Fetullah Gülen ismi sadece bir zamanların din görevlisi yada -sözde- islami olduğunu iddia ettikleri bir cemaat liderinin ismi midir? Şimdilerde fetö namıyla anılan bir örgüt liderinin ismi mi? Hepimiz bu ismi artık bir örgütün, giderek silahlı bir örgüt halini almış olan bir ihanet şebekesinin lideri olarak tanıyor ve biliyoruz. Burada hemfikiriz değil mi? Tabi, bu kaf dağının görünen bir yüzü. Şimdi sizi doğal yollarla dağın öte yüzüne, bir doğa yürüyüşüne çıkaracağım sevgili doğa dostları. Her ne kadar tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar çiçeğe yüz tutsa da, aldanmayın siz baharın güneşine, avradın gülüşüne. Kalın giyinin, ne olur ne olmaz! Doğa bu, yolumuz uzun sarp ve çetin. Şimdiye kadar olan biteni A Haber yada Akit tarzı leş yayın organlarından öğrenme yoluna gittiyseniz bu yürüyüş esnasında yolda gördüğünüz zehirli otlara iştahla saldırabilir, yolun devamını karnınızı tutarak devam etmek zorunda kalabilirsiniz. ‘Evvel refik ba´del tarik´ deyip yolumuza devam etmek zorundayız. Zira arkamıza dönüp kimseyi toparlayacak ne halimiz var ne takadimiz. Birbirimize yük değil şifa olmalıyız. Kardeşliğimizin hükmü ve hukuku bunu gerektirir. Tam burada yazının başındaki soruyu hatırlayalım; Fetullah Gülen isminin gerçekte ne anlama geldiğini? Hırs, entrika, iktidar sevdası ve saplantısı, paranoya, şizofreni gibi kelimelerle belki bir takım tanılar koymak mümkün ‘hastalığımızın´ adına. Hırs kelimesinin anlamını bilenleriniz vardır muhakkak, bilmeyenler için tekrarlayalım. Araplar niçin kullanmışlar bu kelimeyi? Deve, çöl dikeni yiyince damağı kanar ve ılık kanın tadını çok sever; lezzeti kandan değil dikenden bilir. Böylece diken yemeğe devam eder. Sonunda diken yiye yiye kan kaybından ölür. Araplar, devenin diken yemesine ‘ha-re-se´ derler. Yani ‘ihtiras´; kendi kanında boğulmaktır. Fetullah´ın ki bir ihtiras hikayesi. Dünyayı kurtarmak için memleketten bohçasını toplayıp kainat imamlığına oynayan bir ‘köylü´ o. Ünü Kapıkule´yi aşmış bir star. Zamanımızın Yezidi. Çorba dağıtan ‘kepçenin´ ‘veren elin´ kendisi olduğu zannına kapılan bir muhteris. Öylesine kaptırdı ki kendini ‘kendine´ milyonları dölledi, trolledi peşi sıra müptezel. Şimdi cezaevleri o trollerle dolu. Allah kurtarsın diyemiycem. Milletin ocağına ‘ateşler salan´ fasıkların helak olması en büyük niyazım. Hastalığımız dedim yukarıda fark ettiniz mi? Ettiniz elbette fark etmedim sanmayın. Bu virüs Fetullah´tan ve onun eşiğine yüz sürmüş kör kütük harislerden ibaret değil hanımlar beyler. Herkesin ve hepimizin gözden kaçırdığı en önemli nokta burası. Bu virüs bütün ‘mahalle insanının´ zihni kodlarına öyle yada böyle kıyısından yada köşesinden sari olmuş vaziyette. Fetullah´ı Atlantik ötesinde aramayın bu yüzden. İade edilmesini vs ise hiç beklemeyin. İçimize bakalım, dürüst olalım. İçimizdeki pisliği yeryüzüne çıkaralım, bakalım hangimiz hangimizin yüzüne bakabileceğiz? Sırf siyasi istikbalin yada kişisel hesabın için Müslüman kardeşinin günah galerilerinden sergi açan aziz kardeşim; “kimsenin günahıyla aziz olamazsın”. İsnat ettiğin şeylerin doğru yada yanlışlığını tartışmıyorum bak. Doğru olsa bana ne? Yanlış olsa sana ne ulan. Sana ne? Zehirli otların lezzeti aklınızı öylesine başınızdan almış ki, karnınızın şişkinliğini gaza yorup gâzâ etmeye devam ediyorsunuz dört nala. Kardeşinin, arkadaşının, dostunun -sözde- zaafları üzerinden kendine bir ‘istikbal´ vesikası mı çıkaracaksın Hacı´m? Bu mu yani? Kıpırdamayın çek-iyorum. Şimdi yat-abilirsiniz. Uyarmıştık sizi. Çekici yat´larınızın altından çok su akacak, gelin demir atın, karayı gözden kaybetmeyin demiştik. N´oldu? Ah be abicim, sizin boyunuzun geçtiği yerde bizim ayaklarımız ıslanmaz. Alem trol olmuş be abi! Hangi Fetullah´tan bahsediyorsun sen bana? İçinizdeki Fetullah´ı dışarı çıkarın. Ama bunu sakın evde denemeyin. İçinizde böyle bir his olduğunu düşünüyorsanız eğer bir sabah erkenden kalkın. Alın abdestinizi, edin tövbenizi ve kendinizi ihbar edin. Üç günlük dünyada beş para etmeyecek olan itibarı deldirip, delikli kuruş gibi ortalarda dolanmanın ne âlemi var? Değer mi lan? |