Nefis sağlıklı bir yönlendirmeyle hastalıklardan ve eksikliklerden korunacaktır. Bunun sonucu olarak da kendisindeki melekelerini yetkinliğe, yani erdemlere dönüştürerek bedenle uyumunu gerçekleştirmesi gerekmektedir. Burada en önemli husus, nefsin güçlerinin ne olduğu ve nasıl kullanıldığı meselesidir. İbn Miskeveyh nefsin güçlerinin üç tür olduğunu belirtir. Bunların birincisi, düşünce gücüdür. Bu insana ayırt etme ve olayların gerçekleri hakkında akıl yürütme yeteneğini verir. Nefsin diğer bir gücü de, öfke gücüdür, bu tehlikeler karşısında gözü peklik ve atılganlık, egemen olma, yücelme ve her çeşit şerefi kazan- mayı arzu etme yeteneğini verir. Üçüncüsü ise, şehvet gücüdür ki bununla kişi, bedeni arzuların gerçekleşmesini, beslenmeyi, yiyecek, içecek, cinsi müna- sebet ve her çeşit zevk verici basit şeyleri isteme yeteneğini elde eder. Bu üç güç insanların eylemlerinde belirleyici rolü üstlenmektedirler. Bu nedenle de insanlar bu güçlerini kullanma şekillerine göre, ya kusurlara ya da erdemlere ulaşabilmektedirler. Yukarıda da belirtildiği üzere, insana verilen akıl cevheri, eğer diğer güçleri, yani öfke gücü ve şehvet gücü üzerinde egemenlik kurabilirse, insanın bireysel, ailevi ve toplumsal açıdan mutluluğa erişmesi daha kolay olacaktır. Eğer insan bu üç gücünden akıl melekesini merkeze almayıp, öfke ve şehvet güçlerinden birisini merkeze alırsa, o zaman bireysel açıdan mutluluğu elde edemeyen, huzursuz bir insan olacak, kişinin toplumsal açıdan da etrafına zarar veren bir insan olma ihtimali de artacaktır. Bu nedenle bizlerin çocuklarımıza değer eğitimi verirken özellikle akıl melekelerini nasıl düzgün kullanacaklarını öğretmemiz gerekmektedir. Sağlıklı bir değer eğitiminin sonucunda sorunlarla karşılaştıklarında insana yakışır çözümler üreteceklerdir. İbn Miskeveyh yukarıda ifade edilen düşünme, öfke ve şehvet şeklindeki üç gücün birbirinden ayrı olduğunu ifade eder. Bunlardan birisi güçlenirse, ötekine zarar verir. Bazen biri ötekinin fiilini yok eder, bazen bu üç kuvvet de üç türlü nefis olarak tanınır, bazen de bir nefsin güçleri olarak görülür. Yaratılıştan eğitilmiş üstün nefis, filozofa göre, düşünen nefistir. Eğitilmemiş ve eğitilmeyi kabul etmeyen nefis ise hayvani nefistir. Nefsin bu güçlerinin eğitilmesinde temel rol adalet erdemine düşmektedir. Bu erdem diğer erdemlerin orta bir yola girmesine sebep olur. Adalet erdemi nefsin güçlerini nefsin bir erdemi haline dönüştürür. Nefsin güçleri adalet erdemiyle yönlendirildiği takdirde düşünme gücü, hikmet erdemine, öfke gücü, şecaat/ cesaret erdemine ve şehvet/arzu gücü de iffet erdemine dönüşecektir. Adalet, bu güçlerin birbiriyle barış içinde olması ve ayırt etme gücüne boyun eğmesiyle olur. Böylece söz konusu güçler birbirini yenmek için çalışmazlar ve kendi isteklerinin peşinde koşmazlar. Bu adalet erdemiyle kişi, önce kendi nefsine karşı insaflı olmayı sonra da başkasına insaf ettiği ölçüde ondan insaf beklemeyi daima tercih eder. Adalet, haksızlık etme ile haksızlığa uğrama arasında yer alır. Bu nedenle adalet öyle bir erdemdir ki insan onunla kendisine ve başkasına karşı insaflı olur. İbn Miskeveyh, Eflatun’un nefsin aydınlanmasını adalet erdemine bağladığını ifade eder. Buna göre, nefsin aydınlanması, insanın adaleti gerçekleştirmesine bağlıdır. Zira nefis, bütün erdemleri birleştirdiğinde, yükselir, kendine has işini en iyi şekilde yapar. Bu da mutlu insanın Tanrı’ya yaklaşmasının son noktası olarak kabul edilir. Erdemlerin hepsi dengeli ve ölçülü olmaktır. İbn Miskeveyh’e göre, adalet erdemi de tüm bunları içine alır. Nefsin güçlerinin adalet erdemine göre hareket etmesiyle nefis ifrat ve tefrit şeklindeki iki aşırı uca meyletmeyecek ve güçlerini erdemlere dönüştürecektir. Nefsin düşünme gücünün erdemi olan, hikmet, İbn Miskeveyh’e göre, düşünen ve ayırt eden nefsin bir fazileti olup varlıkları var olmaları itibarıyla bilmemizi sağlar. Bu anlamıyla hikmet, ilahi ve insani olayları bilmektir de denilmiştir. Nefis, bu hikmetle fiillerden hangisinin yapılması ve hangisinin ihmal edilmesi gerektiğini de kavrar. Filozofa göre, hikmet düşünce gücünü gereksiz yerde ve gereksiz biçimde kullanmak ile düşünce gücünü bir kenara bırakma arasındaki or-ta tutumdur. [Aygün Akyol, “İslam Ahlak Felsefesinde Değerler Eğitimi”, Muhafazakar Düşünce Dergisi –Değerler Sayısı-, yıl: 9, sayı: 36, Nisan, Mayıs, Haziran 2013, ss. 42-66]