Tüm bunlardan dolayı ahlak felsefesinde insanların öncelikle kendilerine behimi duygularından kaynaklanan şehvet güçlerinin eğitilmesinin önemine vurgu yapmışlardır. Bu ilk olarak çocukluk döneminde yeme içme adabıyla başlayan bir eğitimdir. Bu basit gibi görülebilir ancak şu an günümüz insanının en büyük problemleri de bu yeme içme ve nefsin arzularına uymanın getirdiği problemler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Çocuklarımıza çocukluklarının ilk dönemlerinden itibaren yeme içme ve bireysel istekleri hususunda belli bir ölçü kazandırdığımızda onun gelecekte mad-di ve manevi varlığını da korumuş olmaktayız. Bugün bizlerin en büyük sorunlarından bir tanesi obezitedir, bilindiği üzere insanın gereksiniminden fazla tüketmesine dayanan bu husus, insanın sağlığını bozduğu gibi hayata olan katkılarını da azaltmaktadır. Aynı şekilde bireysel hazlarımızı sınırsız bir şekilde serbest bırakan bir toplum haline gelindiğinde ise, bunun bir sınırı çizilememekte en aşırı tutumlar topluma mal olmakta, işin kötü tarafı ise, bu kişiler yine mutluluğu elde edememektedirler. Tüm bunlardan dolayı çocuklarımızın mutluluğu ve sıhhati için filozofun bizlere önerdiği orta yol bir diğer deyişle ölçülük erdemini merkeze almamız gerekmektedir. İtidal ya da ölçülülük çocuğa küçük yaşlarda öğretilmezse, çocuk ileride elde edeceği şeylere karşı tatminsiz olacak ve mutluluğu sürekli olarak başka şeylerde arayacaktır. Bu nedenle maddi olandan ziyade maneviyat, sanat ve estetik gibi bir takım değer-lerin çocuklar için önemsenmesi ve küçüklükten itiba- ren bu eğitme yer verilmesi gerekmektedir. Günümüz de ebeveynlerin çocuklarını ödüllendirmek ya da susturmak için sürekli olarak maddi hediyeler, oyuncaklar almaları ya da onları televizyonun başına terk edip gitmeleri sorunları ve problemleri büyütmekten başka sonuç doğurmayacaktır. Çocuklarımıza mutlu ve mutedil bir yaşam sağlayabilmemiz için öncelikle onlara şehvet duyusunun eğitilerek iffet merkezli bir yaşam biçimine odaklanmaları için gerekli öneriler yapılmalıdır. Bu ilk olarak çocuğun düzgün bir yeme içme adabına sahip olmasıyla başlamaktadır. Biz filozofların bu konuda söylediklerini önemsiyoruz, zira yukarıda da bahsettiğimiz üzere, günümüz insanının tüketim merkezli bir hayata odaklanması sonucunda ortaya çıkan problemlerin arkasındaki sosyal, ekonomik ve bireysel düşüncenin ya da tüketime odaklı bir yaşam tarzının da incelenmesi ve tenkidi gerekmektedir. Bugün bizler birey olarak yüzyıllarca yapılmamış olan çevre tahribatını tek başımıza yapıyoruz, kendi varlığımızın devamı için her türlü varlığın yaşam hakkını hiçe sayabiliyoruz. Bitki ve hayvanların normal yaşam standartlarına göre gelişimlerine izin vermediğimiz gibi türlerin yapı-sını dahi değiştiriyoruz. İşte bu sorunların temel kaynağı olarak karşımıza insanın eğitilmemiş ve başıboş bırakılmış şehvet duygusu çıkıyor. İbn Miskeveyh’e göre, çocuklarımıza yeme içme ile ilgili verilmesi gereken temel düşünce, yeme içmenin zevk için değil, sağlık için olduğudur. Bütün yiyecekler bizim beden sağlığımızı ve hayatımızı sürdürmemiz için yaratılmış ve hazırlanmıştır. Bu nedenle çocuğun yanında obur kimselerin çok yemek yemeleri küçümsenmeli, onların vücut ihtiyacından fazla yemeleri tenkit edilmelidir [Aygün Akyol, “İslam Ahlak Felsefesinde Değerler Eğitimi”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi –Degerler Sayısı-, yıl: 9, sayı: 36, Nisan, Mayıs, Haziran 2013, ss. 42-66]