İslam filozofları insanların değer eğitimine büyük önem vermişlerdir. İbn Miskeveyh’de değer eğitiminin öncelikle aile içinde başladığını vurgulayarak, sağlıklı bir değer kazanımı için aile içi tutum ve davranışlarımızda nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda önerilerde bulunmuş, öncelikle varlığın hakika- tini anlayan, daha sonra da birbirini anlayan insanların nasıl varlık bulabileceğine dair çözüm önerileri sunmuştur. Filozofun temel yaklaşımı insanın nefsini bilmesi ve nefsini bilmesinin sonucunda kendi gerçekliğini kavramasına dayanmaktadır. Burada karşımıza çıkan kavramlar ise, düşünme ve ayırt etme yeteneğidir. İnsanın mutluluğu elde edebilmesi bu iki yeteneğini düzgün kullanmasına bağlanmıştır. Kişi, bu yeteneklerini düzgün kullanır diğer insanlarla duygu ortaklığını tesis edebilirse, bireysel ve toplumsal hayatta bir uyum kazanacaktır. Burada öncelikle aile fertleri birbirlerine olan yaklaşımlarında düşünce ve insaf ölçülerine göre hareket ettiklerinde aldıkları kararlarda ve birbirlerine karşı tutumlarında düzgün bir yol izlemiş olacaklardır. Bunun bir diğer yansıması da çocuklarımızın eğitiminde olacaktır. Çocuklara düzgün bir düşünme ve ayırt etme yeteneği kazandıran ebeveynler onları her gün koruyup üzerlerine düşmekten daha fazla korumuş olacaklar, kendileri olmasa dahi hayatla başa çıkabilecek bireyler yetiştirmiş olacaklardır. Bunun temeli de çocuklarımıza karşı yaklaşımlarımızda onlarla vakit geçirmek, onları ihmal etmemek, onların yapıp etmelerini sorgulayıcı tutumlardan ziyade beraber etkinliklerle anlamaya çalışmakla olacaktır. Burada ifade ettiğimiz önerilerde dikkat çeken yön, anlama, dinleme ve paylaşmanın insanların sağlıklı bir yaşam kurmaları için ne kadar önemli olduğunu klasik bir metinden hareketle ortaya koyuyor. Ancak bunları idealize edilen gerçekler olmaları bakımından değil de hayatta uygulanabilir ilkeler olarak düşünmemiz gerekmektedir. İnsanın sağlıklı huzurlu bir ortama kavuşması öncelikle bireysel varlığını anlamasına bağlıdır. Bu noktada temel hususu nefis ve beden ilişkisini düzgün kurgulaması, nefsin yetilerini erdeme dönüştürmesidir. Bu temel değerleri kazanma yeri ise, ailedir. Kişi ailesinden gördüğü terbiye ve ahlakla yaşamına devam etmektedir. Bizlerin bugün psikolojik ve fizyolojik şiddete karşı almamız gereken önlemler esasında çocuklukta kazandırılacak değerlerle başlamaktadır. Bu telkinlerin şimdiden yapılmasıyla gelecekte olumlu sonuçların alınacağını düşünüyoruz. Toplumsal olaylara günübirlik getirilen çözüm önerileri belki o günkü koşullarda bir takım durumlara ilaç olabilir ancak kalıcı bir çözüm olması söz konusu olamaz. Bu nedenle geleceğe yatırım yapmamız gerekiyor. Bu çerçevede öncelikle anne ve babaları değer eğitimi noktasında duyarlı olmaya çağırmalı ve şiddetten uzak bir nesil yetiştirmenin temel unsurunun aile ve değerler eğitimi olduğunu kavramamız gerekmektedir. Bu noktada bizlere yardımcı olacak şey, ise geleneğimizde gösterilen alt yapıyı kullanmaktır. İnsanlara orta yolu öğütleyen dinimizin ve felsefi arka planımızın yaklaşım biçimlerinin insanlarımıza sunulması gerekmektedir. Burada insanın sadece maddi yönü olan bir varlık olarak değerlendirmekten ziyade, onun manevi boyutunun olduğu bir şekilde maddi ve manevi boyutunu belli bir dengede tutması gerektiği vurgulanmalıdır. İslam felsefesinde ortaya konulan bireyin nefis terbiyesi konusunda neler yapması gerektiği ile ilgili hususların bizleri bu konuda aydınlatacağı kanaatini taşıyoruz. İslam ahlak ve felsefesinin daha iyi keşfedilmesiyle ahlakın buyurgan ve emredici bir forma dayalı olarak, korku ve kaygı ile değil bizatihi irade ve tercihe dayalı eylemlerden oluşması gerektiği görülecektir. Bu, insanların davranışlarını belirlerken riyakârlıktan da kurtulmalarına bizatihi kendi varlıklarının gereği gibi davranmalarını sağlaya-caktır. [Aygün Akyol, “İslam Ahlak Felsefesinde Değerler Eğitimi”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi –Degerler Sayısı-, yıl: 9, sayı: 36, Nisan, Mayıs, Haziran 2013, ss. 42-66]