Böylece; Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) devrinde Kastamonu-Amasya ve İnegöl bağlantılı olarak gelişen ve de oluşan bu sosyal ortam, İnegöl’ün kaderini derinden etkilemiştir. Çünkü 1461 yılında Anadolu beylerbeyli-ğine atanan Amasya kökenli ve İnegöl doğumlu İshak Paşa, kayınbiraderi İsmail Bey’e dirlik olarak verilmiş olan İnegöl’e yakın ilgi göstermekle kalmamış; bilakis eşi, Tâcünnisa Sultan Hatun’u da buraya yerleştirmiştir. İnegöl’ün dirlik sahibi olan İsmail Bey ise bir kaç yıl sonra, talebi doğrultusunda Balkan coğrafyasında kendi-sine yeni bir dirlik tahsis edilmesi talebinde bulunduğu için Fatih Sultan Mehmed, İsmail Bey’ e Bulgaristan coğrafyasında yer alan Filibe Kasabsı ve yakın çevresini dirlik olarak tahsis etmiş ve bu nedele İsmail Bey, İnegöl’den ayrılmıştır. Ancak Kız kardeşi olan İshak Paşa eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun ise İnegöl’den ayrılmamış ve bir anlamda eşi İshak Paşa’nın baba ocağı olarak değerlendirdiği İnegöl coğrafyasının “hanım-ağası” olmuştur. Bu nedenle-dir ki İshak Paşa, en görkemli hayrî eserini İnegöl’de inşa ettirmiştir. Diğer taraftan 1461 yılında Anadolu beylerbey-liğine atanan Îsabeyzâde İshak Paşa’nın yıldızı kısa za- man içinde parlamış ve 1466 yılında vezâret pâyesi alarak dîvan üyeliğine getirilmiştir. 1469 yılına gelindiğinde de Sadrazam Rum Mehmed Paşa’nın azlinden sonra Fatih Sultan Mehmed, İshak Paşa’yı sadaret makamına getirmiş ve onu, sadrazam olarak atamıştır. Anadolu beylerbeyi iken Ankara ve Kütahya coğrafyasında hayrî eserler vücûda getiren Amasya kökenli ve İnegöl doğumlu Îsabeyzâde İshak Paşa, sadrazam olun-ca İnegöl’e yönelmiş ve sadrazam olarak ilk icraatı, eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun’un ikamet eylediği İnegöl’de bir külliyye inşa ettirmek olmuştur. Aşağıda yer alacak bölümlerde görüleceği üzere devrine göre, çok görkemli bir mîmârî eser olan “İnegöl-İshak Paşa Külliyyesi”, İnegöl’ün mâkûs talihini değşitirmiştir. İshak Paşa, üstlendi-ği üst seviyedeki devlet hizmetleri nedeniyle İnegöl’de ikamet eylememiş ise de eşi Tâcünnisa Sultan Hatun’un, dirayetli ve de etkili tutumu nedeniyle İnegöl-İshak Paşa Külliyyesi uzun yıllar eğitim ve öğretim açısından İnegöl’lülere son derece önemli hizmetler sunmuştur. Tâcünnisâ Sultan Hatun da bıraktığı vakıflar ile bura-da yapılacak eğitim ve öğretime katkıda bulunmuş; türbesini de burada inşa ettirmiş ve hayatı boyunca İnegöl’ de ikamet etmeyi yeğlemiştir. İnegöl coğrafyasında ilk îmar faâliyeti Yıldırım Beyazıt’ın, 1396 yılında inşa ettirmiş olduğu “Cuma Camii” ile başlamış ve İshak Paşa’nın 1469 yılında inşa ettirmiş olduğu cami merkezli görkemli külliye ile de yeni bir aşamaya geçilmiştir. Fatih Sultan Mehmed Devri ve İnegöl’ün Îmârı: (1451-1481) Bu dönemde hükümdar olarak Fatih Sultan Mehmed’in İnegöl coğrafyasında herhangi bir îmâr faâliyeti görülmüyorsa da devletin üst yönetiminde görev üstlenmiş olan başta Kaptan-ı derya Nureddin Hamza Bey ol-mak üzere; Rumeli beylerbeyi Karaca Paşa ve Amasya kökenli İnegöl doğumlu Sadrazam İshak Paşa’nın, İnegöl coğrafyasına ilişkin son derece önemli mîmârî yatırımları olmuştur. Yahşîbeyzâde Nurettin Hamza Bey ve Çocukları : Nurettin Hamza Bey’in İnegöl’e ilişkin mîmârî yatırım-larını gözden geçirecek olursak öncelikle Nurettin Hamza Bey’in İnegöl’ün “timar-eri” olduğunu hatırlamalıyız. Vefatından sonra da oğullarından Mehmed Derviş Bey’in, İnegöl’ün “timar-eri ” olarak görev üstlendiğini unutma- malıyız. Hamza Bey’in oğullarından Hamza Bâlî Bey, Yenişehir ilçesi’nin “timar-eri” olurken oğlu Derviş Mehmed Bey’den torunu olan vezir Kara Mustafa Paşa’da Pazar- yeri İlçesi’nin “timar-eri” olmuştur. Hatırlanacağı üzere; “timar-eri” olan kişi hem mâlî ve hem de askerî yönden o yörenin, en yetkili kişisidir. Hamza Bey ile oğullarının ve de torunlarının sözü edilen her üç ilçede etkinlikleri, asırlar boyunca devam etmiştir. Önceki sohbetlerimden birinde işaret olunduğu üzere; 1950’li yıllarda İnegöl’ün eşrafı arasında yer alan ve Yeşil Bursa Oteli’nin sahibi olan Şenbellizâde İbrahim Efendi, Hamza Bey sülâlesinin son temsilcisi olarak bilinmekte idi. Hamza Bey’in, soy kütüğü Amasya coğrafyasına dayanmakla birlikte İnegöl coğrafyası ile İlişkisi, Birinci Kosova Savaşı’nın gerçekleştiği 1389 yılına kadar gitmekte- dir. Zira Hamza Bey’in babası Yahşî Bey, Yıldırm Beyazıt’ın (1389-1402) en seçkin beylerinden biri olup kendisine İnegöl coğrafyasında yer alan Çoban Karyesi=Yeni- ce Beldesi, dirlik olarak tahsis olunmuştur. Hamza Bey ve ağabeyisi Sadrazam Beyazıt Paşa, cami ve medrese merkezli hayrî eserlerini Bursa’da yaptırmış olmakla birlikte bu hayrî eserlerin işletilme giderlerini karşılamak için İnegöl coğrafyasında yer alan bazı köylerin vergi gelirlerini-vakıf statüsü içinde-Bursa’da yaptırmış oldukları bu hayrî tesislere tahsis ve de tescîl ettirmişlerdir. Tarihî süreç içinde Aluç, Pekçeviz, İlaslan ve Domaköy isimleri ile nılan günümüzdeki Şehidler Köyü ile Harharca ve Mecîdiye isimleri ile anılan Halalca Köyü, Kara- mıklık adıyla anılan Karalar Köyü, Adahöyük adıyla anılan Hamzabey Köyü, Gulamoğlu adıyla anılan Bilâl kö-yü, Yenice Müslim adıyla anılan Küçük Yenice Köyü ve de Süpürtü Köyü, Hamza Bey’in ve ağabeyisi Sadrazam Beyazıt Paşa’nın vakıfları arasında yer almaktadır. Rumeli Beylerbeyi Dayı Karaca Bey ve Hayrî Eserleri: Osmanlı tarihinde aynı dönemde yaşamış iki “Karaca Bey” vardır. Bunlardan ilki Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Sultan ile evlenen ve bu neden ile de “Güveyi Karaca Paşa” lakabı ile şöhrte bulmuş olan Karaca Paşa’dır ki bu zat, 1444 yılında vuku bulan Varna Savşı’nda şehit düşmüştür. Güveyi Karaca Paşa’nın yaptırmış olduğu hayrî eserler Ankara’ dadır. İkinci Karaca Paşa ise “Dayı Karaca Paşa” ünvanı ile şöhret bulmuştur ki bu karaca Paşa, hânedâna mensup bir hatun ile evlendiği için “dayı” lakabı ile şöhret bulmuştur. Fatih Sultan Mehmed devrinde ve 1458-59 yıllarında vuku bulan Sırbistan seferleri esnasında ve de Belgrat Muhasarasında şehid şehit düşen Dayı Karaca Bey’in cami merkezli ve de görkemli bir ayrî eseri, kendi ismi ile anılan Bursa’nın ilçelerinden Karacabey İlçesi’nde bulunmaktadır. Dayı Karacabey, İnegöl coğrafyasında Domaniç dağları üzerinde yer alan “Kazmıt yaylası”ndan başlayarak “Akçasu” adıyla İnegöl Ovası’na ulaşan debisi yüksek akar suyun yatağında oluşan “Mîz Ali Derbendi” ni takip ederek İnegöl’e gelen ticaret kervanlarının konaklamsı için Akçasu Deresi’nin, İnegöl Ovası ile buluştu-ğu bir noktada bir kervansaray ve bir de hamam inşa ettirmiştir. Ayrıca bu yörede kendi adıyla anılan “Karaca-paşa Köyü”nü tesis etmiştir. Buradainşa ettirmiş olduğu değirmen ve de kervansarayın gelirini, Bursa-Karacabey ilçesinde yer alan cami merkezli hayratının işletme gider-lerini karşılamak üzere vakfetmiştir. Böylece; 1396 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından tarihî ipek yolu üzerinde yer alan Kurşunlu’da inşa edilmiş olan Yıldırım Kervansarayından sonra İnegöl coğrafyasında ikinci kervensarayı da Fatih Sultan devri devlet ricalinden Dayı Karaca Paşa tarafından güncel adıyla, Ortaköy’de inşa edilmiş ve halkkkın hizmetine konmuştur. Unutulmamalıdır ki o günün topoğrafik ve de coğrafik şartları içinde Domaniç Derbenti’nden geçerek İnegöl’e gelmek isteyen ticaret kervanları Koca Yayla- Araba Oturağıı-Yel Değirmeni Tepe - Kadiş Tepe – Akkaya - Çitli Maden Suyu ve Kınık Köyü güzergahını izleyerek Kurşunlu Yıldırım Beyazıt Kervansarayı’na ulaşırken Kazmıt Yaylası’ndan başlayan ve “Mîz Ali Derbenti”ni izleyerek Karacapaşa Köyü’ne ulşan ticaret kervanları da burada Dayı Karaca Paşa tarafından inşa edilmiş olan kervansarayda barınmışlar ve de ihtiyaçlarını karşılamışlardır. İshak Paşa’nın İnegöl ve Selânik’ de Yaptırdığı Cami Merkezli Külliyyeler: İshak Paşa Hamza Bey gibi o da soy kütüğü itibariyle Amasyalı’dır. Dedesi İsa Bey, Amasya’lı “şadgeldi” âile-sine mensuptur. Yıldırım Beyazıt Amasya sancak beyi iken babası Sultan Birinci Murad’ın isteği üzerine Amas- ya çevresinden topladığı askerler ile birlikte Amasya beylerini de yanına alarak 1389’da vuku bulan Birinci Koso-va Savaşı’na katılmak üzere; Amasya’dan ayrılmışlar ve Rumeli coğrafyasına geçmişlerdir. Birinci Kosova Savaşı kazanılmış olmakla birlikte muharebe sahasında Sultan Birinci Murad, bir sûikasta uğrayarak şehid olunca akıncı komutanlarından Evronos Bey başta olmak üzere; ordu komutanlarının ortak kararı ile Amasya sancak beyi Şehzade Beyazıt, dördüncü Osmanlı hükümdarı olarak ilan edilmiştir. Yıldırım Beyazıt, hükümdar olarak Edirne’ye dönünce de Amasya’ dan beraberinde getirmiş olduğu beylerden Sungurzadelerden Yahşi Bey’e İnegöl coğrafyasında yer alan Çoban Karyesini=Yenice Beldesini dirlik olarak verirken Şadgeldi âilesine mensup Îsa Bey’e de kendi adıy- la anılan Îsaören Karyesi’ni dirlik olarak vermiştir. Bir önceki sohbetimde ifade olunduğu üzere; Amas- ya kökenli Yahşî ve Îsa Bey, 1402 yılında Ankara-Çıbuk Meydan Muharebesi’nde şehid oldukları için İnegöl coğrafyasında kendilerine tahsis olunan dirliklere çocukları sahip olmuşlardır. Yahşi Bey’e verilen dirliğe oğullarından Hamza Bey ve çocukları sahip çıkarken İsa Bey’e verilen dirliğe de oğlu İbrahim Ağa sahip şıkmıştır. İshak Paşa’nın babası İbrahim Ağa, kendisi bizzat devlet hizmetine talip olmamakla birlikte oğlu İshak Paşa’yı Amasya muhafızı Yegüç Paşa’nın emrine vermiş ve onun hususî defterdârı olarak yetişmesini sağlamıştır. Bu nedenle İshak Paşa, hayatı boyunca İnegöl coğrafyasına gelip yerleşmemiştir. İnegöl coğrafyasında İshak Paşa âilesi, “İbrahimzâdeler” lakabı ile anılırken İshak Paşa, Amasya’da Yergüç Paşa’nın yanında yetiştiği için babasına nisbet edile- rek değil dedesi İsa Bey’e nisbet edilerek şöhret bulmuş- tur. Bu sebepten Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin Efendi, İshak Paşa’yı Amasya’lı olarak kabullenmiştir. Bursa Kütüğü’nün yazarı Kâmil Kepecioğlu ise İshak Paşa’nın doğum yerinin İnegöl olduğunu dikkate alarak ve baba ocağını göz önünde bulundurarak İshak Paşa’yı İnegöl’lü olarak kabullenmiştir. Ben ise her iki yazarımızın ortak noktasını göz önüne alaraktan İshak Paşa’yı, Amasya kökenli ve İnegöl doğumlu olarak nitelemeyi yeğledim. İshak Paşa, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından Anadolu beyler- beyliğine atanıncaya dek Amasya muhafızı olan Yergüç Paşa’nın mahiyyetinde onun husûsî defterdarı olarak çalışmış ve bu arada Kastamonu beyi İsfendiyar Bey’in kızı Tâcünnisâ Sultan Hatun ile evlenmiştir. Tacünnisâ Sultan Hatun’dan İshak Paşa’nın ikisi kızı ve üçü erkek olmak üzere beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Dikkati çeken husus, İshak Paşa gerek defterdar olarak Amasya muhafızı Yergüç Paşa’nın mahiyyetinde çalışırke ve gerekse Fatih Sultan Mehmed devrinde önce Anadolu beylerbeyliğine atanırken ardından da 1466 yılında vezaret pâyesi verilerek divan üyeliğine yükselirken ve hatta 1469 yılında sadaret makamına ge- tirildikten sonra bile eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun, onun yanında yer almamış ve İnegöl’de ikamet etmeyi tercih eylemiştir. İshak Paşa’nın büyük oğlu Halil İbrahim Bey,validesi ile birlikte İnegöl’de kalarak dedesinin tasarruf ettiği İsaören Köyü’nün dirlik sahibi olarak hayatını sürdürmüştür. kardeşlerinden PîrÎ Ahmet Çelebi, Amasya sancak beyi Şehzade Beyazıt’ın (Sultan II. Beyazıt’ın) mahiyyetine girmiş ve onun hususî defterdarı olmuştur. Küçük kardeşi Şâdi Bey ise Trabzon sancak beyi olan Şehzade Selim’in (Yavuz Sultan Selim’in) mahiyyetine girmiş; cesur ve de gözü pek bir komutan olarak yetişmiştir. Aşağıda ilgili bölümlerde aktarılacağı üzere bu zât, Yavuz Sultan Selim devrinde “Şâdî Paşa” diye şöhret bulmuştur. İshak Paşa, 1469 yılında Sadrazam Rum Mehmet Paşa’nın azledilmesiyle boşalan sadaret makaına Fatih Sultan Mehmed tarafından atanmıştır ve iki yıl sadrazam olarak görev yapmıştır. İşte bu iki yıl zarfında, bir diğer ifadeyle ( 1469-1471) yılları arasında eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun’un ikamet ettiği İnegöl’de cami merkezli bir kervansaray, bir hamam ve 10 kadar dükkân inşa ettirmiş ve bunları Arapça kaleme alınmış olan 1486 tarihli bir vakfiye’ye bağlamıştır. Aşağıda ilgili bölümde tasvîr ve tavsıfi yapılcağı üzere vefatından bir yıl önce 1486 yılında yetkili mahkemece tescili yapılarak yürürlüğe konan bu Arapça vakfiye met-ni, İshak Paşa’nın başta Ankara, Kütahya, İnegöl, Bursa, Edirne ve İstanbul’da yer alan muhtelif hayrî eserlerini içine almaktadır. Ayrıca vakfiyede eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun’a ait hayrî eserlere ait de bir bölüm yer almaktdır. “Tomar” şeklinde kaleme alınan bu vakfiye metni , İshak Paşa’nın sağlığında muhtelif zamanlarda ve de muhtelif vesileler ile tescili yapılmış olan vakfiyelerin birleştirilmesinden meydana gelen derleme bir metindir. Halen Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde “Kuyudu Kadîme” bölümünde yer alan ve “tomar” tarzındaki bu derleme vakfiyenin aslı Arapça olmakla birlikte Dr. Os-man Keskioğlu tarafından Türkçe’ye aktarılmış ve bunun da bir nüshası yine Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde yer almıştır. İshak Paşa, sadaretten azledildikten sonra Selânik Valiliği’ne atandığı ve uzun yıllar burada valilik yaptığı için Selanik’te de İshak Paşa, cami merkezli ve de imaret ağırlıklı bir külliye inşa ettirmiştir. Minaresi yıkılmış ve kısmen harap olmuş ise de bu görkemli külliye de günümü- ze kadar ulaşmıştır. Söz konusu külliye ile bağlantılı hayrî eserlere ilişkin 1487 yılında İshak Paşa vefat ettikten son-ra varisleri tarafından bir “ikrârî-vakfiye” düzenletilerek mahkemece tescili yapılmış ve uygulamaya konmuştur. İshak Paşa’nın “Selânik –Vakfiyesi” diye bilinen vakfiyenin Arapça bir nüshası, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşi-vinde görülmektedir. 1486 ve 1487 yıllarında tanzîm ettirilerek tescili yapıl-mış olan İshak Paşa’nın bu iki vakfiyesinde yer alan bilgilere göre İnegöl’de inşa ettirmiş olduğu cami merkezli görkemli külliyesi, “kervansaray ve medrese” ağırlıklı-dır. Selanik’te inşa ettirmiş olduğu görkemli külliye ise ca-mi merkezli olmakla birlikte “İmaret ve aşevi” ağırlıklıdır. Bundan dolayı bazı belgelerde İshak Paşa’nın Selanik’te inşa ettirmiş olduğu bu hayrî eser, “İmaret Camii veya Alaca İshak Paşa camii” diye de isimlendirilmiştir. Günümüzdeki durumları itibariyle İnegöl’deki İshak Paşa Külliyyesi ile ilgili akar niteliğindeki vakıflar, tarihî süreç içinde buharlaşıp yok olduğu için 1877 yılında Merhum Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) tarafından İnegöl’deki İshak Paşa Külliyyesi, mazbut vakıflar arası-na alınmış ve kısmen tadil edilerek -tekrar- halkın hizmetine sunulmuştur. Bu arada -muhtemelen İshak Paşa adına düzenlenmiş olan- Arapça metinli ilk orijinal mermer kitabe, kaldırılmış ve yerine Sultan II. Abdülhamid’e nisbet olunan ve Osmanlıca kaleme alınmış olan mermer “onarım kitabesi” konmuştur. Selânik’teki İshak Paşa İmaret Camii - harap olmakla birlikte- cümle kapısı üzerinde yer alan Arapça orijinal mermer kitabe yerinde bulunmaktadır. 1481 yılında Fatih Sultan Mehmed beklenmedik bir anda vefat edince yerine büyük oğlu Amasya sancak be-yi Şehzade Beyazıt, (Sultan II. Beyazıt ünvanı ile) hükümdar olmuş; Amasya kökenli ve İnegöl doğumlu İshak Paşa da ikinci defa sadaret makamına getirilmiştir. Bu dönemde İshak Paşa, İnegöl’deki cami merkezli görkemli külliyesine güzel bir medrese ve bir de hamam ilave etmiştir. (Bu konuda fazla bilgi almak isteyen okuyucularım, “Coğrafyadan Vatana İnegöl ve Alperenler” isimli kitabıma bakabilirler.)