Sohbete Başlarken: Değerli okuyucum! Bu Cuma gününden itibaren Yıldırım Gazetesi’nde bana açılan, bu köşede İnegöl üzerine yapacağım tarihî sohbetleri sizlerle paylaşacağım. Umarım, özellikle, genç beyinlerde bir tarih şuûrunun uyanmasına ve bir kent bilincinin oluşması-na katkıda bulunmuş olurum. Ancak bunun gerçekleşmesi için “ilgi-bilgi” denk-leminin kurulması ve “marifetin, iltifata tâbî olduğu gerçeği ”nin de hatırlanmasında yarar vardır. Zira bilginin, fikir ve düşüncenin gönülden gönüle akabilmesi için güven ve itimada dayalı bir iletişim yolunun açılması ve gönüller arasında bir güven köprüsünün kurulması şarttır. Bunun da olmazsa olmaz ilk şartı, okuyucu tarafından yazarın tanınması ve fikrî yapısının bilinmesidir. Bu nedenle sizler ile sohbetime başlamadan önce hatırınıza geleceğini tahmin ettiğim “siz kimsiniz?” sorunuza cevap vereyim. Efendim bendeniz, 1938 İnegöl-Aşağıballık Köyü doğumluyum. 1949 yılı sonuna kadar köyde yaşadım; ergenlik çağım, İnegöl’de Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetmekle geçti. Hıfız hocam, İnegöl-Belediye Bedesteni’nde manifaturacı olan Merhum Hafız Mehmet Çuhadar Efendi’dir. 1953 - 1954 ders yılından itibaren İstanbul-İmam Hatip Okulu’nda yedi yıllık bir örgün eğitim-öğretim gördükten sonra bir taraftan Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatında görev üstlenirken bir taraftan da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde yüksek dinî tahsilimi tamamladım. Hem Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında ve hem de Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında 40 yılı aşkın fiilî bir hizmetten sonra 1990 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğinden emekli olup İstanbul’a döndüm. Fahrî-resmî bir statü içinde İstanbul’da Sultan II. Beyazıd Camii’nde vatan-daşı din konusunda aydınlatırken bir taraftan da İnegöl-merkezli tarihî bir araştırmaya başladım. Kütüp- hanelerdeki kaynaklara bakarken bir taraftan da İnegöl coğrafyasında yer alan bütün yerli köyleri tek tek dolaştım ve de yakın saha araştırması yaptım. Âilem İnegöl’de olduğu ve de delikanlılık dönemim, İnegöl’de geçtiği için İnegöl’e ilişkin gönül bağım hiç bir zaman kopmadı. Tahsil hayatımın büyükçe ve de önemli bir kısmı, İstanbul’da geçmekle birlikte âile büyüklerimin yaşadığı İnegöl ile bağlantım, hiç bir zaman kesilmedi. Bendeniz tarihî konulara karşı özel ilgi duyan bir ilâhiyatçı olduğum için emekli olunca da bir köşeye çekilmedim; bir taraftan resmî-fahrî olarak vatandaşı din konusunda aydınlatma görevi yaparken bir taraftan da derin ilgi duyduğum tarihî konularda 20 yılı aşkın bir araştırma yaparak İnegöl’ün dört bin yıllık tarihini inceledim ve de kitaplaştırdım; üç ciltten oluşan bu çalışmamı, “Coğrafyadan Vatana İnegöl ve Alperenler” ismiyle siz İnegöl’lü hemşehrilerime sunmuş bulunuyorum. Kitabımın ilk cildi, “Kırcalı A.Ş.” nin finansörlüğü ile okuyucu ile buluştu. İnşaallah, finansör bulunduğunda diğer iki cilt de siz aziz okuyucularım ile buluşacaktır. Yirmi yılı aşkın bir süre yapılan yorucu bir araştır-ma sonunda hazırladığım iş bu eserimi, yetmiş beş yıllık bir kültürel birikimim ile harmanlayarak ve de objektif bir yorum ile birleştirerek siz okuyucularıma sunmaya muvaffak oldum. İşte bu Cuma gününden itibaren söz konusu hacimli eserden esinlenerek hazırladığım tarihî sohbetlerimi siz aziz okuyucularım ile paylaşacağım. Sohbetimin ilk bölümlerinde, önce, İnegöl’ün coğrafî yapısı ele alınacaktır.Ardından bu Coğrafî yapı üzerine dört bin yıllık bir tarihî geçmiş, oturtulacaktır. “İnegöl” İsmi ve Etimolojik Yapısı: “İnegöl” sözcüğü, “ine” ve “göl” kelimelerinden oluşmuştur. Tarihî süreç içinde gelişimi izlendiğinde şunu görmekteyiz; “ine” kelimesi, halkın dilinde deği-şerek ve de bir evrim geçirerek “ana” kelimesinden meydana gelmiştir. Ardından da bu iki kelime, bileşik isim haline getirilerek coğrafî nitelik taşıyan bir sözcük olmuş ve İnegöl coğrafyasına isim olarak verilmiştir. “Ana” kelimesi, halkın ağzında evrilerek gelişirken bazı yörelerde “anna” olmuş; bazı yörelerde “enne” olmuş ve bazı yörelerde de “eyne” olmuştur. Sonunda bu kelime, “ine” şekline bürünerek bir çok bileşik isimlerde kullanılmıştır. Söz gelimi: İnegöl; İnebolu; İnehan; İneçeşme, inepazarı; inedam ve İnebey gibi bir çok isim tamlamasında yer almıştır. Evliya Çelebi, “seyehatnâme”sinde “ine” ke- limesinin Fars Dilinde “cuma” anlamına gelen “ezi-ne” kelimesinden alındığını ileri sürmüş ve İnegöl’ün de 1299 yılının ilk baharında bir Cuma günü Turgut Alp eliyle fethedildiğini söylemiştir. (Fazla bilgi almak için bak: R. Akakuş Coğrafyadan Vatana İnegöl ve Alperenler, s.18) “İnegöl’ün Tarihî Süreç İçinde Aldığı Diğer İsimler: Tarihî süreç içinde İnegöl coğrafyasına değişik isimler verilmiştir. Söz gelimi: Mîlattan önce Antik Çağda İnegöl coğrafyasına “Modra” ismi verilmiştir . “Modra” isminin açılımına gelince; bu sözcük, aslın-da, Latince’de insan vücudunda oluşan her hangi bir “su kabarcığı” için kullanılan tıbbî bir terimdir. Milâttan önce iki bin yıllarında yapay olarak oluşturulan İnegöl-Höyüğü için de bu sözcük kullanılmıştır. Lisanımızda kullanılmakta olan “madra” ve “madara” sözcükleri, bu “modra” sözcüğü il çok yakından ilgili olduğu gibi “modern” sözcüğü de yine bu “modra” sözcüğü ile yakından ilgilidir. Çünkü bu keli-melerin hepsinin içeriğinde değişim ve yenilenme anlamı gizlidir. Milattan önce iki bin yıllarında Bedre ve Hocaköy dereleri, eski kendi tabiî yataklarında akarken aralarında oluşan su -kesişim çizgisi üzerinde yapay olarak oluşturulan İnegöl Höyüğü, zaman zaman üzeri-ne ilâve toprak yığılarak yükseltildiği için İnegöl-Hö- yüğü’nün yer aldığı bu coğrafyaya, Antik Çağda “modra” adı verilmişti. Romalılar devrinde İnegöl’e “Antiktoma” adı verilmiştir. Bunun açılımına gelince; Roma imparatorlarından imparator Kostantin, ilk defa Hıristiyanlığı kabüllenerek İstanbul merkezli Doğu Roma imparatorluğunu kurunca Hıristiyanlık, Anadolu’ya da yayılmaya başlamıştır. Hıristiyanlığı, İnegöl coğrafyasında ilk yayan Aziz Tomas olduğu için bu Hıristiyan azize nisbet olunarak İnegöl coğraf- yasının adı, “Antik Toma” olarak anılmaya başlamıştır. Hüdâvendiğâr Livâsı Tahrir Defterleri isimli kaynak eserde ve Bursa Ansiklopedisi’nde görüldüğü üzere; günümüzde “Şehidler Köyü” olarak bilinen köyün tarihî belgelerdeki adı, “Doma” olarak tescil olunmuştur ki burası, Aziz Tomas’ın ikamet yeri olarak anılmıştır. “Domaniç” adı da yine Aziz Tomas ile ilgi-li bir isimdir. Zira “Tomaniç”, Balkan halklarının dilin-de Toma’nın oğlu anlamına gelmektedir. Bu nedenle 1299 yılında gerçekleşen fethinden bu yana 1930’lu yıllara kadar Domaniç yöresi, İnegöl coğrafyasının bir bölümü olarak değerlendirikmiştir. (Fazla bilgi için aynı kaynak esere bakınız). İnegöl için kullanılan üçüncü isim de “derin uyku-ya dalan melek” anlamına gelen “Anjelokoma”dır. Bu ismin açılımına gelince; şöyle bir durumla karşılaşıyoruz. İstanbul merkezli Doğu Roma İmparatoru Kostan-tin Mîlattan sonra 325 yılında İznik’te yüksek seviye-de bir rûhânî konsil toplayarak halkın elinde bulunan onlarca “İncil”in birleştirilerek tek bir kitap haline getirilmesini ön görmüştür. Söz konusu konsile, İnegöl coğrafyasında yaşayan Aziz Tomas da katılmıştır. An-cak Mısır metropoliti ile Aziz Tomas, Aryanizm mezhebine bağlı oldukları için konsil kararlarına karşı çıktıkları için rûhânî konsil tarfından aforoz edilmişler ve ardından da imparator Kostantin tarafından öldürülmüşlerdir. İşte bundan sonra İnegöl’ün adı da değiştirilerek “Anjelokoma” olarak kullanılmaya başlamıştır. İnegöl, 1299 yılında Turgut Alp eliyle fetih edilinceye ka-dar Bizans devrinde İnegöl, “Anjelokoma” adıyla anılmıştır. Bu üç ismin dışında İnegöl için “Ayna-Göl”; “İğne-Göl” ve “Ay! Ne Göl!” gibi bazı yakıştırma isimler d halk arasında kullanılmıştır ki bunların her birinin kendine göre yorumları göze çarpmaktadır. Coğrafî ve Fizikî Boyutuyla İnegöl Bilindiği üzere; İnegöl coğrafyası, yer küre üzerin-de kuzey yarım kürede ve 29 derece 30 dakika doğu boylamı ile 40 derece 06 dakika kuzey enlemi arasında yer almaktadır. Kıtalar bazında konuya bakıldığında ise İnegöl coğrafyası, Asya Kıtası’nın, Avrupa Kıtasına en çok yaklaştığı Anadolu Yarım Adası üzerinde bulunmaktadır. İstanbul ve Çanakakle boğazla-rı, Anadolu’yu, Trakya’dan ayırdığı için ülkemizin bir kısım toprağı, yani: Trakya bölümü, Avrupa Kıtası’nda yer alırken Anadalu bölümü, Asya Kıtasında yer almıştır. İnegöl coğrafyası da Anadolu’nun kuzey batı bölümünü oluşturan Marmara Bölgesi’nde ve mitolojik inanç merkezi olan Mizya Olimpos Dağı’nın, yani: Ulu Dağın doğusunda bulunmaktadır. Beşerî coğrafya açısından konuya bakıldığında da -günümüzdeki idârî yapılanmaya göre- İnegöl’ün batısında Bursa ili’ne bağlı Kestel ilçesi bulunurken kuzeyinde yine Bursa ili’ne bağlı Yenişehir ilçesi yer almıştır. Doğusunda Bilecik ili ve bu ile bağlı Pazaryeri ilçesi ile Bozhöyük ilçesi yer almıştır . Güneyinde de Kütahya ili’ne bağlı Domaniç ilçesi ile Bursa iline bağlı Keles ilçesi bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda İnegöl ilçe sınırları içinde kalan toprak miktarı, 2190 kilometrekare iken daha sonraki yıllarda ilçe sınırları daraltılmış ve günümüzde İnegöl ilçe sınırları içinde kalan toprak miktarı, 1006 kilomet-re kareye düşmüştür. Evliya Çelebi Mehmet Zıllî Efendi, seyehatnâmesi’nde 1640 ve 1670 yıllarında İnegöl’ü ziyaret ettiğinde İnegöl ilçe sınırlarının , Bur-sa-Aksu nahiyesinden başladığını doğuda ise Sınır Beli’nde Mezit Deresi ’nin başlanğıc noktasını oluştu-ran Aksu Deresi’ne ve de Aksu Köyü’ne kadar uzadı-ğını söylemektedir. Tarihî süreç içinde, başta Aksu ve Domaniç nahiyeleri olmak üzere; bir kısım köyler, İnegöl ilçesinden ayrılmıştır. İnegöl’den en son ayrılan, Üçler/Güzelyurt ve Hamitâbat /Bozçaarmutlu köyleri olmuştur. Bununla birlikte İnegöl ilçesinde nüfus patlaması görülmektedir. Fetih sonrasında yani 1299 yılında İnegöl kasabası, halk arasında “yokuş” tabir edilen “İnegöl-Höyüğü” üzerinde kurulmuş küçük bir tek mahalleden ibaret iken günümüzde İnegöl ilçe merkezin- de 26 mahalle oluşmuştur. Fetih sonrasında 200 -300 kişi arasında olduğu tahmin edilen nüfusu da günümüzde 150.000 kişiye ulaşmıştır. Yüzey Şekilleri ve Jeolojik Boyutuyla İnegöl Morfolojik şekli itibariyle İnegöl coğrafyası, antik çağda “Mizya –Olimposu” adıyla anılan Ulu Dağ’ın doğusunda yer alan ve de doğu batı istikametinde uzanan -tabir caizse- Karadeniz pidesini andıran bir morfolojik şekle sahiptir. Güneyinde Uludağ ve onun uzantısı olan Domaniç dağları, yer almıştır. Kuzeyinde ise Ahî Dağı silsilesi yer almıştır. Doğu-batı istikametinde uzanan bu iki dağ silsilesinin ortasında İnegöl Ovası yer almaktadır. Etrafını çeviren sıra dağların, doğu-bati istikametinde uzandığı gibi İnegöl Ovası da doğu-batı istikametinde uzanmaktadır. Bu ovanın doğu ucunda Kurşunlu nahiyesi yer alırken batı ucunda da Akıncılar Köyü yer almıştır. İnegöl Ovası’nın doğu-batı cihetinden uzunluğu, 24 kilometredir. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 320 metredir. Yüzölçümü is 142 kilometrekaredir. Güney-kuzey istikametinde İnegöl Ovası’nın en geniş yeri, Hocaköy ile Kozulca Köyü arasında 9 kilo metredir. Uludağ ile Domaniç dağlarının kuzeye bakan ya-maç ve etekleri, İnegöl coğrafyasına dahil olduğu gibi Ahî sıra dağ silsilesinin güneye bakan yamaçları ve etekleri de yine İnegöl coğrafyasına dahildir. Söz konusu sıra dağlardan Ahî Dağı silsilesi, jeolojik yapısı itibariyle, oturmuş eski bir dağ silsilesidir. Uludağ ve Domaniç dağları ise-jeolojik yapıları itibariyle- genç bir sıra dağ silsilesidir ve bu nedenle de Uludağı ile Domaniç dağarlının oturduğu zemin, tektonik oluşum itibariyle , deprem ve erozyon açısından hassâsiyet arzetmektedir. Açıkça görüldüğü üzere; bir “Ova” ve iki “dağ silsilesi”nden oluşan İnegöl coğrafyasının yüz ölçü-mü, son idarî yapılanmaya göre, 1006 kilometrekare-ye düşmüştür. Çevre il ve ilçeler ile olan bağlantısı , ilgili bölümlerde anlatılacağı üzere; “derbent” veya “bel” tabir edilen üst veya taban-vadî geçitler ile sağlanmaktadır. İnegöl coğrafyası’nın jeolojik ve tektonik yapısına gelince ; bilindiği üzere tarihî veriler, dört jeolojik devrin olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Topoğrafik yapısının oluşumu itibariyle İnegöl coğrafyasında 1’ nci ve 2’ nci jeolojik devirlere ait bazı topraklar olmakla birlikte, İnegöl coğrafyası, esas itibariyle, 3’ncü ve 4’ncü jeolojik devirlerde oluşmuştur. Şöyle ki : Uludağ ve Domaniç dağlarının jeolojik ve topoğra-fik yapısı, 3’ ncü jeolojik devirde oluşurken aynı devirde Ahî Dağı silsilesi de oluşmuştur. Uludağ ve Domaniç dağ silsilesi, İnegöl Ovası’nı güney cihetinde doğu-batı istikametinde sımsıkı sararaken ku-zey cihetinden de Ahî Dağı silsilesi, İnegöl Ovası’nı doğu-batı istikametinde kuzeyden sarmıştır. Ulu ve Domaniç dağ silsilesinin üzerinde: Eğri Kar Tepesi (2452 m); Çavuşdüzü Tepesi (2117 m); Akça Tepe (1751 m); Beylik Tepe (1791 m); Kazmıt Tepe (1591 m); Karabatak Tepe (1641 m); Sınırbeli Tepe (1632 m) gibi karın, pek eksik olmadığı yüksek tepeler, batı-dan doğuya doğru sıralanmıştır. Zengin bir bitki örtüsüyle kaplı bulunan bu dağ silsilesi üzerinde debisi oldukça yüksek akarsular mevcuttur. İnegöl Ovası’na ine bu akarsular, batıdan doğuya doğru: Kara Dere-Kavaklı Dere-Akdere-Hocaköy Deresi - Bedre Deresi -Hamamlı ve Çamlık Deresi - Mezit Deresi adını alır ve İnegöl Ovası’nı, güney-kuzey istikametinde bir baştan bir başa geçerek Karadere ve Hamzabey boğazlarına ulaşırlar . Hepsi Boğazköyü’nde buluşarak Yenişehir Ovasın’a geçerler ve buradan itibaren “Göksu” adını alarak, Köprühisar mevkiinde Sakarya Nehri’ne dökülürler. Ahî Dağı’na gelince; bu dağ silsilesi de İnegöl Ovası’nı, doğu-batı istikametinde kuzeyden sımsıkı kuşatmıştır. İnegöl Ovası’nın kuzeyden ve güneyden kuşatmış olan bu iki dağ silsilesi, batıda “Kazancı-Eşiği” ile doğuda da ise “Sınır-Beli” ile bir birlerinden ayrılırlar. Ahî Dağ silsilesinin batı bölümü, Kara- dere ve Hamzabey boğazları ile bölünerek parçalanmıştır. Batı bölümünün üzerinde sırasıyla: Küpeli Te-pe ( 558 m) ve Karataş Tepe (726 m) bulunurken doğu bölümü üzerinde de sırasıyla: Kale tepe (617 m); Bakacak Tepe ve Boyalık Tepe (922m); Mezarlık Tepe (1076 m.) ve de Kamçı Tepe (1249 m) yer almış bulunmaktadır. Ahî Dağı silsilesini üzerinde bulunan akar sular, debileri çok düşük akar sulardır ki bir çoğu yaz mevsiminde tamamen kururlar. Batıdan doğuya doğru bu akarsular: Bayram Deresi – Değirmen Deresi - Dömez Deresi-Güngörmez Deresi - Karanlık Deresi-Kocagüney Deresi ve Çayköy /Cehennem Deresi adını almıştır . Sözü edilen bütün bu derelerin hepsi, İnegöl Ovası’nın kuzey kıyısını yalayarak kuzeybatıya doğru akmakta olan Mezid Deresi ile buluşurlar . Bu noktadan itibaren de Mezid Dersi , “Koca Dere” adını alır. Ahî Dağı silsilesinin bitki örtüsü, oldukça fakirdir ; baltalık meşe ormanları ile kapl bulunmaktadır. İnegöl Ovası’na gelince; burası 4’ncü jeolojik devirde oluşmuştur. Deniz seviyesinden 320 metre yüksekliktedir Yüzölçümü, 142 kilometrekaredir. Doğu- batı istikametinde uzunluğu, 24 kilo metredir. Eni ise en geniş yerinde Hocaköy-Kozulca Köyü arasında 9 kilo metredir. İnegöl Ovası’nın zemini, güney doğu ve güney batı istikametinden kuzey batı istikametine doğru tatlı bir eğim yaparak alçalır ; Akhisar ve Kozulca köyleri yakınında bu eğim, 50 metrelik bir drenaj oluşturarak Karadere ve Hamzabey boğazlarında derin bir vadi tabanı meydana getirmiş olur. 142 kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip olan İnegöl Ovası, ziraat açısından son derece verimli bir toprağa sahiptir. Meyvenin ve sebzenin her cinsi yetiştirilebilir. Sulu tarım yapmaya da müsâittir. Ne var ki 1960’lı yıllardan itibaren İnegöl Ovası, başta mobilya sanayii olmak üzere; değişik sanayi tesislerinin kurul-masına açıldığı için İnegöl Ovası’nın önemli bir kısmı, sanayi tesisleriyle kapatılmıştır. Gelecek kuşaklar, bizleri nasıl anacaklar, gerçekten bunu çok merak ediyorum.