Ahmet Türk, BDP Milletvekili’dir. Kasr’ı Kanco, onun lideri olduğu bir aşiretin ikametgahıdır. Mardin/Derik ilçesinde bulunan tarihi bir yapı ve binlerce dönüm araziden oluşan bir aşiret köyü. “Kasr” Arapça saray/ köşk manasına gelir. “Kanco” ise Ahmet Türk’ün dedelerinden Genç Hüseyin ağaya nisbetle, “Genç” kelimesinin Kürtçe versiyonudur. “Gencin sarayı” manasına geliyor.
Ben Diyarbakır’da asker iken, 1970 yılında Ahmet Türk’ün ağabeyi Abdürrahim Türk başka bir aşiret tarafından öldürülmüştü. Ağabeyinin ölümü üzerine Ahmet Türk aşiretin reisi oldu.
Ahmet Türk BDP içinde ılımlı ve uzlaşmacı bir çizgide görünmüştür. Yalnız son “Nevruz” olaylarında benim gördüğüm başka bir Ahmet Türk olmuştur. Nevruz’un 21 Mart’da başladığını bütün Türk/Kürt dünyası bilir. Ahmet Bey ve onun gibi birkaç iyi niyetli arkadaşı Nevruz kutlamalarının her yıl olduğu gibi 21 Mart’ta olması gerektiğini söyleyip, mensup olduğu kitleyi neden sükûnete davet etmediler. 18 Mart’ta gösterilerin öncülüğünü yapıp ülkede bir kaos çıkarmanın neresi Nevruz kutlamasıdır.
Ölen/öldürülen canlar, yakılan yıkılan milli servet, yirmi milyon değerinde maddi hasara yol açan tedhiş hareketlerine öncülük etmek Ahmet Türk gibi tarihi bir geçmişten gelen şahsiyete yakışır mı? İnsanların yıllarca uğraşıp, alın teri ile kazandığı servetleri, devletimizin milyonlar harcayarak yaptığı hizmetleri birkaç kendini bilmezin tahrip ettirmek neyin nesidir. Ölen/öldürülen canların terör ve tedhişçilerden alacakları hakları mutlaka bir gün olacaktır. Milyonlara baliğ olan bu zararları devlet ödeyecektir. Bu paraları devlet güneydoğudaki insanlara hizmet için kullanmasını isteseniz olmaz mı?
Ahmet Bey, sizin gibi birkaç arkadaşınız çıkıp bu kitlelere sükûnet telkin etseniz kamu oyunda itibarınız artar. Tarih boyunca Allah’ın sünnetinde/kanununda aşırı giden şımaran toplumlar mutlaka ya Allah’ın eli ile veya onun vasıta yaptığı bir el ile cezalarını çekmişlerdir. Sizin gibi altmışını geçmiş insanlar bir barış havarisi olamaz mısınız?
Geçmişte Kürt halkının ezilmişliği, ötelenmesi bir takım insanlık dışı muamelelere tabi tutulmuş olması hepimizin bildiği şeylerdir. Ama bu mazlummiyet durumunuzu şımararak, öc alma duyguları içinde tedhiş ve terörle nereye kadar götürebilirsiniz. Haklı durumda iken haksız duruma düşmek ve toplum nazarında sürekli nefret ve lanetle anılmak ve insanların kafasında “Yahu geçmişte bu Kürtlere yapılanları bunlar hak etmişler” gibi bir imajın oluşmasına sebep olduğunuzun farkında mısınız?
Unutmayın ki bir söz vardır, “keser döner sap döner, bir gün hesap döner” diye. Bakın gün geldi Kürtlere yapılan kötü muamelelerin hesabı sorulmaya başlandı. Ama gün gelir bu sizin öncülük ettiğiniz tedhiş ve terör olaylarının da hesabını soran birileri çıkabilir. Bu Allah’ın kanunudur. Kur’an’ da Yüce Allah şöyle buyurur;
“Bu Allah’ın günlerini biz işte böyle insanlar arasında döndürür dururuz.” Sizler, bizler bu dünyada olmayız ama bizden sonraki nesiller bu acıları yaşayabilirler, o zamanda biz dedelerinin yaptıkları şımarıklıklardan ve fitne fesat sebebi olmalarından dolayı başlarına gelen belalar sebebiyle bizlere lanet okurlar. Kur’an’da bunun çok örnekleri vardır.
Ben her zaman düşünmüşümdür; “Acaba Türkiye de İspanya’nın Katalon modeli uygulansa nasıl olur” diye.. Fakat şu Nevruz veya başka sebeplerle yapılan tedhiş, yağmalama, yakma, yıkma eylemlerini görünce insanın ister istemez nefreti galeyana geliyor. Düşünsenize başka bir grup sizin Kasarı Kanco’yu veya etrafındaki ekili tarlaları yaksa ne düşünürsünüz?...
Ahmet bey öç ve intikam alma duygusunu bırakın, ülkemizin insan hakları konusunda geldiği noktaya şükretmek varken, batıda doğuda insanları tedhişle korkutmak çıkar yol değildir. Kur’an’dan bir hatırlatma; “Eğer bir haksızlığa uğrarsanız, uğradığınız haksızlığın misliyle cevap verin. Ama sabrederseniz bu sizin için daha hayırlıdır, Nahl 126) Devlet sizin uğradığınız haksızlığı zaten telafi ediyor. Ülkemiz hepimize yetecek kadar büyük ve bereketlidir.
Selamlar...