Türkiye'nin çevresinin adeta bir ateş çemberiyle kuşatıldığını belirten Erdoğan, bölgede güç dengelerinin yeniden şekillendiğini ifade etti. Her gün yeni bir krizle karşı karşıya kalındığını söyleyen Erdoğan, kural temelli uluslararası sistemin yerini “kimin gücü kime yeterse” anlayışının aldığını vurguladı.
Gazze'deki insanlık dramına dikkat çeken Erdoğan, İsrail'in saldırılarının sadece bölgeyi değil, Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirdiğini belirtti. Netanyahu'nun uyguladığı politikaların soykırım boyutuna ulaştığını savunarak, Netanyahu’nun Hitler’i bile geride bıraktığını dile getirdi. Avrupa’daki Holokost sürecinde dahi Gazze’deki kadar korkunç görüntüler görülmediğini belirten Cumhurbaşkanı, bebeklerin açlıktan öldüğü bir ortamda sessiz kalmanın mümkün olmadığını söyledi.
Suriye’deki saldırıların, Karadeniz’deki çatışmaların ve bölgedeki tüm istikrarsızlıkların Türkiye açısından yakından takip edilmesi gereken gelişmeler olduğunu kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin kimsenin iç işlerine karışmak gibi bir hedefi olmadığını, barış ve istikrar istediğini dile getirdi. Buna rağmen gerekli tüm tedbirlerin alınmasında kararlı olduklarını söyledi. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların acısını kendilerinin de hissettiğini belirtti.
Savunma sanayiine yönelik açıklamalarda da bulunan Erdoğan, yerli ve milli üretimin önemine vurgu yaptı. Geçmişte yaşanan ambargolar ve dışa bağımlılığın Türkiye'yi bu alanda kendi kaynaklarını geliştirmeye ittiğini söyledi. Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası yaşanan ambargoları hatırlatarak, telsiz gibi temel iletişim araçlarının dahi Türkiye’ye verilmediğini, Esad ile yaşanan gerilimde de destek göremediklerini belirtti. Dışa bağımlılığın zararlarını gördükçe savunma sanayiinde yerli üretime yöneldiklerini ve bu alanda ciddi mesafeler kat ettiklerini aktardı.
Savunma sanayiinde yerlilik oranının yüzde 80’in üzerine çıktığını, 20 milyar doları aşan ciroya ulaşıldığını belirtti. SİHA'ların dünya genelinde büyük yankı uyandırdığını, Türkiye'nin kendi savaş gemisini tasarlayan ve üreten sayılı ülkelerden biri olduğunu ifade etti. Türkiye'nin savunma ihracatında dünyanın en büyük 11. ülkesi konumuna geldiğini, 2024 yılında savunma ve havacılık ihracatının yüzde 29 artarak 7 milyar 154 milyon dolara ulaştığını söyledi.
Yakın gelecekte rekabet gücünün daha da artacağını, Türkiye'nin en büyük avantajlarından birinin nitelikli ve dinamik insan kaynağı olduğunu dile getirdi. Savunma ve güvenlik alanındaki bu başarıların ardında emek veren tüm kurum, firma ve bireyleri tebrik ettiğini belirtti. Türkiye’nin tam bağımsızlık hedefi doğrultusunda emin adımlarla ilerlediğini ve savunma yatırımlarıyla hem dostlara güven hem de düşmanlara caydırıcılık sağlayan bir ülke olmaya devam edeceğini söyledi.