Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası İnsan Hakları Konferansı ve Yankılar Sergisi Açılış Programı’na katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Arşiv fotoğrafları, belgeler, ses ve video kayıtlarının yanı sıra yapay zeka destekli yenilikçi sanat etkinliklerinin de yer alacağı bu sergi, çağları aşan onurlu bir hak ve adalet arayışının İstanbul’daki yankısını teşkil edecektir. 27 Kasım’a kadar devam edecek bu anlamlı sergiyi tüm vatandaşlarımızın, bilhassa da genç kardeşlerimizin ziyaret etmesini son derece önemli buluyorum. Kendilerinden önce hangi zorlukların çekildiğini, sırf düşüncelerinden ötürü masum insanların hangi baskılar, hangi zorbalıklarla karşı karşıya geldiklerini gençlerimiz burada çok net bir şekilde görebilecektir. Ziyaretçiler, iki büyük şahsiyetin hak ve özgürlük mücadelesinde, iki anıt ismin tüm zorluklara rağmen neleri başarabildiğini, dikenli yollarda nasıl cesurca yürüyebildiklerini çok yakından müşahede edecek" ifadelerini kullandı.

"Terbiye evvela ailede başlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kendi ifadesiyle anneleri fetih neslinin yetiştiricisi olarak gören Şule ablamız, bir eserinde eğitim ve aileye ilişkin şu cümleleri kuruyordu; ‘İmanlı ve güçlü nesillerin yetişmesi için dini, milli ve ahlaki terbiye ve eğitime son derece ehemmiyet verilmelidir. Bu terbiye evvela ailede başlar. Ailede ise bu eğitim daha çok anneye düşmektedir.’ Eğitim ve kültür sahasındaki faaliyetlerini işte bu anlayışla sürdüren vakfımızın, geçen hafta Milli Eğitim Bakanlığımızla imzaladığı protokolle bütün bu çalışmalarını yeni bir merhaleye taşıdığını görüyoruz. Protokol kapsamında 81 ilimizde 81 okul kütüphanesi, 11 deprem şehrimizde ise 28 eğitim ve meslek atölyesi kurulacak. Ayrıca içinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılında 15 bin öğrencimize kırtasiye desteği sağlanacak. Diğer taraftan ortaya koyduğu mücadeleyle tüm dünyada hafızalara kazınan, zulme rıza göstermeyip adaletin sesiyle haykıran şehit Malik el-Şahbaz’ı, yani Malcolm X’i de yine rahmetle, hürmetle anıyorum. Merhum Malcolm X de baskılara aldırmadı, tehditler karşısında yılmadı, zorbalara ve zorbalıklara boyun eğmedi. Ayrımcılığın kurumsallaştığı bir dönemde karizmatik ve cesur kişiliğiyle ırkçılığa meydan okudu, eşitsizliğe başkaldırdı. Merhum Malcolm X, doğruları seslendirmenin cesaret gerektirdiği bir dönemde şöyle haykırıyordu; ‘Ben gerçeğin peşindeyim. Kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim. Kim için veya kime karşı olduğu önemli değil.’ Yaşadıkları çağa mühürlerini vuran her iki ismin de ortak özelliği şuydu; şartlar ne kadar çetin olursa olsun, zulüm kimden gelirse gelsin, hakkı ve hakikati son nefesine kadar savunmak, inandıkları yoldan asla sapmamak, dönmemek, ayrılmamak. Gönüllerimizin sultanı, hayat ve hidayet rehberimiz Peygamber Efendimiz (Sallallahü teala aleyhi vesellem), bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştu; ‘Allah’a yemin olsun ki bu davamı terk etmem karşılığında sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar, Allah’ın dinini güçlendirinceye veya bu yolda canımı verinceye kadar asla bundan vazgeçmeyeceğim.’ İşte bu örnek duruşu hayatlarının merkezine yerleştiren, bu uğurda çile çeken ve bedel ödeyen her iki isim, hiç tartışmasız hem kalplerdeki hem de tarihteki yerlerini almışlardır. İnşallah ebediyen hayırla, şükranla, büyük bir hürmetle hatırlanacaklardır. Rabbim onlardan razı olsun. Bizi de onların gittiği yoldan, bu kutlu güzergahtan ayırmasın diyorum" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim de katkımızla tesis edilen ateşkesin ardından İsrail’in tüm ihlallerine rağmen yaralarını sarmaya çalışan Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere Sudan’da, Yemen’de, Somali’de ve daha pek çok yerde zor günler geçiren tüm mazlumlara gerek şahsım gerek eşim gerekse milletim adına buradan dayanışma mesajlarımı yolluyorum. Konferans ve sergimizin hepimiz için bir kez daha hayırlar getirmesini temenni ediyorum. İnsanlık binlerce yıllık tarihinde şuna defalarca kez şahitlik etmiştir; haksızlığın karanlığı, hakikatin ışığını asla bastıramaz. Doğru eninde sonunda kendine bir yol bulur. Zulme karşı hakkı savunacağız. Bir mecra açar ve çağlayan bir ırmak misali gönüllere akar. Kalpleri aydınlatır. Engelleri aşar ve nihayet coğrafyaya yayılır" dedi.

Şule Yüksel Şenler’in adalet ve hakikat ışığının Türkiye’deki en güçlü yansımalarından biri olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizlerin de bildiği üzere, kelime anlamı itibarıyla ‘Şule’ ışık, alev, parıltı demektir. 6 yıl önce dualarla ebediyete uğurladığımız Şule Yüksel Şenler adalet ve hakikat ışığının Türkiye’deki en güçlü yansımalarından biri olmuştur. Türkiye’de başörtüsü davasının sancaktarlığını yapmış, düşünce ve ifade hürriyetinin, kılık kıyafet özgürlüğünün tam anlamıyla sağlandığı bir ülke için fedakarca çalışmıştır. Türkiye’de bütün uyuyanları uyandırmaya bir şule, bir ışık, bir alev yetmiştir. Tabii onun bu gayreti vesayetçilerin dikkatini çekmiş, o da Üstat Necip Fazıl ve daha nice fikir ve aksiyon insanı gibi bugün bize özgürlükten dem vuran faşist odakların radarına girmiştir. Gazete manşetlerinden hedef alınmış, sayısız takibata uğramış, kara listelere adı büyük harflerle yazılmıştır. Şuraya özellikle dikkat çekmek istiyorum; eğer dikkat etmezseniz, gazeteler mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar. Malcolm X’in işaret ettiği bu tehlike, milletimizin ve Şule Yüksel Şenler’i sevenlerin basiret ve ferasetiyle bertaraf edilmiş, kimin haklı, kimin mağdur olduğu o günlerde bile çok net bir şekilde görülmüştür. Şule Yüksel Şenler ablamız defalarca tehdit edilmiş, evi kundaklanmış, konferanslarına bomba ihbarları yapılmıştır. Ama o, hapse mahkum edildiği dönemde bile davasından taviz vermemiş, devrin eli sopalı müstekbirlerine boyun eğmemiş, fikrin surlarına iman ve mücadelenin sancağını dikmiştir" şeklinde konuştu.

Onun duruşunu anlamak için burada bir noktanın altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şule ablamız için çıkarılan özel af ile Bursa Cezaevi’nden tahliye olması gündeme gelince, ona bu zulmü reva görenlere cevabı şu olmuştu. Özellikle sevgili gençlerimizin buraya dikkat etmesini rica ediyorum. Salonda olanlar veya olmayanlar, ekranları başında bizi izleyenler, buraya dikkat. Şule ablamız şunu söylemişti; ‘Suçsuzun affedildiği nerede görülmüş? Ben kanunlara riayet eden bir fert olarak mahkumiyetimi devam ettiriyorum. Dışarı çıkmayı reddediyorum. Benim buradan ancak cesedimi alırsınız.’ Ve devamında dört duvar arasında kaleme aldığı ‘Hür Mahkumdan Mahkum Hürlere’ adlı şiirinde kendisini sevenlere şu mısralarla seslenmişti; ‘Değil mi ki müminim, baş eğmem zalime. Zalimin zulmü vardır. Hak yolunda aleme. Zindanda olsam dahi görünür bana cennet. Şeref duyun kardeşler, acımayın halime.’ Zulüm kısmak istediği sesi nara yapar ve bazı ölüler, yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur" dedi.

Zulüm, baskı ve ayrımcılık olduğu sürece buna direnenler de olacaklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yarım asrı bulan siyaset hayatımızda bize olan teveccühü boşa çıkarmadık emanete halel getirmedik. Başta baş örtüsü yasakları olmak üzere en zorlu engelleri, en çetin badireleri aşmayı başardık. Bundan sonra da kimseden korkmadan, asla geri adım atmadan hakkı savunacağız" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a konuşmalarının ardından hediye takdim edildi.

Kaynak: İHA