içerik yerine şekle önem verildiğinin görüldüğüne dikkat çeken Aktaş, “Millet olarak yıllardır bir sindirme politikası altında çeşitli buhranlara maruz bırakıldık. Oligarşik siyaset ve elit bürokrasi tarafından insanımız başkalaştırılmaya, ötekileştirilmeye çalışıldı. Bu baskıların yetersiz kaldığı durumlarda ise sözde demokratikleştirme ve daha iyi bir gelecek vaatleri ile askeri darbeler yapıldı. Toplumun çoğunluğunu oluşturan mütedeyyin insanımız, temsil noktasında ve devlet idaresinde azınlık durumuna düşürüldü ve en temel hakları gasp edildi. İnancı gereği başını örten öğrenciler kampüs içerisine alınmadı. İkna odaları kurularak psikolojik baskı yapıldı. Medyatik ve siyasi propagandalar marifetiyle milletin öz değerleri sindirilmeye ve deforme edilmeye çalışıldı. Bu zihniyet, toplumun inancını, ruhunu, maneviyatını, vicdanını ve düşüncesini yok saymış, pozitivist bir anlayışla başta eğitim sistemi olmak üzere, devleti bu anlayış çerçevesinde yapılandırmıştır. Yaklaşık 2 asırlık bir dönemi kapsayan bu batılılaşma temayülü; eğitim, hukuk, siyaset gibi alanların yanı sıra, giyim kuşama da devlet müdahalesini getirmiştir. Daha çok eğitim yoluyla oluşturulmuş kısır döngüleri kırmalı, tek tipleşmiş, geçmişte belki de bir ihtiyaçtan kaynaklandığı varsayılmış birtakım uygulamaları öğrenilmiş çaresizliğe dönüştürmeden medeni dünyaya uygun hale getirmeliyiz. Bu bağlamda, yıllardır düçar olduğumuz öğrenilmiş çaresizlik sendromundan çıkarak giyinme biçimimize, velhasıl kişisel tercihlerle oluşturduğumuz kılık ve kıyafetimize dek uzanan bu yasaktan kurtulmalıyız” dedi.
ÖĞRETMEN, BU SİSTEMDE ÖĞRENCİSİNE NASIL ÖRNEK OLACAK
“Kılık-kıyafeti, tutum ve davranışları sınırlanmış, nasıl giyineceğine bile başkalarının karar verdiği bir meslek mensubu, bu sistem içerisinde öğrencisine nasıl örnek olacaktır” diye soran Başkan Aktaş, “Öğrenme, bir etkileşim ise, etkileşim de, daha çok rol model olan öğretmenlerin tutum ve davranışları ile şekilleniyorsa, kendisinin giyim kuşamına bile karar verme noktasında özgür bırakılmayan çalışanlarımız öğrencilerine nasıl model olacaklar? Kurulduğumuz tarihten bu yana, aradan geçen 24 yıllık sürede hep mazlum ve mağdurların yanında, yasakların, yasakçıların karşısında olan bir sendika olarak, tarihinde topluma hep örnek olmuş, sınıfta lider, öğrenen ve kendisini sürekli geliştirmek zorunda olan öğretmenlerimizin giyim kuşamına da kendisinin karar vermesi için uzun süredir mücadele veriyoruz. Saç, sakal, kravat, ceket, başındaki örtüsünün bağlanma biçimi gibi insan onurunu rencide eden müdahalelerin çağımız insanının fıtratına uygun olmadığından hareketle, onlarca basın açıklaması yaptık, eylem ve etkinlikler düzenledik. ‘Özgürlük İçin 10 Milyon İmza´ sloganıyla başlattığımız kampanya ve 12 milyon 300 bin imzayla da çalışanların haklı talebi, milletin güçlü iradesi olduğu yönünde kamuoyunun desteğini elde ettiğimiz ‘kamuda kılık ve kıyafet özgürlüğü´ hedefli ‘sivil itaatsizliğimiz´, başta başörtüsü olmak üzere, kadın kamu görevlilerine büyük oranda serbest kıyafetin yolunu açtı. Resmi Gazete´nin 8 Ekim 2013 tarihli ve 28789 sayılı nüshasında yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle, devletle milleti ayrıştıran başörtüsü yasağı sona erdirilirken, tek tipçiliğin ve vesayet ikliminin ritüellerinden biri olan andımız da kaldırıldı. Başta başörtüsü olmak üzere, kadınların kılık ve kıyafet yasaklarından kurtulmasını sağlayan düzenlemeyi çok önemli fakat eksik bulduğumuz için, kılık ve kıyafet serbestliği talebimizin erkekleri kapsaması ve kamuda serbest kılık ve kıyafetin gerçekten hayata geçmesi için kararlılığımızı devam ettirdik. Bu konularla ilgili çıkarılmış ve daha çok darbe dönemlerinin ürünü olan tüm yasal dayatmaların kaldırılması için Eğitim-Bir-Sen olarak, 15.03.2013 tarihli ve 197 sayılı bir karar aldık ve 18.03.2013 tarihinden itibaren üyelerimizin, yasak ve sınırlamalara uymadan kamu hizmeti sunmaları, bu sınırlamaları dikkate almaksızın milletimizin değerlerine ve genel kabul görmüş kılık ve kıyafet şekillerine uygun olmak, herkesin bu kapsamda tercihlerine azami saygı gösterilmesi kaydıyla inançları ve/veya tercihleri doğrultusunda belirleyecekleri kılık ve kıyafetle göreve gitmeleri ve görev mahallinde bulunmaları, bu eylem sürecini kamu görevlilerinin kılık ve kıyafet özgürlüğünü teminat altına alan yasal ve yönetsel düzenleme yapılıncaya kadar devam ettirmeleri kararımızı kamuoyuyla paylaştık” şeklinde konuştu.