İnsanın mutluluğu elde edebilmesi için çocukluktan itibaren iyi bir ahlak ve değerler eğitimi alması gerekmektedir. Bu hususun gerçekleştirilmesi İbn Mis- keveyh tarafından önemsenmiş, çocukların gelişim çağlarında bu konuda dikkat edilmesi gereken husus-lar bizlere açıklanmıştır. İbn Miskeveyh tarafından zikredilen hususlar bugün bizlerinde çocuklarımıza öne- rebileceğimiz, onların gelişimlerini destekleyici unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlara dikkat edildiği ölçüde çocuğun daha sağlıklı bir birey olarak topluma kazandırılmasının mümkün olacağını düşünüyoruz. İnsan varlık olarak düşünce ve davranışında mutluluğu amaçlar. Kişinin mutlu olabilmesi onun düşün-ce ve eylemleri arasındaki tutarlılığa bağlıdır. Bu da insanların çocukluklarından itibaren elde edecekleri ahlaki erdemlerle mümkündür. İnsan bu ahlaki yetile-rini geliştirerek mutlak iyilik olarak nitelenen bakış açısını benimser ve ona uygun eylemlerde bulunur. Ahlaki erdemleri kazanma ise, insanın çocukluk devrinden itibaren başlayan bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada ebeveynlerin çocuklarının ahlaki eğilimlerinin erdemlere yönelmesinde yardımcı olmaları, bunları gerek alışkanlıklar kazandırma, gerekse telkinler yoluyla çocuklarının benimsemesine yardımcı olmaları gerekmektedir. Filozofa göre, çocukların hayata bakışlarında doğ-ru ve tutarlı bir tutum kazanmayı sağlayan ilk güç yukarıda da zikrettiğimiz gibi düşünme gücü ve buna bağlı olarak ayırt etme gücüdür. İbn Miskeveyh, çocukta ayırt etme gücü oluştuktan sonra bu ayırt etme gücünden bir başka şeyin daha ortaya çıkacağını belirtir. Bu da utanma duygusudur. Utanma duygusunun ortaya çıkma sebebi, kişinin kendisinden kötü bir şeyin ortaya çıkma korkusudur. Bunun için çocukta ilk ortaya çıkması gereken ve onun aklının varlığını gösteren utanma duygusudur. Çünkü bu, onun kötülüğü hissettiğini gösterir, bununla ondan sakınır, çekinir ve kendisinde veya kendisinden böyle bir şeyin ortaya çıkmasından korkar. Çocuğa baktığımız za-man onun utandığını yere bakarak başını eğdiğini ve gözümüzün içine bakmadığını görürüz. İşte bu onun asaletinin ilk delili, iyilik ve kötülük duygusuna sahip oluşunun temel dayanağıdır. Onun utanma duygusu, kendisinden doğacak kötü bir davranıştan korkarak nefsini tutmasıdır. Filozofa göre, bu ayırt etme ve akıl sayesinde güzeli benimsemek ve kötüden kaçınmaktan başka bir şey değildir. Bir çocukta düşünme ve ayırt etme yeteneğinin bir sonucu olarak, utanma duygusunun varlığının görülmesi, İbn Miskeveyh’e göre, bu nefsin eğitilebilir ve önem vermeye layık olduğunun göstergesidir. Bu ne-fis, ihmal edilmemeli, temas etmek ve karışmak suretiyle onu bozan karşıtlarıyla baş başa bırakılma- malıdır. Erdemleri kabul etmek için kabiliyet yönünden bu durumda olan çocuğun nefsi saf ve temizdir ve henüz ona herhangi bir suret nakşolunmamıştır. Onun belli bir görüşü ve birine meyledeceği bir görüşü yoktur. Ona hangi suret nakşedilirse ona göre yetişecek ve alışkanlık kazanacaktır. Burada şunu da ifade etmek istiyoruz, utanma duygusu, insanlardan çekinme ve pasif tavırlar takınma olarak algılanmamalıdır. Zira toplumda genel olarak utanma denildiğinde insanların içine çıkamayan, özgüven konusunda eksikleri bulunan, çocukluktan itibaren kendisini ifade etme noktasında sıkın- tıları olan insanlar anlaşılmaktadır. Hâlbuki filozof tarafından utanma olarak ifade edilen durum, kişi hata yaptığında, yanlış ve haksız bir duruma ortak olduğunda ortaya çıkan rahatsızlık işareti şeklinde tarif edilebilir. Bundan dolayı çocuklarımızın utanma duygusunu kendi özgüvenlerini yitirme durumuyla özdeşleştirmemek gerekir, bilhassa özgüvenlerini, kişilik ve kimlik gelişimlerini sağlamaları için gerekli yardımlarda bulunulması gerekir. [Aygün Akyol, “İslam Ahlak Felsefesinde Değerler Eğiti- mi”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi –Degerler Sayısı-, yıl: 9, sayı: 36, Nisan, Mayıs, Haziran 2013, ss. 42-66]