MAHALLENİN TARİHİ

Hilmiye Mahallesinin 1890 yılında Batum’dan göç eden Hilmi Efendi tarafından kurulduğunu ifade eden Hilmiye Mahallesi Muhtarı Nurettin Hazer, “Bizim köyümüz Gürcü köyü. Köyümüzde yaşayanlar Batum göçmenidir. 1877 – 78 yıllarında Osmanlı-Rus harbi dediğimiz, Rusya’nın genişleme amaçlı çabalarından dolayı insanlarımızın İslamiyet’i yaşayamayacaklarını düşünmüşler. Bu nedenle Türkiye’ye göç etmişlerdir. Türkiye’ye göç ettiklerinde, burayı daha önce görmüş olan Hilmi Efendi diye bir vatandaşımız ilk yerleşkeyi kendisi kurmuş. Ve 1890’da buraya insanlar gelmiş. Bizim Hilmiye köyünün adı da Hilmi Efendiden gelmektedir. Köyümüze gelen ilk olarak 11 hane Gürcistan’ın Acara bölgesi gelmiş ve zamanla bu sayı toplam 120 haneye ulaşmıştır. Gelen akrabasını getirmiş ve böylelikle köyün nüfusu artmıştır. Şuan ki nüfusumuz, kışın 500’ü, yazın ise hemen hemen 750 ile bin arasında oluyor. Çünkü bizim dışarıdaki insanlarımız çok fazla. Şehre göç eden insanlarımızın yazlık evleri var. Onlarda yaz olduğu zamana buraya geldiklerinden dolayı nüfusumuz artmaktadır” dedi.

OYLAT’TAN GELİRİMİZ YOK

Oylat’ın Hilmiye Mahallesine bağlı olduğunu belirten Hazer, “Ben hem Hilmiye mahallesinin hem de Oylat’ın muhtarıyım. Ürettiğimiz ürünleri sadece orada satıyoruz ve Oylat’ta işletmelerde çalışan insanlarımız var. Eskiden Oylat’ın işletmesinden sıcak su işletilmesinden dolayı muhtarlıklara verilen belli bir pay vardı. Şimdi biz Büyükşehir Yasasından dolayı hakkımızı kaybettik. Bizim Oylat’tan aldığımız en büyük fayda, bizim insanlarımızın orada çalışması ve ürettiğimiz ürünlerin orada pazarlanmasıdır” diye konuştu.

GÖÇ TERSİNE DÖNDÜ

Şehirlerden köylerde göçün başladığını ifade eden Nurettin Hazer, “İnsanlar şehirden köye göç etmişti. Ben 3-4 yıldır burada muhtarım. Bu dönem içerisinde insanların tersine göç ettiğini gördüm. Bunun sebebi zannedersem güven meselesidir. Ekonomik olarak burada geçinebiliriz ya da destek amaçlı burada yani İnegöl’de çalışan biri, burada tarlasına da, hayvanına da bakmaya başladı. Eskiden bizim köyümüzde arazilere hiç ürün ekilmezdi. Ama şimdi tabi bunda muhtarlığın ve Belediyenin de katkısı var. Arazilere biçerdöverler giremiyordu, adamlar ürünlerini hasat edemiyorlardı. Şimdi Büyükşehir vasıtası ile yolları genişlettik. Şimdi arazilere traktörlerde çıkıyor, biçerdöverler ile girip ürünlerini hasat edebiliyor. Diyelim ki bundan 4 sene önce 100 dönüm arazi ekiliyorsa, şimdi 200 dönüm arazi ekilmeye başlandı. Bu da hayvancılığı beraberinde getirdi. Eskiden bizim köyümüzde hayvan satılırdı, şimdi alınmaya başlandı. Küçükbaş hayvan yoktu, şimdi hemen hemen 50’ye yakın küçükbaş hayvan oluştu. Büyükbaş hayvan sayısı eskiden azken, şimdi çoğalmaya başladı. Gittikçe de gelişiyor. Bu işleri genelde yapanlar da gençler. Gençler yavaş yavaş köylere yerleşmeye başladılar. İnsanlar tarım ve hayvancılıktan para kazanılabileceğini öğrendiler” dedi.

TÜRKİYE’NİN EN UZUN KÖYÜ

Köyün yerleşim uzunluğunun 3 kilometre olduğunu söyleyen Hazer, “Bu uzunluk nedeniyle belediyemiz bize yatırımlarda çok üşeniyor. Mesela kanalizasyon yapılacak. Sokaklarla beraber olduğunda 10 kilometreye çıkıyor. Bizim yerleşim alanımız çok dar bir yere kurulu. Bunun planlaması da böyle yapılmış. Çünkü biz vadi ortasındayız. İki tarafımızda dağ, bir de burası heyelan bölgesi. Kayalık bir konumda olsak, yine konut falan yapılabilir ama vadi olduğundan dolayı vadinin düz olduğu bölgede, yani ortasına ev yapmak zorunda kalınmış. Derede buradan geçtiği için alan çok daralmış. Ancak karşılıklı ya dere karşısında ya da yolun sağında-solunda evler kurulabiliyor. Bu yüzden uzunluğu artmış. Zaten konut yapma sıkıntımız da var. İmarlı boş arsamız da şuanda çok az durumda. Satılabilecek arsa yok denilebilecek vaziyette” diye konuştu.

ORGANİK ÇİLEK BAHÇELERİ

Mahallede gençler tarafından organik çilek bahçesi yapıldığını anlatan Nurettin Hazer, “Mahallemizin gençleri tarafından 2 sene önce 3 dönümle başladığı çilek bahçesi, şuanda 6 dönüme çıktı. Yol boyunda olduğu için Oylat’a gelen turistler ilgi duyuyor. Bu ilgiyi gören başka bir vatandaşımız da köyün girişinde çilek bahçesi açtı. Bir vatandaşımız da tavuk çiftliği de açtı. Bizim köyde üretilen her şey organiktir. Bizim köyde üretilen bal bile, Türkiye sıralamasına girebilir. Çünkü zirai ilaç hiç kullanılmıyor. Aslında biz bilmeden organik üretim yapıyoruz. Köylerde insanlar bazen böceklerden ötürü meyvelerini ilaçlamak zorunda kalıyor ama bizde meyvecilik çok olmadığı için ilaçlardan uzağız. Bu yüzden avantajlıyız. Her şey organik bizde. Mahallemiz de çilek bahçesi açmak isteyen 2 tane daha genç var. Bu işleri yapan zaten tamamı gençler. Bundan 5 sene sonra tarımda çok farklı bir Hilmiye köyünden bahsediyor olabiliriz” dedi.

TURİZMDEN PARA KAZANMAYA BAŞLADIK

Hilmiyelilerin turizmden daha yeni yeni para kazanmaya başladığını ifade eden Hazer, “İnsanlarımız sadece tarıma bakmıyor, turizm den de faydalanmaya başlıyorlar. Her yıl Oylat’a giden 450 – 500 bin kişi mahallemizden geçiyor ama bir tanesinin cebinden 50 TL bıraktıramadım. Ama şimdi insanlar bu Oylat’a gelen-gidenlerden nasıl para kazanacaklarını öğrendiler. Belki de 100 kişi köydeki çilek tarlalarından kendi çileklerini kendileri topluyor. Turizmden de gelen-giden kişilerden para kazanmaya başladık. Mahallemizde özel işletmecilerde var ve çokta güzel işletiyorlar. Ama sıkıntılarımız var. Mesela insanlarımız burada ekmeğini satacak ama İnegöl’deki fırıncılar şikayet ediyor. Bunlarının olmaması lazım ki, köylerinde kendi çapında bir çekiciliği olsun. Çünkü böyle şeyler yüzünden insanlarımız kendi işletmelerini açamıyorlar. Türkiye’nin kurtuluşu bu köylerdir. Tarım ve hayvancılığa insanların yönlendirilmesi lazım” diye konuştu.

OYLAT MAĞARASI

Mağaranın toplam uzunluğu 665 metre. Giriş ağzı Kaplıcalar Bölgesi’nden geçen ve vahşi bir görünüme sahip kanyon şekilli derin bir vadi içinde akan Oylat Deresi’ne bakan mağara, giriş ve son bölümünde yer alan iki büyük salon ve bu salonları birleştiren galeriden oluşmuştur. Özellikle son bölümdeki salon olmak üzere, içerisi dev sarkıt, dikit ve sütunlar ile bağlantı galerisinde damlataş havuzları ile kaplı olan ve 2005 yılında turizme açılan mağaranın giriş bölümü, tarih öncesi dönemlerde kullanılmıştır. Mağaranın İnegöl Kaymakamı Erdoğan Bektaş ile Hilmiye Muhtarı Mustafa Şen büyük katkıları ile açıldığını ifade eden Hazer, “Açılamaz denilen bir mağaraydı ama bu insanların çabaları sonucu açıldı. Bu mağara uzunluğu ile Türkiye’de ikinci sırada. İçindeki gösteriş açısından da çok muhteşem. Bu mağaranın devamı da var. Dedelerimiz bu mağara hakkında kıssalar da anlatır. 10 kişi diyelim ki 20- 30 tane meşale alırlarmış. Yarısını giderken yakıp, dönüşte de geri kalanını yakarak dönmüşler. Yani o kadar uzunluğa gitmişler ama yine de sonunu bulamamışlar. Bu mağaraya binlerce turistler geliyor. Özellikle Arap turistler geliyor. Ama buranın biraz daha geliştirilmesi lazım. Mağaranın astım, bronşit hastalıklarına iyi geldiği biliniyor. Oylat Kaplıcaları yine dünyada 2’nci sırada yer alıyor. İnsan vücuduna zarar vermeyen sıcaklık olarak bir tanesi de İsviçre de bulunuyor” dedi.

DEVLET DESTEKLİ KOOPERATİF

Oylat Boğazı Köyleri ve Mahalleleri Kadın Kalkınma Kooperatifi Başkanı Nurcan Yılmaz ise, “Kooperatifimiz 2015 yılında BEBKA’ya verilen bir proje ile kuruldu. Projenin sahibi Uludağ Üniversitesi ve İnegöl Kaymakamlığıydı. BEBKA’dan proje geçtikten sonra 440 bin liralık bir bütçe öngörüldü. Fakat öngörüldüğü gibi ilerlemedi. Bütçeye eklenmesi gereken ihtiyaçlar ortaya çıktı. İnegöl Belediyesi de projenin paydaşıydı ve bütün bu ihtiyaçları giderdi. Proje şu şekilde yazıldı; köy ürünlerinin, yöresel ürünlerin standarda bağlı üretimi, pazarlanması ve köy lokantası şeklinde. Köy kadınlarının kimlik kazanması, eğitim görmesi aynı zamanda iş hayatına girmesi, ailesine destek olması açısından yapılan bir projeydi. Bu yönde de ilerliyor. Henüz yeni lokanta binası bitti ve şuanda faaliyette. Lokantamızda köy kahvaltısı, mantı ve sinor gibi yöresel lezzetleri müşteriye sunuyoruz. Daimi üyelerimizden çalışanlarımız var. İmalat kısmında da lokanta ve imalathane projesinin merkezi Hilmiye. İmalathanemizde köyümüzde bulunan eski okulumuz. Milli eğitim tarafından okul binası tahsis edildi. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından tadilatı yapılıyor. Tadilat sürmekte ve imalathane olarak şuanda kullanılıyor” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE BULUNAN 3 KADIN KOOPERATİFİNDEN BİRİ

Yılmaz, “Şuanda 180 üyesi var. Tamamı bayan olan Türkiye’de 3 tane kooperatif var ve biri bizimki. Tamamı bayan. Ayrıca başka bir özelliği de 6 köyün kadınlarından kurulu olmasıdır. Kooperatiften kadınlarımız fayda görmeye başladılar. Bir kere iş gücü açısından üyelerimizden faydalanıyoruz. İş sahibi oldular. Halk Eğitim Merkezi tarafından sertifikalı birçok eğitimden geçirildiler. Sertifikalar kazandılar ve kendi şahsi işlerinde bunlar çok işe yaradı. Ayrıca imalathanede sezona bağlı yevmiye usulü çalışıyorlar. Ayrıca biz malzememizi de üyelerimizden alıyoruz. Genellikle meyve ya da hammadde desteğini üyelerimizden alıyoruz. Şuanda kapasite bakımından işin başında olduğumuz için tam teşekküllü çalışıyoruz diyemem ama şuanda iş gücü ve hammadde olarak çevreye yansımış büyük bir etkisi var” şeklinde konuştu.

Muhabir: TE Bilişim