Alemlerin Rabbi ve evrenin, yani kendisinden başka her şeyin yaratıcısı, yoktan var edicisi olan Allah tek, bir, hak ve gerçektir.

Alemlerin Rabbi ve evrenin, yani kendisinden başka her şeyin yaratıcısı, yoktan var edicisi olan Allah tek, bir, hak ve gerçektir.

Allah'ın insanlara müjdeleyici, uyarıcı ve yol gösterici olarak gönderdiği kitap da birdir. İlk elçilerden İbrahim, Musa, Nuh, Lut, Davut, Süleyman gibi elçilere Tanrı tarafından gönderilmiş olan ilk kitap, daha sonra İsa'ya ve Hz. Muhammed'e de gönderildi. Tanrı'nın seçtiği bu seçtiği elçiler vasıtası ile biz insanlara gönderdiği din hep aynı dindir.  Bu dinin adı da "İSLAM" dır.

Kitap, netice olarak da din aynı kitap ve aynı din olmakla beraber bu din, muhatapları olan insanlar tarafından zaman içinde tahrif edilmişler ve orijinal hali tamamen veya kısmen bozulmuştur. İnsanların gönderdiği dini bozarak değiştirdiklerini gören Tanrı, yeni elçiler seçerek kitabın orijinal halini tekrar tekrar göndermiş ve insanlara gerçekleri hatırlatmıştır. Bu süreç son elçi Hz. Muhammed'e kadar devam etmişti ve onunla son bulmuştur.

Tanrı'nın dininin ve dinin içeriğini içinde toplayan kitapların tek olması; insanlığın zaman içindeki sosyal, kültürel, medeni, bölgesel, ekonomik ve siyasal değişimlerine, bütün bu alanlardaki ilerlemelerine, insanoğlunun bilimde kat'ettiği merhalelere ve yeni şartlara göre ortaya çıkan insan ihtiyaçlarına cevap verecek yeni yeni kurallar serdedilmediği, insanlığa ilk gönderilen kitabın hiç mi hiç değiştirilmeden ay-nen, bire bir daha sonraları da gönderildiği anlamına gelmez. Tek din ve tek kitap derken dinin aslının ve özünün, omurgasının ve temelinin aynı olduğunu anlamalıyız.

Mesela doğruluk, dürüstlük, çalışmak,  yalan söylememek, kimsenin hakkına tecavüz etmemek, her türden iyilik yapmak, kimseye zarar vermemek, insan haklarına mutlak itaat etmek, Tanrı'dan başka ilah olmadığına inanmak gibi temel ilkeler her kitabın var olan kuralları, ilkeleri, emirleri ve şaşmaz kriterleri olmuştur.

"İbrahim ne bir Yahudi, ne de bir Hristiyan'ın inandığı gibi inanmıyordu. O tek Allah'a inanan bir MÜSLÜMAN'dı." (Al-i İmran, 67)

"Allah'ın gösterdiği istikamette iyi, güzel ve hayırlı işler yapınız. O'dur sizi seçen. O, din hususunda size hiç bir zorluk yüklememiştir. Bu babanız İbrahim'in dininde de böyleydi.  Elçilerin size tanık olması ve sizin de insanlara tanık olmanız için Allah, gerek önceki Tevrat, İncil ve diğer kitaplarda, gerekse  Kur'an'da size "MÜSLÜMANLAR" adını verdi. Öyle ise Kur'an ile bağlantıyı hiç kesmeyin ve  onu okuma, öğrenme, anlama ve öğrendiklerinizi hayata geçirme eyleminize hiç ara vermeden devam edin ve onunla temizlenin.

Allah'a sımsıkı sarılın. Sizin Mevlanız O'dur. Allah ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır." (Hac, 78).

"Ey Elçi! Sana Kitabı daha önce gönderilen kitapları onaylayıcı ve tamamlayıcı olarak bir gerçek olarak indirdik.  Bundan önce insanlara yol gösterici olması için Tevrat ve İncil'i  indirmiştik. Ve nihayet son olarak da doğru ile yanlışı ayırt eden Kur'an'ı indirdik." (Al-i İmran, 3-4)

"Allah insanlar arasından dileyip seçtiği kulu Muhammed'i elçi olarak görevlendirince, insanların bir kısmı onu kıskandıkları için Kur'an'ı inkar ettiler. Böyle yaparak Kur'an'daki ve Tevrat'taki bildikleri gerçekleri inkar ederek kendilerine ne kötü bir zarar verdiler. Onlara 'Allah'ın indirdiği Kur'an'a inanın' denildiğinde 'Biz, bize indirilen Tevrat'a inanıyoruz' diyerek ondan başkasını inkar ettiler. Oysa Kur'an, Tevrat'ı onaylayan bir gerçektir." (Bakara, 90)

 

ÖZSÖZ: "İbrahim ne bir yahudi gibi inanıyordu, ne de bir hristiyan gibi. O tek olan Allah'a inanan bir müslümandı." (Al-i İmran, 67)