Köşe yazımın İnegöl’ü ilgilendiren kısmına başlamadan önce İzmir Torbalı ilçesinde 9 Ocak 2011 tarihinde Yargıtay 6. Dairesi tarafından verilen bir kararı paylaşmakta fayda var.

2 ay içinde 11 ayrı hırsızlık suçuna karışan bir sanığa verilen 49 yıl 9 ay hapis cezası Yargıtay 6’ncı Ceza Dairesi’nce onandı. 2009 yılının Ocak ve Şubat ayları arasında, doğup, büyüdüğü Torbalı İlçesine bağlı 380 hane ve 700 nüfuslu Dağkızılca Köyü’nde çoğu komşularına ait 11 evden zeytin, zeytinyağı, motosiklet, para ve çeşitli ev eşyaları çaldığı iddiasıyla jandarma tarafından yakalanan zanlı, mahkemeye çıkarılmış ve her bir suçtan ayrı ayrı cezalar yemişti. (Kaynak: Asbayrak gazetesi)

Şimdi ben bu bilgiyi neden verdim?

İnegöl’de her ne hikmetse son günlerde üzerinde yoğunlaştığımız uyuşturucu ve hırsızlık gibi olaylarda yakalanan zanlıların bazıları mahkemeye bile çıkarılmadan, bazıları ise mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor iddiası var.

Fabrikadan kumaş çalar serbest, ev ve işyerlerinden hırsızlık yapar serbest, on’larca motosiklet, bisiklet çalınır serbest, uyuşturucu maddeyle yakalandı o’da serbest.

İşte bu algı çok tehlikeli…

Sahadaki muhabir arkadaşlarımız gecenin 3’ünde 4’ünde tatlı uykularını feda edip, aşık oldukları mesleklerini icra etmek için kendilerini tehlikeye atıp, hırsızın-arsızın, gençlerimizi zehirleyenlerin görüntülerini almak için adeta kendilerini paralıyorlar. Ama bir bakıyorlar ki haberini yaptığı zanlılar suçüstü yakalanmış olmalarına rağmen adli kontrol şartıyla serbest...

Açıkçası “İnegöl’de suçlular serbest bırakılıyor” diye gelen ihbarlara itibar etmiyordum. “Öyle şey mi olur?” diyenlerdendim. Son zamanlarda İnegöl emniyet ve jandarma ekipleri tarafından yakalanan uyuşturucu ve hırsızlık olaylarının akıbetini takip etmeye başladım. Kamuoyu baskısı yapılmış ya da aşırıya kaçmış olanların haricinde tutuklamalar o kadar az ki inanamadım.

Tam bu süreci takip ederken kardeşime ait bir motosiklet, adliye binasının tam arkasındaki evinin bahçesinden ustaca çalındı. Kamera kayıtlarını izledim. Kayıtların peşine düşen Emniyet birimleri 72 saatte zanlıya ulaştı. Hem de onlarca kamera kaydı saatlerce didik didik edilerek.

Adliye binası çevresinde yer alan bir konuta girme cesaretini gösteren bu şahıs, anlamını veremediğimiz bir şekilde mahkemeye bile çıkarılmadan savcılık tarafından adli kontrol şartıyla özgür. Hem de bu vatandaş suçunu itiraf etmesine rağmen...

Adli siciline baktığımızda on’larca benzer suçtan dosyası var. Artık mesleği hırsızlık olmuş. Şu an elini kolunu sallaya sallaya belki de yeni kurbanlarının peşinde...

Yine geçtiğimiz haftalarda Yenice Mahallesi’nde çok yüklü miktarda uyuşturucu madde yakalandı. Uyuşturucu baronlarının İnegöl’de ki temsilcilerinden biriydi bu şahıs. 2 kilo 600 gram uyuşturucu maddeyle gençlerimizi zehirleyecekti. Emniyet ekipleri gece-gündüz çalışıp, bu şahıslarının inlerini girdi. Görüntüleri yayınlamıştık. Maalesef yine adli kontrol şartıyla mahkemece serbest kaldı. İnegöl medyası olarak bu yaşanan gelişmeyi okurlarımızla paylaştık. Kamuoyu baskısı nedeniyle savcılık karara itiraz etti ve şahıs tekrar gözaltına alındı. Sonra mahkemece paketlendi, cezaevine gönderildi.

Bizim bilmediğimiz ne var inanın bilmiyorum. Ama artık vatandaş isyan noktasına geldi. Sayın savcılarımız ve hakimlerimize seslenmek, artık boynumuz borcu oldu. Bir soru sorarak kendilerinden açıkçası bir cevap bekliyoruz...

Eğer bir savcımıza ya da hakimimize ait evden hırsızlık olayı yaşanmış olsaydı ya da kendi evlerinin dibinde uyuşturucu ticareti yapılmış olsaydı, bu zanlılar serbest kalır mıydı?

Adli muhabirlerimizle bir değerlendirme toplantısı yaptık. Olaya çok vakıf olan muhabir kardeşlerimiz o’nlarca suçüstü yapılmış olayları anlattı. Açıkçası o esnada ne polis ne de jandarma olmak istemezdim diye düşündüm.

Bir olayı aydınlatmak için yüzlerce güvenlik kameraları saatlerce, hatta günlerce tek tek inceleniyor. Sonra zanlı tespit edilip paketleniyor. Ve bu zanlılar bir bakmışsınız adli kontrol şartıyla serbest...

Polisimizin, jandarmamızın hatta bekçilerimizin psikolojisiyle bir an düşününce beynim yandı. Onca mücadele niye yapılıyor? Niye?

‘Artık bir noktadan sonra suçluları yakalasanız ne olacak ki’ düşüncesi hakim oluyor.

Şimdi birde olaya farklı bir açıdan bakalım...

Gazetemizde genelde adli haberlerin yayınlanması noktasında çok hassas davranıyoruz. Kesin kanıt içeren ve suçüstü yapılan haberler süzgeçten geçirilerek yayınlanıyor. Yani kesin tutuklanır! dediğimiz haberler öncelikli yapılıyor. Bir bakmışsınız bu adamlar serbest. Sonra soluğu gazetemizde alanlar oldu. “Bu haberi kim yaptı?” diye bide kafa tutup “O haberi silin kardeşim. Bak suçum olsa serbest kalmam. Silin yoksa ben sildirmesini bilirim” deyip ayar verip tehdit edenler var.

Suç, suçtur. Olayın büyüklüğü cezanın az ya da çok olmasını belirleyebilir. Ama serbest kalmaları o zanlıları hepten azdırmaya başladı. Her gün yeni bir hırsızlık olayıyla uyanmaya başladık. Bu duruma artık birileri “dur” demeli. Her gün acılı bir anne ve babanın; “Oğlumu bu uyuşturucu bataklığından kurtarın” çığlıkları yükseliyor.

Sayın savcılarımıza buradan İnegöl adına ricada bulunuyoruz. Zaten ilçemizin yeterince adı çıkmış durumda. Uyuşturucu ve hırsızların bu denli cirit attığı bir yerleşim yerinde, vatandaşlarımızın en çok sığınacakları liman sizlersiniz. Sessiz çığlıkların sesi olarak gördüğümüz sizlerden, bu çetelere ağır bedeller ödetmenizi bekliyoruz. “Ben bu ilçede suç işlettirmem. İşleyeninde canını yakarım” dedirtmenizi istiyoruz.

Ve en önemlisi vatandaşlar arasında “İnegöl’de bazı suçları işlemek serbest” algısını yok etmek lazım. Gazetemizde yapılan adli haberlerin altına yazılan yorumlara bakılırsa ne demek istediğim daha çok anlaşılır. İzmir Torbalı’da zeytini çalmak suçsa, İnegöl’de her gün motosiklet çalmanın da, uyuşturucu maddesi satmanın da bir cezası olmalı. Hatta bırakın satmayı içmenin bile cezası olmalı…

Ama kim bilir ben şimdi bunu yazdım diye, bir kelimeden bir cümleden suçlu bulunur, tazminat ödemeye mahkum edilir ya da cezaevine bile gönderilebilirim. Belki de bu yazıları okuyan o zanlılar ellerim kelepçeli arkamdan bana pis pis gülerek benim kodese gidişimi izlerler. Eğer bir şeyler benimle birlikte düzelecekse, varsın buna da razıyım.

Gelelim son sözümüze…

Gerek AK Parti İlçe teşkilatına, gerekse de muhalefet partilerimizin ilçe başkanlarına buradan bir çağrıda bulunuyorum; artık vatandaşlarımızın gerçek gündemine odaklansınlar. İnegöl bir sanayi şehri. Burada üretim var, istihdam var. Bu şehirde kendine inanan insanlar var. Bu insanların şehrine “Teksas” yakıştırması yapılmaması için elbirliğiyle mücadele edilmesi lazım. O mücadelede medyamıza hangi görev düşerse yapmaya hazırız. Eminim ki meslektaşlarımızda buna hayır demez. Bu mücadeleyi vereceklere buradan selamlarımı iletiyorum. Saygılarımla…