Claudia, “Jacob doğduğunda, çocuk gelişiminde çevrenin en büyük etkiye sahip olduğuna inancım tamdı” diyerek söze başladı. “Bu nedenle Jacob’un çok saldırgan veya şiddete meyilli olmasını önlemek için, eşimle birlikte evimize asla oyuncak silah sokulmayacağı yönünde karar aldık. Hatta su tabancaları bile buna dahildi. Fakat günün birinde Jacob’un elindeki yumurtalı ekmekle köpeğe ve kediye ateş ediyormuş gibi yaptığını gördüğümde fikirlerimi değiştirdim. Davranış biçimimizde biyolojinin büyük bir rol oynadığını net bir şekilde görüyordum.” Erkek çocukların birbirlerine çarpıp yere düştükten sonra güldüklerini gözlemliyorduk. Claudia, “Sanırım testosteronun etkileri ile savaşamazsınız” diye devam etti.
Testosteronun erkek çocukların erkek çocuk gibi davranmalarını sağlayan şey olduğu (ve yokluğunun kızların zarif kızlar olmasına imkan veren şey olduğu) görüşü oldukça yaygındır. İyi eğitimli bir kadın olan Claudia, etrafta minik bir gladyatör gibi koşan Jakob’un testosteron seviyeleri ile nazik bir şekilde çay partisi yapan küçük kızların testosteron seviyeleri arasında hiçbir fark olmadığını öğrenince çok şaşırdı. Testosteron davranışlardaki farklılıkların tümünü açıklayamaz, çünkü ergenlik öncesinde erkek çocukların ve kız çocukların kanlarındaki testosteron yoğunluğu aynıdır ve çok düşüktür. Ergenlik döneminde ise, erkek çocuklardaki testosteron yoğunluğu çarpıcı bir şekilde artar. Erkeklerdeki kadar olmasa da, ergenlik çağındaki kızlarda da artış olur.
Yine de Claudia tam olarak testosteronun erkeklerin davranışlarıyla ilgili bir şey olduğunu düşünme yanlışına düşmemişti. Testosteronun bir gelişimsel hormon olarak önem arz ettiği durumlardan biri de, fetal gelişim sırasında ve doğumdan kısa bir süre sonra erkeklerin testosteron seviyelerinde yaşanan fakat kızlarda görülmeyen geçici ani artıştır. Diğer etkilerin biri olarak, testosterondaki bu artışın doğumdan önce bile beyni “erkek gibi” olmaya yönlendirdiğine inanılır. Eğer bu olmazsa, gelişim sanki beyin bir kadın beyniymiş gibi gerçekleşir. Jacob’un tespit edilemeyecek derecede düşük T seviyeleri olmasına rağmen, davranışları büyük bir olasılıkla testosteron ile ilgiliydi.
Testosteron beyni etkilemesinin yanı sıra erkek cinsel organ gelişimi bakımından da önemlidir. Testosteronun ayrıca spermlerin testislerden prostata geçişine imkan veren tüplerin ve bezlerin gelişiminde de kritik bir rol oynadığına inanılır. Bu yapılara epididim, vasdeferens (bir erkek vasektomi geçirdiğinde kesilip bağlanan tüp) ve sperma kesecikleri (spermin çoğunu üreten yapı) dahildir. Fetusta, bu üç yapı hep birlikte ‘Wolff kanalı sistemi’ olarak adlandırılır ve düzgün bir gelişim için, erken yaşlara yönelik bir testosteron dozunun doğru zamanda verilmesi gerekir.
Bununla birlikte, testosteronun çok az değişmiş bir hali olan DHT molekülü bir bebeğin erkek gibi görünmesi için daha da önemlidir. DHT, gelişmekte olan fetusta testis torbasının (skrotum) oluşumu için orta hatta cinsel organ dudağının kaynamasından ve penisin alt tarafının oluşumu için uretra olarak adlandırılan idrar yolunun meydana gelmesinden sorumludur. DHT olmazsa, erkekler çocuklar kız görünümüne sahip olurlar.
Genetik bir kusur, testosteronun DHT’ye dönüşümünü engelleyebilir. Gerçekten de Dominik Cumhuriyeti’nde, akraba evliliğinin yaygın olmasından ötürü bu kusura sahip çok sayıda erkeğin olduğu, üzerinde iyi çalışılmış bir kabile vardır. Bu erkek çocuklar, dişi cinsel organı gibi görünen dış cinsel organları ile (testis torbası yerine labia ve ileri çıkmış klitorise oldukça benzeyen küçük bir penis ile) doğarlar. Doğduklarında bu bebekler kız olarak kabul edilir ve diğer kızlar gibi yetiştirilirler. Ancak ergenlik gerçekleştiğinde ve testosteron seviyeleri zirveye çıktığında, bu küçük kızların aslında erkek çocuklar olduğu net bir şekilde görülür. Normal görünümlü bir testis torbası gelişimi için artık çok geç olsa da, bu bireyler ergenlik çağındaki erkeklerin görünümüne kavuşurlar. Sakalları çıkar, sesleri kalınlaşır ve erkeksi kasları gelişip belirginleşir.
Hikayenin etkileyici bir parçası da, bu kabilenin bazen ergenlik döneminde erkek haline gelen kız çocukları geçmişine de sahip olmasıdır. Görünüşe bakılırsa, gerçekleştiği zaman bu durum bu özel kabile üyelerinin biraz şok yaşamasına neden oluyor. Bu tür kişiler hayatlarının ilk on-on iki yılını kız olarak yaşasalar da, erkek olarak kabul edilirler. Bunun kendi kültürümüzde ne kadar daha karmaşık bir duruma yol açacağını hayal edin!