Yüce dinimiz İslâm, insanın kendi kendisini öldürmesini, en büyük bir günah saymıştır. İnsanın canı kendisine emanettir.Hiç kimse kendi canının sahibi değildir. Hiç kimse kendisi üzerinde dilediği şekilde tasarruf etmeye yetkili de değildir. Bütün semavî dinlerin günümüze kadar taşıdığı ortak özelliklerinden birisi canı korumaktır.Bu, insan oğluna yüklenen önemli bir sorumluluktur. İnançlı insanlar bu sorumluluğun idraki içinde olduğu içindir ki en ağır hayat şartları karşısında bile böyle bir yola başvurmamışlar ve de vuramazlar.Çünkü inançlı olan kimseler canı korumanın imanın gereği olduğuna inanmışlardır. İnsanın canına kıymaya karar vermesi hiç kolay bir
şey değildir. Elimize küçük bir iğne veya diken battığında bile acısını hissedebiliyorsak, yaşamımıza son verecek kadar elemverici bir davranışı gerçekleştirmek için büyük etkenler veya ciddi rahatsızlıklar olması gerekir. O halde neden intihar eder insan? Yapılan araştırmalara göre intiharlar daha çok ailevî problemler, öğrenimbaşarısızlığı, ekonomik sorunlar, ağır hastalıklar, duygusal ilişkiler gibi nedenlere bağlıdır.Bütün bunlar kişinin kendisini çaresiz ve ümitsiz hissettiği sıkıntılı hayat şartlarıdır.Bu durumda kişiyi çaresizliğe ve ümitsizliğe sürükleyen, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu kendisine unutturan asıl faktör nedir? Bu sorunun cevabı sanırım ki yaratılışımızda gizlidir. Şöyle ki: İnsan, beden ve ruhtan müteşekkildir. Her ikisinin de hayatiyetini sürdürebilmeleri için beslenmeleri gerekir.Beden hava, su, besin gibi maddî gıdalara ihtiyaç duyarken, ruhumuz manevî besinlere muhtaçtır. Yalnız maddî ihtiyaçlar temin edilip,manevî hayat beslenmezse, zayıflar hatta gittikçe söner. Böylece beden ile ruh arasındaki denge bozulur. İhtiyacımız olanmanevî gıdalardan en gereklisi ise muhtemel her olay karşısında sığınılabilecek, gücü sonsuz olan, inanılacak en üstün varlığa güvenmek ve inanmaktır. İnsan oğlu en sıkıntılı anlarında ona çıkış yolunu ilhamedecek ve onu rahatlatacak tek varlığın onu yoktan var eden ve ona bir imtihan vesilesi olarak varlığı ve yokluğu yaşatanCenab-ıAllah (c.c.) olduğunu anlarsa manevi yönden rahatlayarak huzura kavuşacaktır.Böylece her şeyin bittiğini değil işe yeniden başlaması gerektiğini anlayacaktır. Çünkü Allah (c.c.), her şeye kadir ve mutlak bir varlıktır İşte böyle bir varlığı güvence olarak kabul edip,O’na teslimolan insan, çevresinde olup biten, kendisini sarsabilecek her türlü hadiseye karşı sabır ve metanet gösterir.Bunun tamtersi olanmanevî boşluk ise, dünyasal hiçbir değerin, başarının dolduramayacağı bir durumdur. Kişi her şeye sahip olabilir, mutlu olmak için her yolu deneyebilir fakatmanevî olarak boş, ruhsal olarak aç ise ne mutluluğu ne de huzuru yakalayabilir. Aksi halde ruhsal doyumdan yoksun kalan ve yaratılışı gereği özünde olan inanma duygusu yeterince kendisini tatmin etmeyen insan manevî bir boşluğa düşecek ve bu boşluğu dolduramadığında da çıkış yolu olarak intiharı seçecektir.
Peki intihar nedir? İntihar; "İnsanın kendi hür iradesiyle ölümü seçip istemesi ve sonuçlarını bilerek kendisini öldürmesi" olarak tanımlanmakta, diğer bir ifadeyle “insanın yaşamına son vermek amacı ile yaptığı ve ölümile sonuçlandırdığı patolojik bir davranış" olarak yorumlanmaktadır. Dini ıstılahta ise İntihar; Yüce Allah (c.c.)`ın yaratmış olduğu cana kıymaktır. Bu yüzden de büyük günahlardandır. İnsana canı veren Cenab-ı Allah olduğu gibi, onu almaya yetkili olan daO`dur. İntihar etmenin haramlığı ve ahiretteki tehlikesi ayet ve hadislerle sabittir. Kur`an-ı Kerîm`de; Nisa süresi 29. ayette şöyle buyurulur: "Ey iman edenler,mallarınızı aranızda karşılıklı
rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. ŞüphesizAllah size karşı çok merhametlidir." [1] (Nisa: 4/29), Ayette, fiilen cana kıyma anlamı yanında,Allah`ın haram kıldığı şeyleri işlemek, günahlara dalmak ve başkalarının mallarını batıl yollarla yemek suretiyle kendisine yazık etmek, ahiret hayatınımahvetmek anlamı da vardır. [2] (Ibn Kesîr,Tefsîru`l-Kur`anı`l-Azım, Istanbul 1985, II, 235),Amr b. el-As (r.a), Zâtu`s-Selâsil seferinde ihtilâmolmuş, hava çok soğuk olduğu için, su bulunduğu halde, ölüm korkusundan
dolayı teyemmümle namaz kıldırmıştır.DurumunuHz. Peygamber`e iletirken, yukarıdaki ayete göre amelettiğini söylemiş ve Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Amr`ın
bu yaptığını tasvip etmiştir. [3] (Ebu Dâvud, Tahâre, 124; Ahmed b. Hanbel, IV, 203). Nisa süresi 30.Ayette de şöyle buyurulur: "Kimhaddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem
ateşine atacağız. Bu, Allah’a pek kolaydır." [4] (Nisa: 4/30),YineNisa süresi 93.Ayette de şöyle buyuruluyor: "Kim de bir mü’mini kasden öldürürse, onun cezası, içinde devamlı kalmak üzere, cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lânet etmiş ve büyük bir azab hazırlamıştır." [5] (Nisa: 4/93), Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, intihar etmenin büyük bir günah olduğunu pek çok hadîs-i şerîflerinde haber vermiştir. Bu konuda şöyle buyurmaktadır: Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: Kimkendisini dağdan atarak intihar ederse o cehennemlik olur.Orada ebedî olarak kendini dağdan atar.
Kim zehir içerek intihar ederse, cehennem ateşinin içinde elinde zehir olduğu halde ebedî olarak ondan içer.Kimde kendisine demir saplayarak intihar ederse, cehennemde ebedî olarak o demiri karnına saplar." [6] (Buhari, Tıbb 56, III, 32; Müslim, İman 175, I, 103-104; Tirmizi, Tıbb 7, IV, 386). Başka bir Hadîs-i Şerif`te ise şöyle buyurulur: "Kendini boğarak öldüren kimse, Cehennem için boğmuş olur. Kendini vuran kimse, Cehennem için vurmuş olur." [7] (Buhârî, Cenâiz
84), Demek oluyor kimü`min te`sirinde kaldığı dünyevî bir hâdisenin zorluğuna tahammül edemeyip böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemelidir. Ziramü`minin nazarında dünyanın en büyük ve en kötü hâdisesi bile, âhiret mes`elesi yanında büyük sayılmaz, korkutucu olmaz. Dünya nasıl olsa fânidir, gelip geçicidir. Dayanılmaz zannedilerek insanı intihara zorlayan hâdiseler, birmüddet sonra aslında hiç o derece üzülmeye değmediği ortaya çıkabilir, zamanla unutulur, yerine yeni mes`eleler zuhur eder. Sabrın, musibetin geldiği ilk anda gösterilmesinin hikmeti de buradadır. İmanlı insanlar böyle fâni ve geçici şeyleri, geçmeyecek elemve keder sanarak onların altında ezilmezler. Bu da geçer yahu, diyerek sabır göstererek sabrın sevabını kazanmaya çalışırlar. Böylece omusibetli hâli haklarında rahmete çevirirler. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de; “Yedi helâk edici şeyden sakınınız. Bunlardan biri de, haklı durumlarmüstesna, Allah’ın haramkıldığı bir cana kıymaktır…” [8] (Buharî ,Vesâya, 23, III;Müslim, İman, 144, I, 91), şeklindeki ifadeleriyle öldürmeyi büyük günahlar içerisinde saymıştır.Gerek zikredilen hadiste gerekse yukarıda geçen ayetlerde kişinin başkasını öldürmesi yasaklanmakla birlikte kendi canına kıymasına da işaret
edilmiştir. İntihar geçmiş ümmetlerde de yasaklanmıştır. Cündüb b. Abdullah`tan Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz`in şöyle dediği nakledilmiştir: "Sizden önceki ümmetlerden yaralı bir adamvardı. Yarasının acısına dayanamayarak, bir bıçak aldı ve elini kesti. Ancak kan bir türlü kesilmediği için adamöldü. Bunun üzerine Cenâb- ı Hak; kulum can hakkında benim önüme geçti, ben de ona cenneti haram kıldım, buyurdu." [9] (Buhârî, Enbiyâ, 50), Görüldüğü gibi İslam’ın intihar olaylarına bakış açısı net ve kesindir. Hangi şartlar altında olursa olsun, intihar kesinlikle yasaklanmıştır. İnsan ne kadar büyük acılar yaşarsa yaşasın hayatına son vermesi meşru bir yol değildir. Böyle bir hak ve yetkiye de asla sahip değildir.Mü`min etkisinde kaldığı dünyevî sıkıntıların zorluğuna tahammül etmeli, böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemelidir. Cana kıymanın bu kadar şiddetle yasaklanmasının sebeplerinden biri de, intiharın tevbesimümkün olmayan tek günah olmasıdır.Diğer bütün günahlar için tevbe etme imkanı olmasına karşın, intihar etmekle kişinin ölümü gerçekleştiği için tevbe etmek mümkün olmamaktadır. İşte bu nedenle deAllahTealâ intihar eden kuluna cenneti haramkıldığını buyurmuştur.Canına kıyan kişinin ahiretteki durumunu Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle anlatmıştır: "Kimkendisini bıçak gibi keskin bir şeyle öldürürse,
cehennemateşinde kendisine onunla azap edilir." [10](Buhâri, Cenâiz, 84), "(Dünyada ip ve benzeri) şeyle kendisini boğan kimse cehennemde kendisini boğar, dünyada kendisini vuran cehennemde kendisini vurur (azabı böyle olur)." [11] (Buhârî, Cenâiz 84), "Kim kendini bir dağın tepesinden atar da öldürürse cehennem ateşinde de ebedi olarak böyle görür. Kimzehir içerek kendisini öldürürse cehennemde zehir kadehi elinde olduğu halde devamlı ceza çeker." [12] (Müslim,İman,175;Tirmizi,Tıb,7;Nesâî,Cenâiz, 68, Dârimi, Diyât,10;Ahmed b. Hanbel,II, 254, 478), Görüldüğü gibi bir anlık buhranla intihar ederek dünyevî sıkıntı ve problemlerini çözeceğini düşünen kişi, kabir ve daha sonra gerçek yurdu olan ahiret hayatında çok daha büyük sıkıntı ve felaketlerle karşı karşıya kalacaktır. Hayber Savaşı sırasında büyük fedakârlıklar gösteren Kuzman adındaki birisinin, sonunda cehenneme gideceğiHz. Peygamber (s.a.v.) tarafından haber verilmişti.
Bunun üzerine Ashab-ı kiramdan Huzâî Eksüm, Kuzman`ı izlemiş veO`nun, aldığı yaralara sabredemeyip, kılıcı üzerine yaslanarak intihar ettiğini görmüştür. [13] (Buhârî,Kader, 5,Rikâk, 33,Meğâzî, 38,Cihâd, 77;Müslim, İman, 179; Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih, Kuzman`ın ölüm şekli Allah Resulu`ne iletilince şöyle buyurmuştur: "İnsanlar arasında öyle kimseler vardır ki, dış görünüşe göre, cennet ehline yaraşır hayırlı işler yaparlar; halbuki kendileri cehennemliktir. Öyle kimseler de vardır ki, cehennemliklere ait kötü işler yaparlar, halbuki kendileri cennetliktir." [14] (Buhâri, Kader, 5, Rikâk, 33; Müslim, İman, 179), Bütün bu ayet ve hadislerde vurgulanmak istenen asıl husus, bedenimizin bize emanet oluşudur. Bu nedenle emanete gerekli özeni gösterip zamanı geldiğinde sahibine iâde etmeliyiz. NitekimAllâh (c.c.)`a kulluk için yaratılarak, imtihan için yeryüzüne gönderilen insanın dünyaya gelmesi kendi elinde olmadığı gibi dünyadan ayrılma
yetkisi de kendi elinde olmayıp, ilâhî iradenin elindedir. İnsan, Allâh`ın verdiği ömrü sonuna kadarmuhafaza etmek ve onu en iyi şekilde değerlendirmeklemükelleftir. İslâmbilginlerinin çoğunluğuna göre, intihar eden dinden çıkmış olmaz, üzerine cenaze namazı da kılınır.Hayber
Savaşında intihar eden Kuzman`ın cehennemlik olduğu bildirilmişse de, cehennemde ebedî olarak kalacağını belirten açık bir ifade yoktur. Bu yüzden intihar suçunu işleyenin cezasını çektikten sonra cehennemden kurtulacağı umulur.Ancak bunun için, intihar edenin son andamü`min sıfatını taşıması ve intiharın helâl olduğuna itikad etmemiş olması da şarttır. [15] (Kâmil Miras, a.g.e,
X, 270), Hz.Peygamber (s.a.v.)Efendimiz`in, bıçakla kendisini öldüren kimsenin cenaze namazını kıldırmadığı nakledilir. Ancak bu olay, intihar edeni cezalandırmak ve başkalarını böyle bir fiilden menetmek amacına yöneliktir. Nitekim Ashab-ı Kiram bu kimsenin cenaze namazını kılmıştır. [16] (el-Askalânî, Bulûgu`lMerâm, terc.A. Davudoğlu, Istanbul 1970, II, 276-277),
Sonuç olarak, beden Cenâb-ı Hakkın insanoğluna verdiği en büyük emanettir. Bu emaneti, ruh bedenden kişinin kendimüdahalesi olmaksızın ayrılıncaya kadar korumak gerekir. Bunun için de, kişinin rûhî ve fizikî sıkıntılara sonuna kadar sabır göstermesi İslam`ın amacıdır. Aksi halde intihar etmekle dünyevî sıkıntı ve problemlerini çözeceğini düşünen kişi, hemen intikal edeceği kabir ve daha sonra ahiret hayatında çok daha büyük sıkıntı ve felaketlerle karşılaşır.Hayat, en kötü şartlar altında bile güzeldir. Çünkü, ruh bedende kaldıkçaAllah`tan ümit kesilmez. Her geceden sonra gündüz, her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.KulunAllah`a yönelmesi veO`ndan yardımistemesi,
sıkıntı ve problemlerin çözümünün başlangıç noktasını teşkil eder. Yüce yaratıcı umulmayan, beklenmeyen yer ve yönlerden kolaylıklar ihsan eder. ÇünküO`nun her şeye gücü yeter.O`na dayanan da güç
kazanır.