Başkan Ayar açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Türk Ulusunu ayağa kaldırıp azim ve kararını harekete geçirerek yoktan var ettikleri dünyanın en haklı, en ahlaklı, en namuslu devletidir.
29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değil; Türk Milletinin zihinsel, kültürel ve toplumsal olarak ayağa kalkışıdır.
Cumhuriyet, yalnızca bir rejim değişikliği değil; köhnemiş dogmaların, çağdışı kalıpların yıkılıp yerine aklın, bilimin ve halkın iradesinin yerleştirildiği büyük bir Kültür devrimidir.
Cumhuriyet, “Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Türk Milletinindir” ilkesini esas alan, tüm yurttaşların eşitliğine dayanan ve laikliği temel alan bir yönetim biçimidir.
Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” özdeyişi, bir öğüt değil; bir çağrıdır. Aydınlık yarınlara giden yolun haritasıdır.
Cumhuriyetin ilanıyla başlayan bu büyük dönüşüm, yalnızca bir siyasal değişim değil; toplumsal devrimler zinciridir. Her biri, halkı cehaletten, eşitsizlikten, Ortaçağ karanlığından kurtarmayı ve Ekonomi, Eğitim, Sağlık, Hukuk gibi hayatın her alanında çağdaş Türkiye’yi hedefleyen, bilinçli bir adımlardır.
30 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilk gününde Cumhuriyetin ilk başbakanı İsmet İnönü’ye yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Bize, geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı,
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği bir görev bu.
Özgür bir toplum oluşturmak zorundayız.
Çağdaşlaşmak, bu idealleri gerçekleştirmek zorundayız.
Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun”
Milli Mücadele döneminde olduğu gibi yine bütün yokluk ve yoksunlukları aşmak gerekiyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist Devrim kadrolarının varlık nedenleri ve boyun borçlarıydı.
Emperyal sömürü düzeninin çarkını da kırdılar, Sarayı da tepelediler, Hilafeti de kaldırdılar. Eğitim birliğini ve laik bilimsel eğitimi gerçekleştirip, üniversite reformunu hayata geçirip, tekke ve zaviyeleri kapatıp, bütün tarikatları yasaklayarak cehaletle savaşı da kazandılar. Halkı kitap, kütüphane ve müze ile de buluşturdular. Viran olmuş memleketi imar da ettiler. Demiryollarını, limanları, madenleri de devletleştirdiler. Misyoner okullarını da kapattılar. Aşı ve ilaç üretip salgın hastalıkları da bitirdiler. Borçları da ödediler. "Her fabrika bir kaledir" şiarıyla 46 fabrika kurup Türkiye'yi uçak üreten bir sanayi ülkesi ve "köylü milletin efendisidir" anlayışıyla kendini doyuran 7 dünya ülkesinden biri yapmayı da başardılar...
Devleti hep namusla, liyakatle, akıl ve bilimle yöneterek az zamanda çok ve büyük işler yaptılar. Hırsıza, yolsuza, talancıya, dolandırıcıya, şeriatçıya, gericiye göz açtırmadılar. Emperyalizme uşaklık etmeye, nüfuz ticareti yapmaya, millet malına çökmeye kalkan soysuzlara dünyayı dar ettiler, ocaklarını söndürdüler. "Milletvekili sadece milletvekilliği yapar, iş takipçisinden, komisyoncudan, din istismarcısı yobazdan milletvekili olmaz" dediler.
Böyle oldu "Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesi" ve böyle yaratıldı Cumhuriyet Mucizesi… O nedenle tükenmez; Türk Milleti'nin Atatürk Sevgisi...
Kurtarıcı ve kurucu önderini maalesef çok erken kaybetti Türkiye. 10 Kasım 1938'in hemen ardından gelen 2. Dünya Savaşı yıkımının etkisiyle 1950'den itibaren işbaşına gelen ve halen devam eden sağ iktidarlar döneminde Atatürk'ün akıl ve bilim yolu ile başarısı kanıtlı Kemalist Devlet anlayışı terk edildi. Aydınlanma Devrimleri görmezden gelindi. Laik, bilimsel, kamusal ve ücretsiz eğitim yozlaştırıldı, eğitim birliği berhava edildi, tarikatlara ve imamlara teslim edilen okullar tekkeye, zaviyeye döndürüldü. Toplumcu kamucu sağlık sistemi ticarileştirildi, hastaneler ticarethane, hastalar müşteri oldu, yerli ve milli aşı ve ilaç üretimi sıfırlandı. Üretim ekonomisinden vazgeçildi, 126 ülkeden tarım ürünü ithal edilmek zorunda kalındı. Yargı Bağımsızlığı, Hukukun Üstünlüğü ve Kuvvetler Ayrılığı ilkeleri yok sayıldı. Geçici sığınmacı kılıklı ne oldukları belli milyonlarla demografik yapımız tarumar edildi. Demokrasi tramvay bellendi. Orduya siyaset sokuldu. Devlet "Şahsım Devleti" ne dönüştürüldü. “Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap…”düşürüldü.
Geldik bugüne!
"İşte bu ahval ve şerait içinde dahi" vazifemizin bilincindeyiz. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Kemalizm'in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti'ne ulaşacağız, söz veriyoruz.
Cumhuriyetimizin 102. yaşı kutlu olsun.
Saygılarımızla.”

Kaynak: BÜLTEN