Hüdâvendiğâr Sultan Birinci Murad Devri ve İnegöl: (1361-1389) Sultan Birinci Murad, Orhan Gazi’nin eşlerinden Nilüfer Hatun’dan doğma küçük oğludur. 1326 yılında Bursa’ da dünyaya gelmiştir. 1326 yılı aynı zamanda hatırlanaca-ğı üzere ; Balaban Çavuş ve Ak Timur tarafından uzun yıllardan bu yana gözetim altında tutulmakta olan Bursa’nın, Bizanslı yetkililerce Orhan Gazi’ye teslim edilme yılıdır. Diğer yandan 1326 yılı, Osman Gazi’nin eşi Bâlâ Hatun’un ve kayınpederi Şeyh Edebâlî’nin de Hakk’a yürüdüğü bir yıldır. “Tanrı’nın lütfu olarak verilmiş bir yer ” anlamına gelmek üzere: Bursa’ya fetih edildikten sonra; “Hüdâven- diğâr” ismi verilmiştir. Orhan Gazi, 1361 yılında vefat edin-ce, yerine geçen oğlu Sultan Birinci Murad’a da bu ünvan verilmiş ve Sultan Birinci Murad (1361-1389) ,“Hüdâvendiğâr ” ünvanı ile anılmıştır. Sultan Birinci Murad, ağabeyisi Şehzade Süleyman Paşa daha önceki yıllarda Trakya coğrafyasında çıktığı bir av partisinde attan düşerek beklenmedik bir anda hayatını kaybettiği için o, problemsiz olarak hükümdar olmuş ve Osmanlı tahtına otur- muştur. Hükümdar olunca, babası Orhan Gazi ve ağabeyisi Şehzade Süleyman Paşa gibi o da fetih harekâtını ağırlıklı olarak Balkan coğrafyasında sürdürmüştür. Bu nedenle; 1368’de Edirne’yi - fetih eder etmez - Osmanlı başkentini Bursa’dan Edirne’ye taşımıştır. Bir sonraki bölümde görüleceği üzere; Sultan Birinci Murad (1361-1389) hükümdarlığı döneminde Balkanlarda ülke sınırlarını batı cihetinde Adriyatik Denizi’ne kadar genişletirken, kuzey cihetinde de Tuna Nehri’ne kadar geniş- letmiştir. Trakya’da ise başta Edirne olmak üzere; Vize – Kırklareli – Sözebolu –Keşan – Bababeski - Lüleburgaz ve Çorlu fetih edilerek Bizans’ın Balkanlar ile irtibatı kesilmiştir. Anadolu cephesine gelince; bu cephede de yaptığı ilk askerî harekât, Ankara Ahîlerine karşı olmuştur. Bir önceki sohbetimizde bahsedildiği üzere; Ankara, Kırşehir ve Eskişehir coğrafyalarında yarı bağımsız bir şekilde yaşamak-ta olan “Ankara-Ahîleri ” yakın çevresinde yer alan Ka- raman Beyliği, Amasya-Eretna Beyliği, Kütahya-Germiyan Beyliği ve Kastamonu -Candâroğulları Beyliği tarafından baskı altına alınmak istendiğinden “Ankara-Ahîleri ”, Orhan Gazi’ye mürâcaat ederek Osmanlı himayesine girmek istemişlerdir. Bunun üzerine; Orhan Gazi 1354 yılın-da “Emîr-i Alem = Bursa Bey Sarayı Nâzırı” Hadım Ak Sungur Ağa komutasında bir askerî birlik göndererek Ankara- Ahîleri’ni ilk defa Osmanlı himayesine almış ve bunu çevredeki beyliklere de kabul ettirmiştir. Ancak Orhan Gazi 1361 yılında vefat edince; Ankara-Ahîleri , Osmanlı himayesinden ayrılarak yine eskiden olduğu gibi yarı bağımsız yaşamağa başlamışlardır. İşte bunun üzerine; Sultan Birinci Murad hükümdâr olur olmaz ilk askerî harekâtını Ankara-Ahîlerine karşı yapmıştır. Bu nedenle 1361 yılında güçlü bir askerî birliğin başında Bur-sa Bey sarayı Nâzırı Hadım Ak Sungur Ağa’yı, ikinci defa olmak üzere, Ankara Ahileri üzerine göndermiş ve Ankara- Ahîlerini tekrar Osmanlı himayesi altına almıştır. Şu kadar var ki Ak Sungur Ağa, Bursa’ ya dönüşü esnasında “Ankara ve Eskişehir=Sultan Önü” yöresinde yaşayan ve “Ahî Geleneği ”ne bağlı oğuz boyuna mensup göçerlerden bir kısımını İnegöl coğrafyasına aktarmış ve onları, Bilecik-Pazaryeri İlçesi’nden başlayarak Bursa-Kestel İlçesi’ne kadar doğu-batı istikametinde uzayan sıra dağların üzerine yerleştirmiştir. Bursa-Bey Sarayı Nâzırı ve Emîr-i Alem Hadım Aksungur Ağa gerçekleştirdiği bu başarılı askerî harekât sonrasında halk tarafından “paşa” ünvanı ile anılmaya başlamış ve bu arada “Ahî Gelene-ği”ne bağlı oğuz boylarını iskân ettiği İnegöl coğrafyasında yer alan sıra dağlara da “Ahî Dağı” adı verilmiştir. İnegöl Ovası’nın kuzeyinde yer alan bu dağ silsilesi, doğuda; “Sınır-Beli ” ile Domaniç dağlarından ayrılırken batıda da “Ulular-Derbendi” ile Uludağ’dan ayrılmıştır. Su kaynakları bakımından çok fakir olan Ahî Dağ silsilesiı, yer yer derin vadiler ile yek diğerinden ayrılmış olmasına karşın akar su bakımından çok fakir olduğu için üzerinde sadece baltalık cinsi, ağaç türleri gelişebilmiştir. İnegöl Ovası’ndaki akar suları, Yenişehir Ovası’na aktaran “Koca Dere” ile “Kara Dere”nin tabanını oluşturan iki derin vadi, Ahî Dağı’nın batı ucunda “Yenişehir-Eşiği” ile “Kazancı-Eşiği” bölümlerini meydana getirmiştir. “Kazancı-Eşiği” bölümünde yer alan Koçi Köyü önce Hadım Ak Sungur Paşa’ya mülk olarak verilmiş sonra da eşkincilü vakfa dönüştürülerek çocukları ve torunları tarafından bu çerçeve içinde kullanılmıştır. Günümüzde bu köy, “Sungur Paşa” adıyla anılmaktadır. Yine bu yörede olup da günümüzde “Çavuş Köyü” ismiyle anılan yerleşim merkezinin eski adı, “Kızıl Karye-si ”dir ki bu köy çok cesur ve gözü pek bir yiğit olduğu için “Kızıl Deli” lakabı ile anılan ve Ak Sungur Ağa’nın babası olan Deli Murad’a dirlik olarak verilmiştir. Ancak daha sonraki dönemlerde; bu “Kızıl Karyesi”, Bursa- Bey Sarayı çavuşlarına dirlik olarak verilmeye başlayınca bu köyün adı değişmiş ve “Çavuş Köyü” ismi ile anılmaya başlamıştır. Bu konuda daha detaylı bilgi almak isteyen okuyucularım Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan ve Enver Meriçli tarafından hazırlanmış ve Türk Tarih Kurumunca bastırılmış olan “Hüdaven- diğar Livası Tahrir Defterleri” isimli kaynak esere bakabilirler. Sultan Birinci Murad Devri ve Başlıca Siyâsî Olayları (1361-1389) 1) Karadeniz Ereğlisi ile Ankara ve Sultan Önü’nün fethi (1361 ). 2) Edirne, Vize, Keşan, Babaeski, Lüleburgaz, Kırklareli ve Çorlu’nun fethi ( 1362). 3) Yeniçeri teşkilâtının temelini oluşturan pencik vergisinin ihdâsı; kazaskerlik makamının tesis olunması (1362). 4) Bulgaristan coğrafyasında Filibe şehrinin fethi (1363) 5) Balkan coğrafyasında Sırp Sındığı Savaşı ve Anadolu coğrafyasında Biğa şehrinin fethi (1364). 6) Süze bolu’nun fethi ve Edirne’nin başkent yapılması (1368 ) 7) Müttefik Sırp ve Bulgar ordularının yenilgisi ve Samako Kalesinin fethi (1371). 8) Osmanlı askerî harekâtının Adriyatik Denizi’ne kadar başarıyla sürdürülmesi ve Sırbistan’ın, tâbiiyet altına alınması (1372). 9) Bizans İmparatorluğu’nun tâbiiyyet altına alınmsı (1373). 10) Balkan coğrafyasında; İskeçe, Drama, Kavala, Serez, Vardar Yenicesi ve Karaferye’nin fethi ve de Bulgar Krallığı’nın, Osmanlı hâkimiyetine girmesi (1374). 11) Bulgar prensesi Tamâra’nın, Sultan Birinci Murad ile evlenmesi; Kara Timurtaş Paşa’nın Rumeli beylerbeyliğine atanmaıs; Voynuk teşkilâtının kurulması; “Zeâmet” ve “timar” sisteminin kurulması (1376). 12) Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun ile Sultan Birinci Murad’ın oğlu Şehzade Beyazıt’ın evlen- mesi ve “çeyiz olarak” Kütahya, Simav ve Tavşanlı’nın Osmanlılara verilmesi; Antalya-Teke yöresinde yaşayan Hamid Oğullarından bir kaç kasabanın Osmanlılar tarafından satın alınması ve Karaman oğullarına kız verilerek Osmanlı-Karamanoğulları arasında akrabalık bağının kurulması (1381) 13) Selânik şehrinin kuşatılması ve Manastır şehrinin fethi (1382) 14) Sofya’nın fethi; Osmanlı-Kölemen devletleri arasında ilk kurulan ikili temas ve Karaman Oğulları ile Osmanlılar arasında vuku bulan ilk silahlı çatışma (1386). 15) Sadrazam Çandarlı Hayreddin Kara Halil Paşa’nın ölümü (1387). 16) Osmanlılara karşı kurulan Balkan ittifakı, Birinci Kosava Savaşı ve Sultan Birinci Murad’ın savaş meydanın-da uğradığı bir sûikast sonunda şehid olması (1389). Muhterem okuyucum! Görüldüğü üzere; Hüdâvendiğâr Sultan Birinci Murad devrinde hem Balkan coğrafyasında ve hem de Anadolu coğrafyasında siyâsî, askerî ve de sosyal alanlarda son derece yoğun bir hayat yaşanmıştır. Yaşanan bu yoğun siyâsî ve askerî hayatın son yıllarında üçüncü Osmanlı hükümdarı Hüdâvendiğar Sultan Birinci Murad (1361-1389), Birinci Kosav Muharebesi’nde şehid düşmüştür. Naşı, tahnit edilerek, Bursa’ya nakledilmiş ve sağlığında inşa ettirniş olduğu Çekirge’deki camii’nin ön bahçesinde yer alan türbeye defnedilmiştir. Diğer yandan henüz savaş meydanından ayrılmadan önce başta; akıncı komutanlarından Evrenos Bey olmak üzere; diğer akıncı komutanlarının ortak kararı ile Şehzade Yakup etkisiz hale getirilerek ağabeysi Şehzade Beyazıt, dördüncü Osmanlı hükümdarı olarak ilân edilmiştir. Amas- ya sancak beyi olarak Birinci Kosava Savaşı’na katılan Şehzade Beyazıt , savaş sonrasında Başkent Edirne’ye hükümdâr olarak dönmüştür. Sultan Birinci Murad (1361-1389) Devrinin İnegöl’ e Yansımaları: 59/a -İnegöl’de “Eğrek-Yeri”nin ve de Muradiye mahallesi’nin kurulmasına gelince hatırlanacağı üzere; günümüzd İnegöl belediye başkanlığı olarak kullanılan bina- nın yerinde fetih öncesinde İnegöl tekfuru Nikola’nın kışlık sarayı bulunmakta idi. Osmaniye Mahalle’sinin merkezini oluşturan günümüzdeki “Çamaşırlık Camii”nin yakın civarında yer alan Dere Sokağı da Hocaköy Deresi’nin tabiî yatağı idi. İnegöl tekfuru Nikola’nın kışlık sarayından Hocaköy Deresi’ nin tabiî yatağına kadar uzanan geniş çayırlık alan tahrîr defterlerinde “Sarayönü-Çayırı” diye tescil olunmuştur. Fetih sonrasında İnegöl halkı çamaşırlanı Hocaköy Deresi’nde yıkadıkları için bu dere halk arasında, “Çamaşırlık” veya “Kızlar Deresi ” ismiyle anıldığı gibi kenarı da “Eğrek-Yeri” olarak anılmıştır. Orhan Gazi (1326-1361) devrinde günümüzdeki Çardak Camii’nin bulunduğu alanda-Orhaniye mahallesi’nin çekirdeğini oluşturan İnegöl’ün ilk sanayî bölgesi kurulmuş idi. Daha sonra Hüdâvendiğâr Sultan Birinci Murad (1361-1389) devrinde de “İnegöl-Sarayönü Çayrı” kenarından akmakta olan Hocaköy Deresi üstlendiği misyondan dolayı hem “Eğrek-Yeri” hem “Çamaşırlık De- resi” ve hem de “Kızlar Deresi” adıyla anılmıştır. Burada inşa edilen ilk camiye, “Eğrek-Camii” adı verilirken yakın çevresinde başlayan yapılaşma da günümüzdeki Osmaniye Mahallesi’nin çekirdeğini oluşturmuş ve bu mahalle, ilk yıllarda “Murâdiye Mahallesi” diye anılmıştır. Böylece; Hüdâvendiğar Sultan Birinci murad (1361-1389) devrinde İnegöl kasaba merkezinde -farklı isimler altında da olsa - Osmaniye ve Orhaniye mahallelerinin çekirdeği oluşmaya başlamıştır. Unutmayalım ki bu dönemde bile İnegöl kasabası tek bir mahalleden ibarettir ve de merkezinde sadece bir tekke-zaviye vardır. Cuma camii, yoktur. Sözünü ettiğimiz Osmaniye ve Orhaniye mahallelerinin çekirdeğini oluşturan yerler de henüz mücavir alan niteliğindedir. Dikkati çeken husus oluşturulan bu yeni yerleşim alanları, kurulurken bir mabet etrafında teşekkül ettirilmiş olmasıdır. Söz konusu mabetler günümü-ze “Çardak camii ” ve “Çamaşırlık Camii ” adıyla intikal eylmiştir. 59/ b- Sungur Paşa’nın kişiliği hizmetleri ve de hayrî eserleri söz konusu olunca; Fars Dili’nde “sungur” sözcüğü kuş türlerinden “doğan türü kuş”a verilen bir isimdir. Selçuklularda ve Osmanlılarda bu isim “Ak Sungur” ve “Kara Sungur” tarzında kişi adı olarak da kullanılmıştır. Bursa Bey Sarayı Nâzırı ve Emîr-i Alem Hadım Ak Sun- gur Ağa, 1361 yılında Ankara-Ahîleri üzerine yaptığı ikinci başarılı harekât sonrasında Sultan Birinci Murad tarafından kendisine “paşa ” ünvanı verilen ve yönetimde ağırlığı hissedilen bir kişidir. Bir önceki sohbetlerimde açıklandığı üzere; Sungur Paşa’nın babası Kızıl Deli Murat’ dır. Bu zât, çok cesur ve de gözü pek bir kişi olduğu için kendisine ,“kızıl-deli” lakabı verilmiştir. İnegöl yakınında yer alan “Çavuş Köyü”, ilk önce, Kızıl Deli Murad’ a dirlik olarak tahsis olunduğun- dan bu köy, tahrîr defterlerinde “Kızıl Karyesi” adıyla tescil olunmuştur. Ancak Sultan Birinci Murad devrinden itibaren söz konusu köy, Bursa Bey Sarayı çavuşlarına, dirlik olarak tahsis edilmeye başlayınca köyün adı değişmiş bu kerre “Çavuş Köyü” olarak şöhret bulmuştur. Sırasıyla, Dura Çavuş, Ahmet Çavuş ve de Mustafa Çavuş, bu köyü dirlik olarak tasarruf etmiştir. Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu olan Çelebi Sultan Mehmed (1412-1420) devrine gelince de buraya Derviş Hamza adına bir zaviye ve tekke inşa edilerek halkın hizmetine sunulmuştur. Daha sonraki dönemde buradaki zaviye ve tekke Derviş Hamza çocukları ve de torunları ta- rafından -uzun yıllar- halkın hizmetinde kullanılmıştır. Bu arada Çavuş Köyü yakında yer alan ve o günlerde Yenişehir İlçesine bağlı olan Koçi Köyü Sungur Paşa’ya mülk olarak verilmiştir. Konuya ilişkin resmî tescil kayıtlarını Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan ve Enver Meriçli tarafından hazırlanıp Türk Tarih Kurumunca yayınlanan “Hü- dâvendiğar Livası Tahrîr Defterleri” isimli kaynak eserden ( s.104-195 ve madde:167; s.243-244 ve madede: 403,404-405) aktaralım: Karye-i Koçi, Karye-i Akçalar, Karye-i Lağoz ile Karye-i Balıklağu ve burada yer alan ve Arap Çiftliği adıyla anılan üç çiftlik yer fi’l-cümle; zikir olan bu köyler ve bu çiftlik, Hadım Sungur Paşa’ dan Koçi Köyü’ndeki mescide vakıftır. Padişahımız dahî müsellem tutup deftere sebt=tesbit edilmesini emir buyurdu. 1520 yılından önce yapılan tahrîr ve sayımlarda söz konusu yerler vakıf olarak tescil olunmuştur. Vakfiye şartları da özet olarak şöyle belirlenmiştir: Zikrolan köylerin vergi gelirleri, adı geçen Sungur Paşa’nın Koçi Köyü’ndeki mescidine, kerbansarayı’na ve türbesinde Kur’ân-ı Kerim okuyan cüzhanlara vakıf olup vakfiyyet üzere; tasarruf olunmasının gerektiği, padişahımız halledallahü halkahû hazretlerinden nişan-ı şerif sâdır olmuştur. Sungur Paşa’nın üstlendiği misyona ilişkin bir alıntıyı da Kâmil Kepecioğlu tarafından hazırlanmış olan “Bursa Kütüğü” isimli kaynak eserden (mü. nüshası,C.1,s.112 ) aktarayım: Ak Sungur Ağa, Birinci Murad’ın ermîr-i alemidir=bey sarayı nâzırıdır. Oğlu Yıldırım Beyazıt ile Germiyan oğlu’nun kızı Devlet Hatun’un -tarihlerde emsâline az tesadüf edilen- muhteşem düğünü münâsebetiyle adı, tarihlere geçmiştir. Kütahya’ dan gelin almak üzere; Bursa kadısı Hoca Efendi ile Ak Sungur Ağa ve bunlar ile karıları ve Yıldırım Beyazıt’in dâyesi hatun ve üç bine yakın Bursa’lı, Kütahya’ya gelin almaya gitmiştir. Germiyan beyi Süleyman Şah kızının Ak Sungur Ağa’nın karısı ile dâye hatuna teslim ederek Bursa’ya göndermiştir. Bursa’ da da büyük ve de benzeri görülmeyen bir düğün yapılmıştır. 1381 yılında yapılan bu düğünde Ak Sungur Ağa yüksek bir mevkî sahibi olduğu gibi gidip-gelen kâfileye de başkanlık etmiştir. Kaynaklarda görülen bilgilerden anlaşılacağı üzere; Ak Sungur Ağa Osmanlı hükümdârlarının çok yakınında bulunmuş ve üç Osmanlı hükümdârına hizmette bulunmuştur. Ak Sungur Ağa,1381 yılında sağ olduğun göre; Yıldırım Beyazıt’ın hükümdâr olduğu yıllarda Hakk’a yürümüş olsa gerektir. Türbesini ziyaret ettiğimde türbe girişinde ve-ya sandu-kasının başında doğum veya ölüm tarhi ile ilgili her hangi bir kayda rastlamadım. Şu kadar var ki Ak Sungur Ağa, daha sonraki yıllarda “Sungur Paşa” ünvanı ile anılmış; günümüzde “Kestel İlçesi” olarak anılan yerleşim merkezini “Ahî Karyesi” olarak Ak Sungur Ağa tesisi eylemiş ve buraya Ahî geleneğine mensup oğuz boy ve de oymaklarını iskân eylemiştir. Bu sebepten yaşadığı dönemde: “Ulular-Derbendi” diye anılan “Kazancı- Eşiği” üzerinde yer alan başta Aksu nahiyesi olmak üzere; Umutalan-Kulfal–Şevketiye–Kazancı-Halalca–Domaköy-Karalar-Çavuş -Karagölet ve Koçi köylerini içine alan geniş coğrafya, Ak Sungur Ağa’nın gölgesi ve de gözetimi altında bulunmuştur. 59/c- Akbıyık Sultan ile Sultan Birinci Murad’ın ilişkisine gelince ; Ankara ve yakın çevresinde yaşamakta olan Ahîlerin temsilcisi Hacı Bayram-ı Velî‘dir . Onun halifelerinden Ahmed Şemseddin Efendi de İnegöl coğrafyasında Ahîlerin temsilcisi olmuştur.