BBC News Türkçe'nin haberine göre yaklaşık bir yıl önce İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya ve Ermenistan, Filistin’i tanıyan ülkeler arasına katıldı.
Fransa’nın da bu ülkelere dahil olmasıyla birlikte, Birleşmiş Milletler'e üye 193 ülke arasında Filistin’i tanıyanların sayısı 149’a ulaşacak.
Filistin’in devlet statüsünü tanıma kararları, Filistinli yetkililer tarafından olumlu karşılandı.
Bu kararı alan ülkeler, tanımanın İsrail-Filistin barış sürecine katkı sağlayacağını savunuyor.
Öte yandan İsrail, Filistin’in devlet olarak tanınmasına kesin bir şekilde karşı çıkıyor ve böyle bir oluşumun İsrail’in güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu öne sürüyor.
Her ne kadar Filistin’i devlet olarak tanımak çoğu zaman sembolik bir adım olarak değerlendirilse de, bu tanımanın sınırlar ve başkent gibi somut unsurları da içerdiği vurgulanıyor.
Filistin'i devlet olarak tanıyanlar ve tanımayanlar
Günümüzde, Birleşmiş Milletler’e (BM) üye 193 ülkeden 148’i Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıyor.
Bu ülkeler arasında, BM bünyesindeki 22 üyeli Arap Grubu, 57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı ve 120 üyeli Bağlantısızlar Hareketi de yer alıyor.
Türkiye, 15 Kasım 1988’de sürgünde ilan edilen Filistin Devleti’ni tanıyan ilk ülkeler arasında bulunuyor.
Buna karşın, aralarında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya, Hollanda, İtalya, Portekiz, Finlandiya, Danimarka, İsviçre, Belçika, Yunanistan, Japonya, Güney Kore, Myanmar, Eritre, Tayvan, Yeni Zelanda, Panama ve Kamerun’un da bulunduğu 40’tan fazla ülke Filistin’i devlet olarak tanımamaktadır.
Mayıs 2024’te Avustralya, iki devletli çözüme katkı sağlamak amacıyla Filistin’i tanımayı değerlendirdiğini açıkladı. Aynı dönemde İspanya, Norveç ve İrlanda, Filistin’i devlet olarak tanıma kararlarını kamuoyuna duyurdu.
Bu üç ülkenin kararı öncesinde, Avrupa'dan yalnızca dokuz ülke Filistin’i devlet olarak kabul etmişti. Bu ülkelerin büyük kısmı, 1988’de hâlâ Sovyet Bloku’na bağlı oldukları dönemde bu tanımayı gerçekleştirmişti.
İspanya, Norveç ve İrlanda’nın bu yöndeki açıklamalarından birkaç hafta önce, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’e daha fazla hak ve ayrıcalık tanıyan ve BM üyeliğinin yeniden değerlendirilmesini öneren bir tasarıyı kabul etmişti.
Ancak Nisan ayında, ABD bu süreci engellemek amacıyla, Filistin’in BM’ye tam üyeliğini öneren tasarıyı Güvenlik Konseyi’nde veto etti. Buna rağmen Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi ABD’nin yakın müttefikleri de dâhil olmak üzere 12 ülke tasarıya destek verdi.
Eğer bu öneri, Cezayir’in sunduğu şekliyle Güvenlik Konseyi’nde kabul edilseydi, BM Genel Kurulu tarafından oylanabilir ve üçte iki çoğunlukla yürürlüğe girebilirdi.
BM Güvenlik Konseyi’nde bir tasarının geçebilmesi için, beş daimi üye olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’den hiçbirinin veto hakkını kullanmaması gerekiyor.
Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas, ABD’nin vetosunu etik dışı olarak nitelendirirken, İsrail söz konusu tasarıyı utanç verici olarak tanımladı.
Oylama sonrası ABD'den yapılan açıklamada ise, iki devletli çözümün hâlâ desteklendiği belirtildi. Vetonun, Filistin’in tanınmasına doğrudan bir karşı duruş olmadığı; ancak bu tür bir tanımanın doğrudan taraflar arasında gerçekleşecek müzakerelerle mümkün olabileceği vurgulandı.
Filistin'i tanımayan ülkelerin 'gerekçesi' ne?
Filistin'i bir devlet olarak tanımayan ülkeler, bu tutumları genellikle "İsrail'le müzakere sonucu varılmış bir anlaşmanın olmamasıyla" açıklıyor.
Londra Ekonomi Okulu'ndan (LSE) Prof. Fawaz Gerges, "ABD Filistin devletinin kurulmasını sözde destekler gibi yapmasına rağmen, İsrail ile Filistin arasındaki doğrudan müzakerelerde ısrarcı olarak, aslında İsrail'e Filistin'in özerkliğini veto etme hakkı tanıyor" diyor.
1990'larda başlayan barış görüşmelerinde iki devletli çözüm bir hedef olarak belirlendi. Buna göre İsrailliler ve Filistinliler iki ülke olarak yola devam edebilecekti.
Ancak 2000'lerde görüşmeler yavaşladı ve 2014'te durma noktasına geldi.
Sınırlar, Filistin devletinin yapısı, Kudüs'ün statüsü ve 1948-49 savaşı sonrası Filistinli sığınmacıların akıbeti gibi zorlu konular masada çözümsüz kaldı.
İsrail, Filistin'in BM üyeliği talebinin kesin olarak karşısında duruyor.
İsrail'in BM Büyükelçisi Gilad Erdan, bugün bu talebin onaylanmasının "7 Ekim'deki Hamas saldırıları sonrası terörü ödüllendirmek olacağını" söyledi.
İsrail'in müttefiki ülkeler, Filistin'i devlet olarak tanımaları halinde ilişkilerinin zedeleneceğini biliyorlar.
İsrail'in destekçisi konumundaki kimi ülkeler, Filistin'in 1933 Montevideo Sözleşmesi'nde belirlenen devlet olma kriterlerini karşılamadığını ileri sürüyor.
Filistinliler BM'de nasıl temsil ediliyor?
2011 yılında Filistin, Birleşmiş Milletler’e tam üyelik başvurusu yaptı. Ancak başvuru, BM Güvenlik Konseyi’nde yeterli desteği bulamadığı için oylamaya sunulmadı.
Bir yıl sonra, 2012’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, Filistin’e “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verildi. Karar, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde memnuniyetle karşılandı.
Yeni statü, Filistin Yönetimi’ne Genel Kurul görüşmelerine katılma hakkı tanırken, oy kullanma yetkisi vermiyor.
Söz konusu gelişme, Filistin’in uluslararası kuruluşlara üyelik başvurusu yapabilmesinin de önünü açtı. Bu kurumlar arasında Uluslararası Ceza Mahkemesi de yer alıyor.
Washington'daki Orta Doğu Enstitüsü'nden Khaled Elgindy, "BM'ye tam üye olmak Filistinlilerin diplomatik kademesini yükseltebilir ve tasarı sunma, Genel Kurul'da oy hakkı gibi hakların önünü açabilir. Ancak bunların hiçbiri iki devletli çözümü getirmez. Bu yalnızca İsrail işgalinin bitmesiyle gerçekleşebilir" yorumunu yapıyor.
SOAS Londra Üniversitesi'nde kalkınma çalışmaları profesörü olarak çalışan Gilbert Achcar, BM'ye tam üyeliğin sembolik bir zafer olarak kalacağını kaydediyor. Achcar, "güçsüz bir Filistin Yönetimi" ve işgal edilen bölgelerin varlığı altında "bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin hala çok uzak olacağını" savunuyor.