Ankete göre, merkez bankalarının yüzde 95’i önümüzdeki 12 ay içinde altın rezervlerinde artış bekliyor. Bu yüksek oran, altının ekonomik ve jeopolitik kriz dönemlerinde gösterdiği dayanıklı performansa olan güvenin sürdüğünü gösteriyor.
Beş yıllık projeksiyonlarda da altına yönelik ilginin devam ettiği görülüyor. Yetkililerin yüzde 43’ü kendi ülkelerinin altın rezervlerini artırmayı planladıklarını belirtirken, hiçbir merkez bankası altın rezervlerinde azalma öngörmüyor.
Dolar rezervleri konusunda ise tam tersi bir tablo ortaya çıkıyor. Katılımcıların yüzde 28’i dolar rezervlerinde önemli ölçüde azalma, yüzde 45’i ise orta düzeyde düşüş bekliyor. Bu da doların küresel rezervlerdeki payında gerilemenin süreceği yönünde bir beklenti oluşturuyor.
Altının tercih edilmesinde etkili olan başlıca faktörler arasında kriz dönemlerinde güçlü performans göstermesi yüzde 85 oranıyla öne çıkıyor. Bunu yüzde 81 ile portföy çeşitlendirme kabiliyeti ve yüzde 80 ile uzun vadeli değer koruma potansiyeli takip ediyor.
Gelişmekte olan ülkelerde altına olan güven daha yüksek düzeyde. Bu ülkelerde merkez bankalarının yüzde 87’si altının kriz zamanlarında sağladığı avantajı en önemli faktör olarak değerlendiriyor. Yüzde 78’i ise altını jeopolitik çeşitlendirme aracı olarak görüyor. Gelişmiş ekonomilerde ise bu oranlar sırasıyla yüzde 77 ve yüzde 46 olarak ölçüldü.
Altının saklandığı yerlerle ilgili olarak ise merkez bankalarının yüzde 64’ü İngiltere Merkez Bankası’nı en güvenilir saklama kurumu olarak gösterdi. Geçen yıl bu oran yüzde 55’ti.
Tüm bu veriler, merkez bankalarının rezerv stratejilerinde altına daha fazla ağırlık vermeye başladığını, doların ise rezervlerdeki konumunu kademeli olarak kaybettiğini ortaya koyuyor. Önümüzdeki 12 ayda yaşanması beklenen bu rezerv kaymaları, küresel finansal dengelerde yeni bir dönemin başlangıcına işaret edebilir.