Bir ülkenin geleceği yalnızca yollarla, binalarla, sanayi yapılar ya da ekonomik ve askeri göstergelerle kurulmaz.

Asıl gelecek, evlerin içindeki seslerle; çocuk kahkahalarıyla, umutla sallanan beşiklerle inşa edilir. Bugün Türkiye’de giderek artan boş beşiklerin sayısı, aslında milletçe durup düşünmemiz gereken derin bir uyarıdır.

Bilinen bir gerçektir ki bir toplumun nüfusunu sağlıklı biçimde sürdürebilmesi için doğurganlık ortalamasının en az 2,10 olması gerekir. Oysa Türkiye’de bu oran 2025 yılı itibarıyla 1,5 seviyelerine kadar düşmüştür. Bu tablo, basit bir istatistikten ibaret değildir; bu tablo, geleceğe dair zayıflayan umudun ve artan kaygının sessiz bir ifadesidir.

Gençler bugün çocuk sahibi olmayı reddettikleri için değil; hayatın yükünü tek başına taşıyamayacaklarını düşündükleri için çocuk sahibi olmayı erteliyor. Artan hayat pahalılığı, barınma sorunları, iş güvencesizliği ve aileyi destekleyen sosyal mekanizmaların yetersizliği, beşiklerin boş kalmasının temel nedenleri arasında yer alıyor. Bu durum bireysel bir tercih olmaktan çıkmış, toplumsal bir soruna dönüşmüştür.Cumhurbaskanı sayın Erdoğanda yakın gelecekteki bu problemi öngörmüş olmalı ki bir süredir konu ile ilgili kamuoyunu bilgilendirici ve yonlendirici aciklamalar yapmakta olduğunu gormekteyiz.

Eğer bu düşüş önlenemezse Türkiye’yi zor ve maliyetli bir gelecek beklemektedir: hızla yaşlanan bir nüfus, daralan üretken iş gücü, bozulan çalışan–emekli dengesi, ağırlaşan sosyal güvenlik yükü ve ekonomik bağımsızlığı zorlayan yapısal problemler… Daha da önemlisi, dinamik, diri ve genç bir toplum olma vasfının giderek zayıflamasıdır.

Bu nedenle çözüm, yalnızca bireylerden fedakârlık beklemek değildir. Yerel yönetimlerin aile dostu şehirler inşa etmesi, Evlenmeyi kolaylaştırip ailelerin üzerindeki maliyeti azaltacak mekanlar hayata geçirmesi,çocuk bakım hizmetlerini erişilebilir hâle getirmesi; genel idarenin ise gençlere güven veren, aileyi merkeze alan, uzun vadeli ve sürdürülebilir politikaları kararlılıkla hayata geçirmesi bir zorunluluktur.

Bugün boş kalan her beşik, aslında yarın eksilecek bir emek, bir üretim, bir nefes demektir. Bu mesele sadece ailelerin değil, vatanın ve milletin meselesidir. Şimdi atılacak her doğru adım, Türkiye’nin yarınını ayakta tutacak; bugün görmezden gelinen her sessizlik ise geleceğe bırakılmış ağır bir yük olacaktır.