Kent Konseyi genel kurul toplantısında yaşadığı olayı anlatan Fikret Bayram, "Bir konunun önüne geçmek adına bu cümleyi sarf etmek zorundayım. Göz göre göre ölüme gitmiyoruz, ölümü göze alıyoruz. Bu hayatımızın her anında önümüze çıkan faktör. Bazen çocuklarla bu konuda anlaşamıyoruz haliyle onların 15 yıl öncede çektiği bir çileydi bu şimdide benzerini yaşadılar. İnanın ölmeyi hiçbir şekilde bu filoyla düşünmedim. Yapmamız gereken eylemler var. Oradaki işimizi sonlandırdıktan sonra dönüp yapacağımız başka çalışmalar olacak. Bu yüzden göz göre göre ölüme gitmek değildir bu eylem. İçimizdeki aktivistlerden yola çıkılarak bakıldığında tablonun böyle olduğu aşikardır. Ben Barcelona’ya da gittim, sonra Tunus’a geçtim. Barcelona’daki katılımcıların tamamı dünya görüşü anlamında bizden farklı insanlardır. Bizleri orada ortak paydada buluşturan şey, birazda üzüntümü ifade ederek söylemek zorundayım ki, insani değerlerdi. Yani Türkiye bağlamında ele alarak söylediğim cümle tabii İslami perspektiften bakıyoruz olayla. Gazze’deki kardeşlerimizin din kardeşi olması hasebiyle. Şunu kabul etmek gerekir ki bizim İslami çizgimiz diğerlerinin insani çizgisinin gerisinde kaldığı için Avrupa’dan çıkan bir organizasyon oldu. Buna üzülmeli mi, sevinmeli mi? O herkesin kendi dünyasında tahlil edebileceği bir tablodur. Ama benim nazarımda 40 yaklaştı gittiğim ülkeler, üzüldüğüm gözümden yaş geldiği Maastricht oldu. Hollanda’da küçük bir kasaba. 1992 yılında Avrupa’nın bütün ülkeleri toplanmışlar ve demişler ki biz artık bir olalım. Ortodoks’u, Protestanlığı, Katolik’i bir araya gelmişler asgari müştereklerde birleşmişler. Ve şimdi oğlum bazen bir ülkeden diğerin geçerken yanımda tabii şaşırıyor. Avrupa’dan, Avusturya’dan, Almanya’ya geçiyorsunuz hiçbir engel yok. Trenle geçtik Macaristan’dan Avusturya’ya engel yok. Şimdi bunu anlamak nasıl mümkün. Bizimde kendi içimizdeki problemlerimi bir tarafa bırakabilmek ortak paydalarda buluşabilmekle mümkün. Bu cümleyi şunun için söyledim biz Tunus’tayken de karşımıza bazı sorunlar geldi. Bu sorunlar içerisinde aslında bizim birliğimizi bozacak tarzda yaklaşımlar oldu. Yani siyasi, ben biliyorsunuz ki aynı zamanda da bir siyasiyim, Allah’a şükür ki rol olabilme kabiliyetimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Ailem içerisinde bir babayım, meclis de meclis üyesiyim bugünde burada bir aktivist olma sıfatıyla geldim. Söyleyeceğim cümlelerde ancak bu perspektiften olur. O gün o topluluğu şu an da 50 millet var orada 49 ülkeden insan var. Aynı şekilde 50 tane geminin içerisine dağılmış vaziyetteler. Birleştiren tek faktör var. Her biri ortak payda olarak oradaki çocukların açlıktan ölmesinden, annelerinin onları seyrederek susuzluktan ölmesinden müzdarip. Hatta bununla alakalı başkanım ifade de bulundu, o konu sonradan konuşulacak neden gittik, neden gidemedik. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim Barcelona’ya adım attığım gün aslında nefsimi yenebilseydim Türkiye’ye geri dönerdim. Çünkü bu organizasyon Türklerin organizasyonu olmamalı. Bu Avrupa’nın organizasyonu insani değerleri öne alan organizasyon olarak kalmalı ve belki de gelecek günlerde hep birlikte göreceğiz Avrupa ile İsrail’i karşı karşıya getirebilecek bir anafora dönüşebilir. Bu umutla bakıyorum olaylara. O gün dönemeyişim arzumdan kaynaklı. Bende istiyordum ki Gazze’ye gideyim o kardeşlerimizin ablukasının delinmesine katkı koyayım diye son ana kadar bekledik. Genel itibariyle Türklerin bu filodan uzaklaştırılmasının en önemli sebebi yarın oluşabilecek çatışma ortamında Türkleri referans alan Siyonist İsrail’in bunu kamuoyu nezdinde manipüle ederek bu güzel organizasyonu Hilful Fudul diye isimlendiriyorum. Ben o gün kendi çapımda böyle söyleyip haddimi aşmış olur muyum demiştim ama baktım İslami bilgiye sahip insanlarda aynı şeyi söylediler. Hilful Fudul hareketi bildiğiniz gibi peygamber efendimiz döneminde ortak paydaları insanlık üzerine olan bir yerdi. Bunu da böyle görüyorum ve bu hareketin içerisinde bizim yer almamamız gayet doğal. Bize 1 saat mavi marmara izlettiler. Tek amaçları teslim olma kabiliyetimizi arttırmaktı ama ne yazık ki 1 saatlik belgeselin sonunda arkadaşımızın biri ayağa kalkarak tekbir dedi diğerleri de Allah’u Ekber deyince şahit olduğumuz bir husustur o cümleyle sonlandırıyorum. Ateist bir hanımefendi yanındaki arkadaşımıza şöyle dedi ‘Bak dedi senin bu duygularını anlıyorum. Sen bu yolda ölmek istiyorsun ve böylece cennet dediğiniz inandığınız yer gitmek istiyorsun ama müsaade et ben daha Allah’a inanmıyorum. Neden ben burada can vereyim? Benim daha yaşamak istediğim ömür var’ deyince misyonu biraz daha anlamaya imkan sağladı. Sakın şundan endişe etmeyin bu söylediklerim bu misyonun başarıya ulaşmasına engel şeyler değil. Bizim biraz daha genişlememizi, dünya çapında birbirimizi anlamamıza gerekli unsurlara dönüştü. Çok bereketli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Şu anda Sicilya’dalar tüm gemiler birleşti. Ben buradan rica ediyorum ki sosyal medya çok önemli konunun gündemde kalabilmesi adına. Mümkünse paylaşımlarımızı Globol Sumud Flotilla üzerinden yaparsanız görünürlüğü artmış olur.