Peygamberimiz (sav) efendimizin dünyaya teşrif edişinin seneyi devriyesi, çeşitli etkinliliklerle yurt içinde ve yurt dışında “kutlu doğum haftası” adıyla bir haftalık süreyle kutlanmaktadır. Bu seneki Kutlu Doğum Haftası “Hz.Peygamber ve Güven Toplumu” olarak işlenecektir. Aslında efendimizin dünyaya gelişinin kutlanması, onun anılması demektir. Efendimizi anmak, onu anlamaktan geçer. Peygamberimizi anlamak için de Kur´an-ı Kerime müracaat etmemiz gerekiyor.
Yüce Mevla´mız onun hakkında “ And olsun, size kendi içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki,sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.. O, size çok düşkündür. Müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir” buyurmuştur. Tövbe, 128. Müminlerin elem ve kedere düşmesini istemeyen, ümmetine çok düşkün, merhametli ve şefkatli olan bir Peygamberin ümmeti olmak, önemli bir değerdir. Bunun bilincinde olmak gerekir.
Dini tebliğ ederken vahyi ilahiye dayanarak konuşan efendimizin insanlara verdiği mesajlarda pek çok faydalar ve hikmetler vardır. Özellikle Müminlere verdiği öğüt ve nasihatlerde ümmetinin birliği, beraberliği, huzur ve güvenliği açısından pek çok yararlar mevcuttur. Bu bakından Peygamberimizi anlamak gerekiyor. Onu anladığımız zaman, Yaratanımızı anlamış olacağız. Zira Allah Kur´anında, De ki:” Eğer Allah´ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” buyurmuştur.
Ali – İmran, 31. Peygamberimize itaat etmek, onu sevmek, ahlakına göre yaşamaya çalışmak, bizleri Allah´ın sevgisine, rızasına hoşnutluğuna götürür. Bu hal, düşünce ve duygularımızın, söylem ve eylemlerimizin, sağlıklı olmasını sağlar. Kur´ani ve peygamberi bir hayatla buluşmaya vesile olur. Peygamberimizin ahlakı da kur´andır. Yüce Allah (Habibim) “ Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” buyurmuştur. Kalem, 4.
En güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim buyuran Peygamberimizin söz ve nasihatleri, davranış ve hareket tarzları genelde insanlık, özelde bizler için büyük önem arz etmektedir. Dünyevi huzur ve güven, ahiret mutluluğu, ancak efendimizin ahlakında buluştuğumuz zaman oluşacaktır. Her zaman ve zeminde, onun sünnetini anlayarak yaşamaya, söz ve nasihatlerini eyleme dönüştürmeye çok ihtiyacımız vardır. Peygamberimiz “ Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyi. Ey Allah´ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümanın üç günden fazla (din)kardeşi ile dargın durması helal olmaz” buyurmuştur. Buhari,Edep, 57.
Birliğin temelinde, saygı ve sevgi, hoş görü, hüsnü zan sahibi olmak vardır. Kıskançlığın, su-i zannın, sübjektifliğin, egoizmin olduğu yerlerde dirlikten, beraberlikten, muhabbetten paylaşımdan söz etmek oldukça zor olsa gerek. Peygamberimiz (sav) efendimiz diğer bir hadisinde, “ İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zamanbirbirinizi seveceğiniz bir şeyi size haber vereyim mi?. Aranızda selamı yayınız” buyurmuştur. Müslim, İman, 93. Genelde dünya insanlığının biri diğerine zarar vermeden karşılıklı güven içinde hayatlarını idame ettirebilmeleri için Peygamberimiz (sav) efendimizin ilahi mesajına kulak vermeleri önem arz etmektedir.
Dünya sahnesinde yer bulmuş ve terakki göstermiş bütün milletlerin en önemli gücü, birlik ve beraberlik ruhu olmuştur. Bu nedenle bir memleketi oluşturan fertlerin, vatan düzleminde, kader birliği yapabilmesi, inançtaki ferdi ahlakiliğin toplumsal hayata taşınmasına bağlanmıştır. Uzun yıllar düşmanlığın pençesinde birbirleriyle mücadele eden Evs ve Hazrec  kabileleri arasında kardeşliğin tesis edilmesi, müslümanların kendi aralarında; Müslümanlarla Yahudiler arasında akdedilen Medine Vesikası da aynı vatanı paylaşan farklı dinlere mensup topluluklar arasında toplumsal birlik ve düzenin uygulama usullerini gösteren müşahhas örneklerdir. Arada bir zuhur eden hadiselerin gerginliğe sebebiyet vermeden Allah Resulü (sav) tarafından çözüme kavuşturulmuş olması, toplumsal vahdetin korunma yöntemini gösteren esas referanstır. O nedenle dirlik ve düzen kurulurken de, arada bir baş gösteren meseleler çözülürken de müracaat yeri, kardeşliği imanla ilişkilendiren ilahi buyruklara dayanan Allah Resulü (sav)´nün uygulamaları olmalıdır.   

Bir toplumda birlik ve beraberliğin sürdürülebilirliği, Allah´a ve Resulü´ne itaate; çekişmeyi ve kavgayı terk etmeye,  toplum menfaatlerinde şahsi menfaatleri, beşeri ilişkilerde rüşvet ve iltiması, ticarette karaborsacılığı, tefeciliği ve hileli alış verişi terk etmeye, başkalarına ve kamuya ait malları zimmete geçirmemeye, sövmemeye, dövmemeye, gıybet etmemeye, kalp kırmamaya, anlaşmazlıkları hakkaniyetle çözmeye, başkalarını da değerli ve saygın görmeye, güzel isimlerle hitap etmeye, bütün ilişkilerde nezaket ve iyi niyet ilkesine riayet etmeye,  zandan sakınmaya, başkalarıyla duygudaşlık yapmaya, özel hayatın gizliliğine riayet etmeye, hiç kimseyi çekiştirmemeye, söz taşımamaya, insanları yapmadıkları şeylerle itham ve ilzam etmemeye bağlanmıştır.
Birlik ve beraberliğin tesisine yönelik İslam´ın getirmiş olduğu bütün kurallar, hayata anlam katar, irade özgürlüğünü tesis eder, mutluluğu temin eder ve sorumluluk bilinci aşılar. Sorumluluk ise iradenin Kur´an ve Peygamber uygulamalarıyla eğitilmesini, hep söz ve davranışlarda beliren taşkınlıkların, ahlaki erdemlerin şekillendirdiği muaşeret kurallarıyla törpülenmesini gerektirir. Yeryüzünde insana yaraşır onurlu yaşam düzeninin tesisine yönelik medeniyet inşası ancak bu şekilde mümkün olabilir.

Müslüman olarak bizlerin de aile yuvalarımızda huzur, güven, sevgi ve saygının yerleşmesi, toplumsal mutluluğun, birlik ve beraberliğin,  kaynaşma ve dayanışmanın daim olması için efendimizin ahlakını örnek alıp yaşamalıyız. Peygamberimiz (sav) efendimizin kutlu doğumunun dünya insanlığı ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını, Ülkemizin dirlik ve düzeninin, bireyleri arasında kardeşliğin daim olmasını Yüce Allah´tan niyaz ederim.