Bizim memlekette hiçbir şeyden memnun olmayan,
lümpen, basit, görgüsüz ve cahil bir kesim var. O
kesime “memnuniyetsizler tayfası” adını verdim.
Öyle ki bu tayfa, yapılan hiçbir hizmetten memnun olmazlar.
Sunulan hiçbir hak ve özgürlük onları açmaz, tatmin etmez.
Daima ideolojik düşünür, ideolojik konuşur, ideolojik giyinir, neticede ideolojik yaşarlar.
Hiçbir konuya objektif bakmaz, bakamazlar. Çünkü cürümleri yetmez.
Tarafsız düşünüş, onlara birkaç gömlek fazla gelir. Varsa yoksa kendi istekleri! Bir elini yumrukla havaya kaldırıp slogan atarlar, diğer eliyle Polis arabasını taşlarlar. Tüm yapabildikleri bu… Başka bir marifet beklenemez kendilerinden. Vatana-millete hizmet mi? Asla! Yakıp yıkarlar. Kırılmadık cam, sökülmedik kaldırım taşı, taşlanmadık bankamatik bırakmazlar. Ertesi gün aynı bankamatikten, bu devletin verdiği burs ücretini çekerler. Utanmazlar ki! Sorsan, ülke için yapıyorlar her şeyi. Bütün her şey “özgürlük” uğruna…
Onların düşüncesine katılırsan aydın, demokrat ve ilericisin. Senden akıllısı yok. Katılmazsan koyun, sömürülen toplum veya gericisin. Ve senden geri zekâlısı da yok. Ama şu hususu atlıyorlar; bu milletin, onların “özgürlük” anlayışına, kuru sloganlarına ihtiyacı yok. Ve olmayacak da. Bunun için kimseye gerek de yok, görev veren de…
Hızlı tren yapılır. Ağız burun bükerler. İlk seyahati onlar yaparlar.
Metro yapılır, demedik laf bırakmazlar. İlk binen onlar olur.
Ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak üzere baraj yapılır, “nükleer santral istemiyoruz” diye çıkışırlar. Hâlbuki barajlar sudan enerji üretir, nükleer santral atomdan… Bilmezler. Ne ezberletilmişse onu konuşurlar. Baz istasyonu istemezler, hepsinin elinde son model cep telefonu. Ha bir de megafon, evet megafon. Onların en önemli öğesidir. Al elinden, konuşamazlar. Konuşurken de, daima kâğıttan okurlar. İki kelimeyi akılda tutamazlar. Acınılası yani. Ve elbette onlar birer “hürriyet kuşuydu”. Onlar birer “demokrasi abidesiydi”.
Onlar, bir kısım medyanın şişim şişim şişirdiği, ne oldum delisi, “özgürlük” budalasıydılar.
Yol yapılır, sözde ağaçlar kesiliyor diye iş makinelerini taşlar, görevlileri döverler.
Ama hayatlarında, bir fide dahi dikmezler.
Dikseydiler bunu yapmazdılar.
TOMA´ları Molotoflar, Polis´e, bu devletin Polis´ine saldırırlar.
Sövmedik devlet adamı bırakmaz, yazılmadık duvar. Ama bir kez olsun vergi vermezler belki, şu ülkeye. Bir kez bile! Ama vatandaşın vergisiyle yapılan yolu, kaldırımı, durağı sökmek onların kolayına gelir. Onlara çünkü her şey bedava; içki bedava, para bedava, zina bedava “Beyin Bedave...”
Çoook vatansever ya bu arkadaşlar. Ülkesini, milletini pek düşünüyorlar.
Düşüne düşüne, kafalarında fosfor bırakmıyorlar. Kendilerini sokağa dökenler suçsuzmuş. Hıh! Kandırıldıklarını kabul etmeyip, bir de utanmadan Polis´i suçluyorlar. Vatandaşın arabasını kundaklıyorlar. Devrilmedik sokak lambası bırakmıyorlar, delinmedik tabela. Yakılmayan trafo… Ancaaak bu milletten çürük not alıyorlar, haberleri yok. Her şey refahımız için sözde. Her şey “özgürlük” için… Öyle mi? Ya bunlar demokrasinin ne olduğunu bilmiyor, ya da bize yanlış anlatmışlar. Onlara göre her şey hür, kaliteli yaşam, daha güçlü Türkiye yani bu yurttaşlar için, gerisi palavra. Hâlbuki asıl bunlarla yurttaşların, özgürlük alanını işgal ediyorlar, ondan bahseden yok. Hepsi baskıya karşı direnen, o çetin, o zorlu, o karanlık şartlarda ülkesini savunan, birer vatan erleriydi demi? Heyhat! Çünkü onlar birer “kahraman”dı demi? Kime karşı kahraman? Neye karşı kahraman? Polis´e taş atmada mı, yakıp yıkmada mı? Milletin malına zarar vermede mi?
Şu devleti uğrattıkları maddi-manevi zararda mı?