MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasındaki gerginliği değerlendirirken, "Anayasa Mahkemesi Başkanı, zillet ittifakının yüksek yargıya sızan hastalıklı kolu olarak görülmektedir. Bu iddiayı kabul etmiyoruz; ancak, söz konusu kişinin yetki sınırlarını aşarak açıkça sorumluluklarını unuttuğunu düşünüyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin kapatılması veya yeniden yapılandırılması gereklidir" şeklinde açıklamalarda bulundu.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli,  Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasındaki gerilime dikkat çekerken, "Anayasa Mahkemesi, adalet ve hukuk düzenin safrası ve sancısıdır. Bu kaçınılmaz gerçeği kabul etmeden son gelişmeleri kavramak mutlak butlanla batıldır. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru incelemelerinde hukuk ve toplum düzenini tahrip edecek kararlar alması, yasa ve anayasa koyucunun iradesini yok sayması, hatta anayasa hükümlerini işlevsiz hale getirmesi vaka-ı adiyeden sayılamayacak bir sapma ve sürüklenme halidir. Bu mahkeme, Resmi Gazete'nin 27 Ekim 2023 tarihli sayısında, Türkiye İşçi Partisi'nden Hatay Milletvekili seçilen ve Gezi Parkı Davasında kesinleşmiş 18 yıllık cezası bulunan Şerafettin Can Atalay'la ilgili hak ihlali kararını açıklamıştır. 20 Temmuz 2023 tarihinde yapılan bu kapsamdaki bireysel başvurunun yaklaşık 3 ay gibi kısa sürede sonuçlandırılması, ister istemez aynı hassasiyet ve özenin HDP'nin kapatılma davasında da niçin gösterilmediğini akıllara getirmiştir. İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan 25 Nisan 2022 tarihinde sanık aleyhine hüküm tesis etmiştir. Bu karara yönelik istinaf başvurusu tahliye talebi ile birlikte Bölge Adliye Mahkemesi'nin 28 Aralık 2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Devamındaki gelişmeler, bugünkü tartışmaları tetiklemiştir. Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi de 28 Eylül 2023 tarihli kararıyla mahkumiyet kararını onamıştır. Yargıya saygı mecburidir; bu kararın gereği TBMM'de derhal yapılmalı, konu kapatılmalıdır" dedi. 

Bahçeli, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında gerilime sebep olan meseleyi açıklarken, Anayasa'nın 83'üncü maddesinin 2'nci fıkrasında belirtilen dokunulmazlık istisnalarından birinin bu anlaşmazlığın odağında olduğuna vurgu yaparak. " Bu istisna hükmüne göre; 'seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.' Şu anayasal kuralı, herkesin idrakinde yarar vardır. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur, bu mahkeme süper temyiz merci sıfatına da sahip değildir. Bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi'nin görevi, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğini, eğer ihlal varsa bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesiyle sınırlıdır. Anayasa Mahkemesi'nin millet vicdanına, adalet ruhuna ve hukuki normlara müzahir ihlal kararları diğer mahkeme kararları için yeniden yargılama sebebidir. Daha vahimi, Anayasa Mahkemesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne karşı yetki alanını genişleterek yasama ihmali olarak değerlendirdiği konularda kanun yapılıncaya kadar ihlal kararı vereceğini ilan etmektedir. Halbuki bu mahkemenin yetkileri arasında yasal düzenleme eksikliğini denetlemek diye bir şey söz konusu değildir. Gazi Meclis, Anayasa Mahkemesi'nin vesayeti altında hiç değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, milletin üstünde ve önünde bir güç de olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oturma eylemi yapan güruhun, Anayasa Mahkemesi'nin yasamayı etkisiz hale getirme girişimini görmezden gelip Yargıtay'a laf etmesi küstahlıktır, hadsizliktir, seviyesizliktir. Sokak çağrısı yapanlar, karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir. Oturanlara sesleniyorum; siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarını vura vura 31 Mart'ta kaldırmasını bilecektir" ifadelerini kullandı. 

'PKK'LI VE FETÖ'CÜLERE CAN SİMİDİ UZATAN AYM'DİR'

Bahçeli, mevcut durumda darbe, devlet, rejim ve yargı krizinin bulunmadığını ifade ederek, "Ortada bal gibi Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini aşarak, yasaları ve anayasayı aşındırarak yargısal aktivizmi vardır ve bu kesindir. Anayasa Mahkemesi yetki alanını genişleterek TBMM'ne ve diğer yüksek yargıya parmak sallamaktadır ve de anayasanın üstünlüğü ilkesini ihlal etmektedir. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay özelinde süregelen sıcak tartışmanın nihayetinde son ihlal kararına özgü olmadığı, bu tartışmanın esasında siyasi kutuplaşmanın yer almadığı, her iki yüksek mahkeme arasında kararların etkisine ve uygulanmasına ilişkin görüş ayrılığının bulunduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi zulmün yanında, milletin ve devletin karşısında bir mihrak olarak sivrilmiştir. HDP'ye yapılacak Hazine yardımına bloke konulmasıyla ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın müracaatını reddeden, PKK'ya para akıtılmasının önünü açan Anayasa Mahkemesi'dir. Terörist Demirtaş'ın lehine hak ihlali kararı verip, 50 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden Anayasa Mahkemesi'dir. Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Figen Yüksekdağ, Can Dündar başta olmak üzere PKK'lı ve FETÖ'cülere hak ihlali kararıyla can simidi uzatan Anayasa Mahkemesi'dir. Dağda, ovada, sınır içinde, sınır ötesinde başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan Anayasa Mahkemesi'dir. Türkiye'nin ve Türk milletinin helal haklarını alenen ihlal eden bu mahkeme, muhtemeldir ki böyle giderse Fetullah Gülen ile Murat Karayılan'a bile hak ihlali kararıyla kucak açacaktır" diye konuştu. 

Bahçeli, Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi'nin sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirdiğini belirtirken, günümüzdeki sorunların temelinde ise Anayasa Mahkemesi'nin ülkenin birliğine ve milletin menfaatlerine zarar veren, lekeli kararlarının bulunduğuna dikkat çekti;

"Hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesi'nin 61'inci kuruluş yıl dönümünde bizatihi Mahkeme Başkanı'nın yaptığı konuşma, millet varlığına ağır bir saldırıydı. 'Demokratik cumhuriyetin geleceği hukuksal ve siyasal düzlemde kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve bu kapsamda yargı bağımsızlığının tam manası ile hayata geçirilmesine bağlıdır' açıklamasıyla PKK'dan HEDEP ve CHP'ye kadar zillet ve ihanet cephesine selam verdiğini uzaktan bakınca anlamayacak kadar saf mı duruyoruz? 'Demokratik cumhuriyet' kavramını kullananların kim olduğunu biliyor ve bu şer cephesini tanıyoruz. Kafası zehirlenmiş Anayasa Mahkemesi Başkanına hatırlatırım ki Türkiye'de kuvvetler ayrımı netleşmiş, aralarındaki sınır çizgileri kalınlaştırılmıştır. Dahası yargı bağımsızlığının yanı sıra tarafsızlığı da anayasal hüviyet kazanmıştır. Anayasa Mahkemesi Başkanı zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bunu reddediyoruz, bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Mahkeme Başkanı objektifliğini ve tarafsızlığını kaybetmiş, Türkiye'nin yeni yönetim sistemi ile milli birlik ve kardeşliğine cephe almıştır. Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır; Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır. Mahkemenin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bunu da yeni bir anayasaya ile hayata geçirmek hedefimizdir. Teröre yardım ve yataklık suçu somut delillerle belgelendirilen HDP'nin devam edegelen kapatma davasını sekteye uğratan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve malum üyeleri, şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır. Terörle mücadelede muazzam fedakarlıklar sergileyen kahramanlarımızın hakkı yenmekte, hukuku hiçe sayılmaktadır. Bölücülüğün odağı olan partinin kapatılması; demokrasi onuru, hukuk namusudur. Bu ihanet yuvasının kapatılmasını aylardır sürüncemede bırakanları, Türk milleti vakti saati geldiğinde mutlaka kapatacaktır."

Editör: Berfe KURT