Huşu, Allah´a karşı duyulan “saygı dolu bir korku, yumuşama, derin bir saygı” anlamına gelir. Müminlerin Allah´a karşı duydukları korku, aklın ve vicdanın bir sonucu olarak ortaya çıkan saygı dolu ve içli bir korkudur. İnsanın namazda içerisinde bulunması gereken ruh hali de budur. Namazı huşu içinde kılmak Yüce Rabbimizin huzurunda O´nun heybet ve azametini kalbimizde hissederek, O´na saygı dolu bir korku besleyerek bu ibadeti yerine getirmektir. Namazda, Alemlerin Rabbi olan Allah´ın huzurunda durduğunun bilincinde olan bir mümin elbette ki bu güçlü heybet ve korkuyu içinde yaşayacak ve Allah´a bu korkusu ve saygısı ölçüsünde yakınlaşacaktır. Namaz ancak huşu içinde kılındığı zaman gerçek anlamını bulur. Namaz ibadetini hakkıyla yerine getirmek isteyen bir mümin, huşuyu engelleyebilecek şeylere karşı önlem almalı, namazda gereken dikkat ve konsantrasyonu sağlamaya azami titizlik göstermelidir. Resulullah Efendimiz (sav) namazdaki huşuyu yakalamamız için bize şöyle bir tavsiyede bulunmuştur: "Namaz kıldığın vakit, nefsine, hevasına ve ömrüne veda eden, mevlasına teveccüh eden gibi namaz kıl." (İbn-i Mace)
 Huşu içinde kılınan bir namaz, insanın Allah´a olan yakınlığını ve takvasını artırır. İnsanı manen ayakta tutar. Dosdoğru kılınan namaz, insanı çirkin işlerden korur. Faydalı işlere alışkanlık kazandırır. Fakirlerden, muhtaçlardan karşılık beklemeksizin, onlara yardım etmeye alıştırır. Yaptığının karşılığını yalnız Allah´tan bekler. Kuran´da, müminlerin namazlarında huşu içinde oldukları bildirilmiştir:
 “Müminler gerçekten felah bulmuştur. Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır.” (Müminun Suresi, 1-2)
 Bilinçsizce, düşünmeden, samimiyetle Allah´a yönelmeden yapılan ibadetlerin, süresi ve zorluğu ne olursa olsun, Allah katında herhangi bir değeri olmayabilir. İnsanın yaptığı ibadet onun Allah´a olan yakınlığını, takvasını artırıyor, tefekkür ve maneviyatını geliştiriyor, ahlakını güzelleştiriyor ve bu kişiyi kötülüklerden alıkoyuyorsa o zaman bu ibadetten Allah´ın hoşnut olması umulabilir.
 Yalnızca ahiret yurdunu arayan, dünyanın gerçek mahiyetini kavramış akıllı bir mümin, sonsuz azaptan kurtulmak ve cennette daha üstün derecelere ulaşabilmek için yaptığı her işi sonsuz hayatına etki edecek birer vesile olarak görür. Eline geçen, karşısına çıkan ecir fırsatlarını kaçırmaz. Bu fırsatları en bilinçli şekilde değerlendirir. Bunun sonucu olarak da ayette belirtilen felaha kavuşur.
 Rabbimiz, Kendi huzurunda durduğumuzda, yalnızca O´nu anmamızı, O´nu yüceltmemizi ve bütün eksikliklerden münezzeh tutarak O´nu birlememizi buyurmaktadır. Namazı dosdoğru kılmak da tüm bunları gerçekleştirmek için büyük bir fırsattır. Nitekim ayette Allah Kendisi´ni zikretmek için namaz kılınmasını buyurmaktadır:
 “Gerçekten Ben, Ben Allah´ım, Ben´den başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl.” (Taha Suresi, 14)

ALLAH KURAN´DA NAMAZI DOSDOĞRU KILMAYI EMREDİYOR

 Namaz, Allah´ın Kuran´da belirlenmiş vakitlerde farz kıldığı önemli bir ibadettir. İbadetlerini yerine getirmeyen insanlar, namaz kılmayı da genellikle yaşlılık dönemlerine bırakırlar. Halbuki namaz da tüm diğer ibadetler gibi son derece kolay yerine getirilebilecek bir ibadettir. Allah kulları için zorluk istemez.
 Allah´ın insanlara farz kıldığı ibadetlerde kolaylık kılması ise Allah´ın merhametinin ve şefkatinin bir göstergesidir. Buna rağmen, Allah´ın emirlerine uymayanların ise ahirette, güçlerinin yetmediğine veya zor geldiği için yapamadıklarına dair hiçbir mazeretleri olmayacaktır. (Allah´ın Kuran´da bildirdiği ve bir sorumluluk yüklemediğini belirttiği insanlar hariç olmak üzere)
 Her vakit ezanların sesini işitmesine ve namazın çok önemli bir ibadet olduğunu bilmesine rağmen kişi hala namazını terk edebiliyorsa, herhalde bu kişiye yaptığının günah olduğu anlatılmalıdır; anlatılmalıdır ki, belki bu korkutma onun hidayetine bir vesile olur.
 Dünyada kaybettiği ufak şeylere üzülen insan namazı terk etmekle çok şey kaybeder. Bu, kabre girince daha iyi anlaşılacaktır. Önemli olan ise bunu dünyada iken anlamaktır. Yarın çok geç kalmadan önce Allah´ın bu emrine kulak verin ve namazı dosdoğru ve devamlı kılın.
 Şunu belirtmek gerekir ki, Allah bir insan için neyi farz kılmışsa, o insan kulluk vazifesi olarak onu yapmakla yükümlüdür. Bunun karşılığında ise Allah´ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı umabilir. Ayetlerde namaz şöyle emredilir:
  “Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.” (Bakara Suresi, 110)
  “ ...Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah´a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz...” (Müzzemmil Suresi, 20)
 “Sana Kitap´tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah´ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut Suresi, 45)
             İman etmiş kullarıma söyle: "Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler." (İbrahim Suresi, 31)
     “Dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz.” (Nur Suresi, 56)
    "Gerçekten Ben, Ben Allah´ım, Benden başka İlah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl." (Taha Suresi,14)
     “ Namazı bitirdiğinizde, Allah´ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık ‘güvenliğe kavuşursanız´ namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü´minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.” (Nisa Suresi, 103)
      “Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. “ (Bakara Suresi, 43)
   “…Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah´a sarılın, sizin Mevlanız O´dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.” (Hac Suresi, 78)
   “´Gönülden katıksız bağlılar´ olarak, O´na yönelin ve O´ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.” (Rum Suresi, 31)
   “…Şu halde namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah´a ve O´nun Resulü´ne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mücadele Suresi, 13)
    Bir de: "Namazı kılın ve O´ndan korkup-sakının (diye de emrolunduk.) Huzuruna (götürülüp) toplanacağınız O´dur." (En´am Suresi, 72)
    “Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.” (Hud Suresi, 114)
    “Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti (namazda okunan) Kur´an´ı, işte o, şahid olunandır. Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur´an´la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.” (İsra Suresi, 78-79)

 Yine Kuran´a baktığımızda, peygamberlerin her devirde aynı temel ibadet ve inanç sistemini tebliğ ettikleri görülür. Tarih boyunca insanlara gönderilmiş olan peygamberler kavimlerine Allah´ın farz kıldığı namazı tebliğ etmişler, kendileri de hayatları boyunca bu ibadeti en güzel ve en doğru şekilde uygulayarak tüm müminlere örnek olmuşlardır. Bu yönüyle namaz, Allah´ın elçilerinin kavimlerine yaptıkları fiili bir tebliğ şeklidir.
 Kuran´da, peygamberlere namaz kılmalarının emredilmesi, onların bu ibadete verdikleri önem, bu ibadeti yerine getirmede ve korumada gösterdikleri titizlik, kavimlerine namaz kılmayı emretmeleri ile ilgili pek çok ayet yer alır. Ayetler şöyledir:
 Hz. İbrahim için:
 "Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım)… (İbrahim Suresi, 37)
Rabbim, beni namazı(mda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. (İbrahim Suresi, 40)
Hz. İsmail için:
"Halkına namazı ve zekatı emrediyordu..." (Meryem Suresi, 55)
İshak ve Yakup Peygamberler için:
"...onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik..." (Enbiya Suresi, 73)
Hz. Musa için:
“Gerçekten Ben, Ben Allah´ım, Ben´den başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl.” (Taha Suresi, 14)
 "Musa ve kardeşine şöyle vahyettik: ´...evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın... " (Yunus Suresi, 87)
Hz. Zekeriya için:
"O mihrapta namaz kılarken..." (Al-i İmran Suresi, 39)
 Hz. Şuayb için:
"Dediler ki: ´Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?´..." (Hud Suresi, 87)
 İsa Peygamber Allah´ın kendisine olan emirlerini sayarken şöyle der:
"...hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti" (Meryem Suresi, 31)
Hz. Lokman oğluna:
"Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma´rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. (Lokman Suresi, 17) diye öğüt verir.
 Mümin kadınlara örnek olarak gösterilen Hz. Meryem´e de namaz kılması emredilmiştir:
“Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et.” (Al-i İmran Suresi, 43)
 Bu hak dinin temel ve değişmez hükümleri bir ayette şöyle tekrarlanır:
“Oysa onlar, dini yalnızca O´na halis kılan hanifler (Allah´ı birleyenler) olarak sadece Allah´a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.” (Beyyine Suresi, 5)