Nefis ve ahlak ilişkisi İslam ahlak felsefesinde birbi-riyle yakından irtibatlı olarak değerlendirilmiştir. İnsanın ahlakını düzeltip kâmil insan olma mertebesine ulaşması nefsi ve mahiyetini kavramasıyla gerçekleşecek bir durum olarak görülür. Zira nefis ve beden arasındaki ilişkisini düzgün temeller üzerine oturtamayan bir kişinin maddi ve manevi anlamda mutluluğu el-de etmesi mümkün görünmemektedir. Bundan dolayı öncelikle nefis kavramının incelenmesi gerekmektedir. İslam felsefe geleneğinde insan, nefis ve bedenden mürekkep bir varlık olarak tasvir edilmektedir. İnsanın kendisinde ilahi bir cevher taşıdığı Kur’an’da da belirtilmektedir. Bu nedenle olsa gerek, insanın bireysel ve toplumsal mutluluğunu elde etmesi bir ilahi cevher olarak kabul edilen nefsin yetkinliğine bağlanmıştır. İbn Miskeveyh de insanın sağlıklı bir birey olarak toplum içinde var olabilmesi ve ahlakının olgunlaşması için temelde nefsin mutedil bir seviyeye ulaştırılmasını önermektedir. İnsan varlığını tam olarak anlamak, sorunlarına çözüm üretmek, varlığını bütüncül bir şekilde değerlendirmekle mümkün olacaktır. İnsanın nefis ve bedenden oluşan yapısının kavranmasının neticesinde ortaya çıkan nefis ve beden uyumu, onun insanlar arasındaki bireysel ve sosyal uyumunu başarmasına da vesile olacaktır. Bunun temel taşını da nefsin anlaşılması ve gerektiği gibi eğitilmesi oluşturmaktadır. İbn Miskeveyh’e göre, nefis, ne cisim ne cisimden bir parça ne de arazdır. Nefis, kendi nefsiyle kaim, varlığı daimi bir cevherdir. Nefis, bedene ait şeylerden uzaklaştıkça ve kendi özüne döndükçe, yani mümkün olduğu kadar duyulardan sıyrıldıkça, gücü, bütünlüğü ve mükemmelliği artar. Böylece doğru görüşler ve yalın düşünülürler nefsin önüne serilir. Bu nedenle de filozofa göre, nefsin tabiat ve cevheri cisim ve bedenin tabiatından ayrıdır. O, en şerefli bir cevher ve cisimlerden oluşan bu âlemdeki varlıkların hepsinden daha üstün bir yaratılışa sahiptir. Nefsin bedene ait olmayan şeyleri özlemesi ve Tanrı ile ilgili gerçekleri tanımak için çaba harcaması bedeni arzulardan uzaklaşması, onun cisimlerden gerçekten çok üstün ve şerefli bir cevher olduğunu bize gösterir. Nefsin fiilleri, özüne yönelip irade ve tercihlerinde bedenin fiillerine muhalif ve zıt olarak duyuları terk edince, onun cevherinin bedenin cevherinden ayrı ve yaratılışça ondan farklı olduğu da ortaya çıkacaktır. Bu nedenle nefsin eğitilmesi, korunması kemal mertebesine yani yetkinliklere doğru yöneltilmesi gerekmektedir. Nefsin de beden gibi hastalanabileceğini belirten İbn Miskeveyh, bedeni hastalıkların onun akli dengesine, zihnine, hayal gücüne etki edip bu güçlerine güvenemez hale getirdiği gibi, nefsin hastalıklarının da insanın psikolojik ve fiziksel yapısına etki ede- ceğini belirtir. Kişinin kızgınlık, üzüntü, aşk ve aşırı isteklerle nefis yönünden psikolojik olarak hastalanması, onu fiziksel olarak da sarsacaktır. Bu nedenle insanın nefsini koruması için nefsi maddi hazlara yönlendirme-mesi, erdemlere yönlendirmesi gerekmektedir. İnsan maddi hazları elde etmeye odaklandığında onu tek ga-ye gibi algılamaya başlayacaktır. Bu durumda düşünüp taşınması ve nefsin düşünme gücünü yol gösterici olarak seçmesi gerekmektedir. [Aygün Akyol, “İslam Ahlak Felsefesinde Değerler Eğitimi”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi –Degerler Sayısı-, yıl: 9, sayı: 36, Nisan, Mayıs, Haziran 2013, ss. 42-66]